Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Siyaset Şu an kan dökülmüyor. Bu bile maliyetin düşürülmesi anlamına gelir

        Röportaj: Kutlu ESENDEMİR / GAZETE HABERTÜRK

        Fotoğraf: Sinan Bilgenoğlu / AHT

        Başbakan Erdoğan’dan başarı plaketi alan 10 kadın arasında yer alan Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Beril Dedeoğlu çözüm sürecinin olması gereken bir gelişme olduğunu söyledi

        ‘Çözüm süreci eninde sonunda olması gereken bir gelişmeydi’

        Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, Siirt’te yaptığı özel konuşmada, kendi alanlarında öne çıkmış 10 kadının adlarını tek tek sayarak övmesi geçen haftanın öne çıkan gelişmelerinden biriydi. Bu 10 kadından biri de Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Beril Dedeoğlu’ydu. Başbakan Erdoğan, Siirt’te başarı plaketi de verdiği akademisyen için “Yazdığı yazılarla, çok ayrı bir ufuk çizerek müthiş bir iş başardı” dedi. Siirt dönüşü Prof. Dr. Dedeoğlu’yla buluştuk. Erdoğan’ın kendisiyle ilgili övgüsünün yanı sıra Kürt sorununda çözüm sürecini ve uluslararası gelişmeleri konuştuk.

        * Başbakan’dan övgü almayı bekliyor muydunuz?

        - Bakan Fatma Şahin, bizzat arayıp seçici bir kurulun, ‘mesleğinde başarılı kadınlar’ arasında beni de seçtiğini söyledi ve onurlandırdı. Davet üzerine de Siirt’e gittim. Başbakan’ın övgüsüne de kutlamasına da o vesileyle tanıklık ettim.

        * Kendisi sizi neden öne çıkarmış olabilir?

        - Anadolu’daki üniversitelerin, STK’ların davetlerini kabul ediyorum. Konferanslar veriyorum, yılda birkaç kere farklı illere gidiyorum. Bunlar kulağına gitmiş olabilir. Ayrıca köşe yazarıyım ve alanımın dışında konuşmuyorum.

        * Siz hükümeti eleştirseniz neyi öne çıkarırdınız?

        - AB konusunda neden daha hızlı adım atılmıyor? Bazı ülkelerle sorunlarda neden aşırı sert dil kullanılıyor? Belki eleştirilerimi akademik tarzda anlattığım için örneğin, “Böyle yapan ülkelerin başlarına şöyle işler gelmiştir” diye yazarak dile getirebilirim. Bunun dışında benim siyasilere laf yetiştirmek gibi bir pozisyonum olamaz. Çok ters bulduğum bir şey olduğunda bunu yazmaktan çekineceğimi düşünmüyorum. Sonuçta sırtımda yumurta küfesi yok. Bir ülkenin başbakanının bir öğretim üyesi hakkında hoş sözler söylemesi dünyanın her yerinde kıvanç verir ama bu eleştiri hakkınızı elinizden almaz.

        * Çözüm sürecinde gelinen noktadan hoşnut musunuz?

        - Eninde sonunda olması gereken bir gelişmeydi. Sorunun özellikle şiddet boyutunun çözülmesi için görüşülmesi gereken “Şiddete hayır” ya da “Evet” diyecek kesimlerdi. Bu kişilerin kim olduğu bilinirken, bu kişiler belirli grupların üzerinde hâkimiyet sahibiyken onlarla görüşülmesinde yarar olduğu kanaatindeyim.

        ‘KESİNTİ OLSA DA UMUT VAAT EDİYOR’

        * Kimi riskleri de barındırıyor.

        - Mayınlı bir tarla. Çünkü bu yaklaşan seçimler çerçevesinde kimin neyi nasıl kullanacağını da bilemeyiz. Kesintiye dahi uğrasa gelecek için umut vaat eden bir süreç olduğunu düşünüyorum. Çünkü konuşmak önemli. Konuştuğumuz yerde silahların bir dönem kında durması gerekir zaten. Konuşmak, her durumda herkesin tüm taleplerinin kabul edileceği anlamına gelmez. Bu masadan sürekli bir anlaşmayla kalkılacağı anlamına gelmez. Bu maliyetle kazancın karşılaştırılmasıdır. Dolayısıyla maliyeti düşürücü bir çaba bile bazen anlaşmaya neden olur. Biz bütün her şeyi kazanç üzerinden yapıyoruz. “Kim masaya ne koydu, kim ne aldı, ne kazandı?” diye bakıyoruz.

        * Siz nasıl bakıyorsunuz?

        - Terör gibi bir konuda maliyet üzerinden bakılır. Şu an kan dökülmüyor. Bu bile maliyetin düşürülmesi anlamına gelir. “Kim ne kazanıyor?” diyebilirsiniz. Kim ne kadar kaybetmekten vazgeçti? Kim ne kadar evlatlarının canını koruyabiliyor? Kim ne kadar insani yaşayabiliyor? Buradan bakmak lazım. Umutluyum; bu çok uzun soluklu bir süreç. Partilerüstü bir sorun. Yarın bir gün hükümet değişir, partiler değişir, sorunu karşılama biçiminin kalıcı olması gerek. Ben meseleye “devlet politikası” diye bakıyorum.

        ‘Daha hızlı adımlar atılabilir’

        * Öğrenciniz Cihan Kırmızıgül, poşu taktığı için örgütle ilişkilendirilerek 11 yıl ceza aldı.

        - Bir üniversite öğrencisini sabitlenmemiş bir suçla yıllarca içeri atıp davasını da süründürdüğünüzde onun içeriden “normal bir öğrenci olarak” çıkma imkânını da elinden almış oluyorsunuz. 10 yıl yatıp çıktığında daha mı demokrat bir kimlikle çıkacak? Bu sistem düzenlenmediği sürece demokrasiyi bütün kanallarıyla işletebilecek duruma gelemeyeceğiz. Bir süreç ilerliyor ama yavaş ilerliyor. Daha hızlı adımlar atılabileceği kanaatindeyim. Toplum daha iyisini istiyor.

        * Başkanlık sistemine yaklaşımınız nedir?

        - Başkanlık sistemi ya da parlamenter sistem, her ikisini de kötü kullanmak mümkün. İyi ya da kötü ayrımı yapılamaz. Başkanlık sisteminin toplumsal düzeyde örgütlenme biçimidir esas olan. Yani üstyapıdaki kurumlara bakmak değil altyapıdaki sivil topluma, altyapıdaki örgütlenme biçimlerine, idari yönetim anlayışlarına yargısından yürütmesine bunun yerelde mahallelerde nasıl yürütüldüğüne bakmak gerekir.

        * Ne gibi?

        - Demokrasinin mahallede işlediği yapılarda başkanlık sisteminin başarılı işlediğini görüyoruz. Güçler ayrılığının sadece devletin erkleri arasında değil, toplumun erkleri arasında da yürütülebileceği bir sisteme ihtiyaç vardır. Dini kurumlar birbirini denetler, sosyal kurumlar birbirini denetler, sendikalar birbirini denetler. Böyle bir altyapı oluştuğunda sistem kendi hatalarını denetler hale gelir. Başkanlık sisteminde bu altyapının oluşmasına zaman tanımadan üstyapıyı değiştirdiğinizde, başkana biat etmek durumunda kalan bir toplum yaratabilirsiniz.

        * Galatasaray Üniversitesi’ndeki yangınla ilgili hangi noktaya gelindi?

        - Bir yardım kampanyası var. 25 milyonluk bir meblağa ihtiyaç olduğu tespit edildi. Paramız olursa binanın 9 ayda bitebileceği tahmin ediliyor.

        ‘Kürt sorununun çözümü Türkiye’yi model yapar’

        * Kürt sorununun çözümü, Türkiye’nin komşularında ne tür değişimlere neden olur?

        - Irak ve Kuzey Irak’la ilişkilerin yakınlaşmasına ve normalleşmesine yol açar. Suriyeli Kürtlerin kendi hükümetlerinden benzer taleplerde bulunmasının yolunu açabilir. Türkiye yıpratılması gereken bir yer değil tam tersine model olarak korunabilecek bir hale gelebilir. İran’da ne olur bilmiyorum ama eğer Türkiye’deki PKK’nın kullanılmasından yarar sağlayan ve buna elverişli bir ortam hesaplayanlar varsa silahını bırakacak kesimlerin kullanılamayacağı ortaya çıkar. Kullanılamayacak bir durum söz konusuysa o zaman onlar da size karşı bir terör örgütünü kullanmak yerine bildiğiniz diplomatik siyasi yöntemleri ve diyaloğu kullanırlar.

        * PKK, Türkiye’nin dış ilişkilerinde çok öne çıkan bir unsur.

        - Gerek Avrupa’yla, gerek ABD ve komşularla. Bu rahatsız edici bir durum ve bu aracın ortadan kaldırılması lazım. Tıpkı Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu, PKK sorunu üçlemesi halinde. Bu enstrümanın aradan çıkması lazım. Çıksın ki gerçek siyaset yapılsın. Çünkü burada yönlendirici bir rolü var. Sorunun çözümü bu yönlendirici aracın bertaraf edilmesi anlamına gelir.

        ‘Normalleşme sürecinde beklenti STK’lar olmalı’

        * Başbakan’ın kafasında nasıl bir çözüm modeli var?

        - Sanıyorum tarafların silah bırakması konusunda, birbirlerine güven sağlanmasına çalışılıyor. Görüşmeler sürse de kesintiye de uğrasa, siyasi çözüm beklentisi süresince silahların patlamamasını sağlamak. Silahların gölgesi altında, 3 tane seçim yaklaşıyor. Nasıl siyaset yapılabilecek? Hiçbir siyasi oyuncu siyaset yapamaz. Bütün oyunu PKK belirler. Muhalefet için de iktidar için de BDP için de bütün partiler için de geçerli. Benim anladığım kadarıyla kısa vadede plan bu. Orta vadede, gerçekten silahını bırakmak istemeyenlerin sınır dışına çıkarılması. Silah kullanmalarına ihtiyaç duymayacakları bir ülkede bulunmaları. Diğerlerininse normalleşme sürecine dahil olması gerekiyor. En sancılı kısım da bu normalleşme süreci. Çünkü bu normalleşme bir kısım siyasi ve sosyal düzenlerde olur.

        * Bu bağlamda 4. Yargı Paketi yeterli olmaz mı?

        - Bir değer taşır ama yeterli olmaz. Çünkü biz hâlâ terörle mücadele kavramını, hukuki birtakım değişiklikler kapsamında ele alsak da hukukumuzda başka ceza hükümleri de var. Geniş bir alanda tarifi var terörle mücadelenin. Ayrıca yargının bunu nasıl yorumlayacağını da bilmiyoruz. Çift taraflı keskisi olan bir bıçak gibi bu. Dolayısıyla normalleşme sürecinde bence beklentiyi hükümetten çok sivil toplumda aramak lazım. Yani işin sosyal ve siyasi boyutunda daha kapsayıcı, bir arada tutucu bir tavır içerisinde olabiliriz. Ama işin hukuk boyutunda iki ucu keskin bıçaktan söz ediyoruz.

        ‘Farklılığın sorunlarını aynı anda çözmek gerek’

        * Çözüm, demokrasiye ne tür katkı sağlar?

        - “Kürt sorunu”nu hak ve özgürlüklere ait bir durumun eşitlenmesi sorunu olarak tanımladık. Oysa kadın meselesi, Alevi meselesi, gayrimüslimler, her türlü azınlığın ve farklılığın sorunlarını aynı anda çözmek gerek. Böyle bir çözüm sürecinde benzer taleplerin farklı kesimler için aynı anda devreye girmesi gerekir. Bütün partilerin de bu işte taraf olması beklenir. Ama olmuyorlarsa, bu konuda öncelikler varsa, bazı hak ve özgürlükler konusunda pazarlık yapmayı düşünüyorlarsa o onların problemleri. İnsan hak ve özgürlüğü pazarlığa konu olamaz. En kötü anayasayla da ülkeyi iyi yönetmek mümkündür. Burada niyet ve ortam önemlidir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ