Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Ders değil meslek

        YÖK, üniversitelerde okutulan "Atatürk ilkeleri ve inkılâpları" dersinin kaldırılması için hazırlık yapıyormuş...

        Temennim hazırlıkların hemen tamamlanması ve dersin de biran önce kaldırılmasıdır!

        Şimdi, birilerinin "Atatürkdüşmanını!", "İrticacııı....!" , "Ne olduğunu zaten biliyorduk, nihayet itiraf etti!" diye kulağımın dibinde haykırdıklarını işitir gibiyim...

        Bir gazeteci, 1957'de vefat eden büyük âlim İbnülemin Mahmut Kemal İnal'e o zamanki İstanbul Radyosu'nun musiki yayınlarınım kastederek "Radyonun ıslahı için ne buyurulur?" diye sormuş, üstad "Kapısına kilit vurulmalı" demiş...

        Öğrenciye birşeyler öğretmekten tamamen uzak olan "Atatürk ilkeleri ve inkılâpları" dersi de aynı vaziyettedir... Âcilen kaldırılmalı ve bu ders ille de verilecekse ideoloji yaratma hevesine değil, öğrenciye birşeyler öğretme maksadına yönelik programlar uygulanmalıdır.

        Birçok batı ülkesinde, meselâ Fransa'da ve Amerika'da olduğu gibi...

        SADE SUYA TİRİT İŞLER

        Fransa'da 1789 devrimi öğrenciye seneler boyunca okutulur, devrimin bütün ayrıntıları öğretilir ama "ilke", "inkılâp" yahut "izm..." kavramları ile programlanmış robotlar yaratmayı kimse düşünmez; maksat öğrencinin sosyalleşmesi ve düşüncesinin berraklaşmasıdır. Aynı hedef Amerika'da da vardır; kurucu babaların hayatları ile kuruluş anayasası ve yine o dönemde yayınlanmış beyannameler nesillerin tarihî kişiliklere hayran robotlar haline gelmelerini değil, hukuk devleti ve özgürlükler çerçevesinde düşünüp hareket etmelerini sağlamak için öğretilir.

        Bu işin bizde niçin ve ne şekilde yapıldığı ise, mâlûm...

        "Atatürkçülük", "Kemalizm" ve "ilke ve inkılâp" kavramları, Cumhuriyet'in ilk senelerinde "dar kadrolu bir meslek" idi... Ama, bu bahislerin 12 Eylül sonrasında üniversitelerde mecburî ders yapılması üzerine Atatürk ve inkılâp uzmanlığı çok sayıda mensubu olan yaygın bir meslek haline geldi ve dünya kadar "kadrolu cumhuriyet tarihçimiz" oldu. Öğrencinin düşünce ufkunun genişletilmesi meselesi hatırlara bile gelmedi, bunun yerine bir şablonlar manzumesinin ezberletilmesi tercih edildi ve neticede öğrenci dersten ikrah ederken hocaları da ilmî araştırma yerine sade suya tirit yayınlar yaptılar...

        İş bu kadarla da kalmadı... 12 Eylülcüler'in Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu'nu "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu" hâline getirip bunların yanında "Atatürk Araştırma Merkezi" ve "Atatürk Kültür Merkezi" diye iki müessese daha vârolmasını buyurmaları üzerine hem bu mesleğin mensuplarının, hem de lâftan ibaret yayınların adedi daha da arttı...

        Örnek mi arıyorsunuz? Buyurun, 12 Eylül idaresinin eseri olan "Atatürk Araştırma Merkezi"nin yayınladığı "Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi"nde çıkmış makalelerden bazılarının başlıklarını okuyun, kâfi:

        BİLİMSELLİĞE BAKIN!

        "Atatürk, sanat, sanatçı ve resim", "Atatürk ve aile", "Atatürkçü düşüncedeki lâiklik Türkiye gerçeklerine uygundur", "Atatürk'ün ekonomi mucizesi", "Atatürk liderliğinin sosyopsikolojik analizi", "Atatürk'ün eğitim düşüncesinin kökenleri", "Cumhuriyet felsefesi, çağdaşlaşma", "Kemalizm'in düşünsel temelleri ve tarihsel oluşumu", "Mustafa Kemal Atatürk ve Franklin Delano Roosevelt'in dış politikadaki liderliklerinin karşılaştırılması", "Atatürk ilkeleri, Atatürk'ün siyasi ve askeri kişiliği", "Cumhuriyet kavramı ve Atatürk'ün cumhuriyet anlayışı", "Atatürk'ün hukuk inkılâbının 21. yüzyılda Türkiye'de yönetim ve toplumsal yaşamdaki etkileri", "Cumhuriyetin anlamı, önemi ve milletimize kazandırdıkları", "Cumhuriyetin ülkemize ve bireylere, özellikle Türk kadınına kazandırdıkları"...

        Ne kadar derin, ilmî ve kalıcı araştırmalar değil mi?

        "Atatürk ilkeleri ve inkılâpları" dersi ile "cumhuriyet tarihçiliği" mesleği hakkında söyleyecek daha çoook sözüm var...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ