Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Tecavüzün kanıtlanması için vücutta darp izi olması şart mı?

        BURAK ERSOY - AHT

        İSTANBUL'da, evine götürdüğü turiste tecavüz eden zanlı, "Mağdurenin raporunda travmatik lezyon (zorlama sonucu vücutta eziklik, morarma) görülmediğine dair görüş bulunduğu" gerekçesiyle mahkemece serbest bırakıldı. Savcı ise "Müştekinin istemediğini beyan etmiş olması yeterli olmayıp ayrıca direnmesi mi gerekir?" diyerek itirazda bulundu. Bu durum, "Tecavüzün kanıtlanması için vücutta iz mi bulunması gerekir?" tartışmasını beraberinde getirdi. Konuyu uzmanlara sorduk:

        'Kadının beyanı esas alınmal'

        Avukat, Mor Çatı Kadın Vakfı Sözcüsü Deniz BAYRAM:

        FEMİNİSTLER olarak savunduğumuz şey, cinsel saldırı suclarının, tecavüzün delili olmaz. Bu suçların neredeyse tamamı zaten tanık olmayan yerlerde işlenmektedir. Dolayısıyla suçun tek tanığı mağdur kadının kendisidir. Bu nedenle, cinsel saldırı ve taciz davalarında 'kadının beyanı esastır' anlayışından hareket ederek yargılamanın yapılması gerekmektedir. Oysa mahkeme ve savcılar genel itibariyle, cinsel saldırı suçuna dair dosyalarını hep kadının 'rızası' olduğu yönünden kurmaya çalışıyorlar. Duruşmalarda mağdurların adeta sanık gibi sorgulandıklarını görüyoruz bazen. Biz, cinsel suçların soruşturulmasında aksi ispatlanıncaya kadar kadının beyanının esas olduğunu savunuyoruz. Bu davada ise ise, savcının itirazını ve itirazına dayanak yaptığı gerekçeleri çok olumlu görüyoruz. Savcının da itiraz gerekçesinde ifade ettiği gibi, tecavüze maruz kalan kadından direnç göstermesi, hayati risk altındayken beklenebilecek bir olgu değildir.

        'Kimi kaçar, kimi donup kalır'

        Kadınlarla Dayanışma Vakfı Sözcüsü Özlem ÇOLAK:

        TECAVÜZ davalarında bu tip kararların temeli hep rıza meselesine dayandırılıyor. Oysa, hukukta da kabul edildiği gibi, rıza bir kere verildikten sonra geçerli olan bir senet değildir. Her yeni durum ve davranışta yeniden kurulan bir şeydir. O nedenle bir kişinin bir şeye rıza göstermiş olması akabinde olacak her şeyi kabul edeceği anlamına gelmez, gelemez. Yani, bu olayda kadının adamın evine gitmeyi kabul etmiş olması illa adamla birlikte olmayı kabul ettiği anlamına gelmez. Ayrıca her bireyin bir tehdit durumunda gösterdiği tepkiler birbirinden çok farklıdır. Bir kişi kaçmaya çalışırken bir diğer donup kalabilir. Hakimlerin bu faktörleri görmezden gelerek verdiği kararların altında hukuksal faktörlerden öte cinsiyetçi bir anlayış ve cinsel şiddet davalarını önemsememe yatmaktadır. Bütün bu nedenlerden dolayı da savcının çıkışı oldukça doğru ve yerindedir.

        --*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

        Sadece şikayetçi beyanıyla ceza olmaz'

        Avukat Çağrı ÇETİN:

        TUTUKLAMA tedbiri için kuvvetli suç süphesi gerekir. Olayda da anlaşıldığı kadarıyla doktor raporu doğrultusunda kuvvetli şuç şüphesi oluşmadığından tutuksuz yargılanma kararı vermiş olabilir, normaldir. Sadece şikayetçinin beyanıyla şüpheli cezalandırılamaz. Yardımcı deliller bu konuda önem taşır.

        'DELİLSİZ YARGILAMA OLMAZ'

        Avukat Şükriye ERDEN:

        Sadece müşteki beyanıyla birçok dosyada tutuklama gerçekleşebiliyor. Ancak mutlaka yan deliller olmalı. Yani, iz olmayabilir ama onunla aynı evde kalmış olması ya da yanında olup olmadığı telefon sinyalleriyle birlikte değerlendirilebilir. En azından orada olduğunu ispatlaması gerekir. Tek başına müşteki beyanıyla değerlendirmenin hukuki olduğunu düşünmüyorum. Her iki tarafın da psikoloğa gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Psikolog raporları doğrultusunda bir yargılama yapılmalı. Delilsiz yargılama olamaz. Hukuki olarak değerlendirmiyoruz. Kadın olması mağdur olma ihtimalini güçlendiriyor ancak, yalnız müşteki beyanını kabul etmeyi hukuki bulmuyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ