Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Demokrasinin tadı

        Dün neye tanıklık ettik biliyor musunuz? Sevde Bayazıt Kaçar, Nurcan Dalbudak, Gülay Samancı ve Gönül Bekin Şahkulubeynezdinde Merve Kavakçı’ya yapılan ayıbın yırtıp atılmasına...

        1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat’ın hükmen iptal edilmesine...

        “Kadınların siyasetteki rolü ve önemi”şeklinde uzayıp giden, gerçekte ise bu hakkı Türkiye’deki kadınların % 40’ına veren, tamamı sahtekârlıktan ibaret bir diskura artık, nihayet hakikat zerk edebilecek yeni bir durum...

        “Kadın-erkek eşitliği” diye öne çıkan ama “kadın-kadın eşitliği”ni hiç dert etmeyenlere inat, eşitliğe benzer bir şeylerin nihayet konuşulabileceği bir dönemin başlangıcına...

        Başörtülü eğitim alabilmek için okul kapısında beklerken annesinin aldığı darp ile hayatını kaybeden bebeğin gülümsediğine...

        Kanser tedavisi sağlık karnesinde açık bir fotoğrafı olmadığı için geciken ve fotoğrafına fotoshop’la peruk yerleştirme işlemi devam ederken son nefesini veren 70 yaşındaki kadının kısmen rahatladığını varsaydığım ruhuna...

        Bilmiyorum, binbir umutla okumaya gelmiş ama geri çevrilmiş, kendisine evlenerek çoluk çocuğa karışmak dışında hiçbir seçenek bırakılmamış nice kapıcı, kabzımal, rençber, kasap, ırgat, bakkal, memur, işçi, öğretmen, mühendis, mimar, doktor kızlarının içi bir nebze ferahlamış mıdır?

        Biliyorum, bazılarının hayatlarının kayıp gitmesine, yaşam kalitelerinin alabildiğine bozulmasına, mutsuz, yoksul ve yoksun kalmalarına neden olan korkunç yasakların tahribatını telafi etme şansı yok.

        Ama artık sadece başörtülüler için değil, tüm kadınları daha iyi bir gelecek bekliyor. Bunu umuyorum. Zira bir grubun bu denli şedit bir ayrımcılığa uğradığı yerde, diğerleride “eşit” olamazdı, olmadılar da. Bir grubun hakları ve özgürlüğü sistem eliyle iğdiş edilip çiğnenirken diğer grubun kadınlarının dertleri ve tasaları hep “lüks” göründü muktedirlere, erkeklere. Başörtülülere uygulanan zulüm, başörtülülerle aynı kültür dairesini paylaşan erkeklere yaşam tarzı daha liberal olan kadınlar hakkında pervasızca atıp tutma imkânı verdi. Kaçınılmazdı bu.

        Başı açık-kapalı kadınlar arasındaki haklar-özgürlükler makası kapandıkça, “kadınhakları” ortak bir değer olarak, birlikte savunulabilir hale geldi, daha da gelecek. Tabii, birbirimizin hayat tarzını ve alışkanlıklarını, birbirimize ve evlatlarımıza korku pompalayarak anlatma/aktarma tuzağına düşmezsek...

        Bu noktada dün Meclis konuşmalarını dinlediğim Muharrem İnce ve Şafak Pavey‘in sözlerini gayet talihsiz bulduğumu belirtmeliyim. Elbette içlerinden geçeni yapmadıkları, bu dört kadına Merve Kavakçı’ya yapılanların aynısıyla mukabele etmedikleri için teşekkür ediyorum. Ancak Pavey’in anaokulu öğretmeni tarzı,pompaladığı korkunun ve üsttenci dilinin üzerini örtmeye yetmedi. AKP’yi iktidara taşıyan kadınların Meclis koltuklarına alınması gerektiğini ifade ederken mevcut AK Partili kadın milletvekillerinin “vitrinlik” olduğundan dem vurması, sözde devlet aklının “içeriden böl, parçala, yut” taktiğine teslim olduğunun göstergesiydi. AK Parti’yi 11 yıldır “birlikte” taşıyan başı açık-kapalı yüzlerce kadının bu topa gireceğini düşünmesi ise en hafifinden hakaret. Yasalarda bulunmayan bir yasağa son verilmesini, ülke kadınlarının % 60’ını ilgilendiren bir hak ihlalinin giderilmesini“ inancın gösteriye dönüşmesi” olarak nitelemesini ise tek kelimeyle “skandal” olarak niteliyorum.

        CHP’nin kendi içinde kat ettiği aşamayı görmezden gelmek imkânsız. Ancak bir kökten CHP’li olarak Muharrem İnce’nin, genel kurula giren dört başörtülü milletvekilinden hareketle “din devleti kuruluyormuş” gibi bir lansman yapmasını anlamak da mümkün değildi

        Eyy dostlar, kardeşler, Romalılar... Türkiye’de bir kadının örtünmesi “İslam devleti” istediğinin göstergesi değil. Dahası, korkularını kitlesel hak ihlalleriyle, toplulukları ezip ufalamayla bastıranların huzuru eninde sonunda kaçar. Zulüm, ona katlanan kadar onu uygulayanı da mahveder çünkü. O yüzden, “Vay şimdi bizi korkulu günler bekliyor” diyerek yeni fesat teraneleri üretmeyi bırakın ve bir zulme son vermiş olmanın vaat ettiği sahici huzurun tadını çıkarın. Biliyorum sizler için yeni bir tat. Ama vakti de gelmişti öyle değil mi?

        Demokratik temsilin önündeki bir engel daha kalktı. Darısı Meclis’te Rum, Ermeni, Musevi milletvekilleri de göreceğimiz günlere...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ