Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Medya Köşe yazarları Kabataş görüntüleri için ne dedi? Zehra Develioğlu'nun Kabataş'ta saldıya uğradığı iddiası

        AHT

        Gezi Parkı olayları sırasında İstanbul Kabataş'ta bebeğiyle birlikte saldırıya uğradığını söyleyen Zehra Develioğlu'nun görüntüleri tartışmaya neden oldu. Perşembe günü bir kanalda yayınlanan görüntülere göre Zehra Develioğlu, bebeğiyle durakta bekliyor. Bu sırada bir grup, Develioğlu'nun yanında bir süre durup ve ilerliyor. Olayın ardından Adli Tıp Kurumu'ndan aldığı raporla savcılığa suç duyurusunda bulunan Develioğlu, iddialarının arkasında dururken, birçok köşe yazarı olayı gündemine taşıdı.

        İşte o köşe yazılarından bazıları:

        'İnandırıcı olmaktan uzak bir hikâyeydi'

        Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih ALTAYLI:

        KABATAŞ'taki meseleyi Gezi döneminde bana da anlatmışlardı. Ama olayın duyulmasını ve yayılmasını istemiyorlardı. Sonra aradan zaman geçti, konu gündeme taşındı. Ancak bize ilk anlatılanın uzağında bir senaryoyla. Siyah deri pantolonlu, deri eldivenli, belden üzerleri çıplak 100 kişilik bir grup genç, kadına saldırmış, tartaklamış ve üzerine işemişlerdi. İnandırıcı olmaktan uzak bir hikâyeydi. İstanbul'da böyle bir grubun, böyle bir olayı yaparken görüntüleri yoksa bile en azından böyle bir grubun sokaklarda var olduğunu gösterecek bazı görüntüler ortaya çıkardı. Blue Oyster Bar'dan fırlamış bir gruptu sanki söz konusu olan. Kabataş'taki olayın görüntüleri en sonunda bulundu. Ortada ne deri eldivenli, deri pantolonlu, üzeri çıplak birileri var, ne de bir dövme, tartaklama. Görüntüler, 10-15 kişilik bir grup ile söz konusu hanımefendinin bir an yan yana geldiğini gösteriyor. Küfür, hakaret var mı bilmiyoruz ama varsa en fazla o var. Tüm bunlardan sonra beni en çok şaşırtan ise şu: Bu ülkede halkın barış içinde yaşamasını temin etmesi gerekenlerin, tam aksini yapmak için olmayanları varmış gibi gösteren bir çaba içine girmesi. Bu kafayla bu ülke iyi bir geleceğe ilerlemez. Hatta geleceğe bile ilerlemez.''

        'Doğru olabilir mi diye düşündüğüm için utanıyorum'

        Habertürk Gazetesi yazarı Yavuz SEMERCİ:

        BAŞINA gelenleri, infial yaratacak nitelikte abartan kadının doğru söylememiş olmasından dolayı değil, "Görüntüleri gördüm, vahimdi" diyen gazeteci ve milletvekillerinin varlığından utanıyorum. Hele Milletvekili Mehmet Metiner'in, "O görüntüleri yayınlarsak ortalık ayağa kalkar. Sorumluluk sahibi olduğumuz için yayınlamıyoruz" sözlerini aklımdan çıkaramadığım için utancım büyüyor. "Doğru olabilir mi?" diye düşündüğüm için utanıyorum. Bizi kolayca kandırabileceklerini onlara düşündürdüğümüz için utanıyorum. Gezi olayları patlak verdiğinde birer ikişer gençler öldürülürken, "Bir başörtülü kız kardeşimize aşağılıkça saldırdılar" diye kürsülerden yalan söylenmesinden çok, ölen gençler için üzüntü duymayanların, vatan-millet edebiyatına başvurmalarından dolayı utanıyorum. Gerçek ortaya çıkınca özür dilemesini beceremedikleri için utanıyorum. Kabataş'ta taciz iddialarına inanarak bir kadını savunmaktan onur duyan gazetecilerin, dövülerek, kurşunlanarak öldürülen, sakat kalan onlarca insan için kalemlerini oynatmış olmalarından dolayı utanıyorum.

        'Bu provakasyonları dağıtanlara ne yapılacak?'

        Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul ÖZKÖK:

        BEN, bizler, o gün bu pisliği yapan biri varsa onun suratına tükürmeye hazırdım, hazırdık. Camide içki içtiler iftirası ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin en iğrenç iki yalanından biriydi. En aşağılığı, en pespayesi, en tehlikeli provokasyonuydu. Bu yalan, günlerce meydanlarda, mitinglerde, televizyonlarda bu ülkenin vatandaşlarına söylendi. Allah göstermesin provokasyona gelen olabilirdi. Kötü, çok kötü olaylar meydana gelebilirdi. Şimdi soruyorum. Bu iğrenç iftira, bu aşağılık provokasyonu yapanlara, dağıtanlara ne yapılacak? Biz böyle bir şey olsaydı, onların yakasına yapışıp suratlarına tükürmeye hazırdık. Şimdi sıra, bu ülkenin dürüst, adil, makul muhafazakârlarında. Vicdanlı Müslümanlarında... Bu tükürük havada kalmamalı. Onlar bu iftirayı atanları, yayanları bulup suratlarına tükürmeli... Tükürmeli ki, bir daha böylesine iğrenç şeylere tevessül etmesinler.

        'Bugüne kadar neden gizlendi?'

        Bugün Gazetesi Yazarı Nazlı ILICAK:

        ORTAYA çıkan video görüntülerinde, polisteki bu ifadeyi doğrulayan tek bir kareye dahi rastlanmadı. Bir insan bu kadar yalan söyleyebilir mi? Söylediyse hangi maksada hizmet ediyordu? Eğer gerçekten bunlar başına geldiyse, MOBESE kamera kayıtları nasıl oluyor da iddialara ilişkin en ufak bir görüntüyü yansıtmıyor? Acaba, bazı kareler medyayla paylaşılmadı mı? Eğer gerçekten Zehra Develioğlu'nun iddia ettiği şekilde olaylar cereyan etseydi, 7 ayda çoktan ortaya çıkardı. Peki Develioğlu'nun saldırıya uğramadığını gösteren görüntüler niçin şimdi servis ediliyor? Bugüne kadar durum neden kamuoyundan gizlendi? Muhtemelen birileri hükümeti yaralamak için şimdi sızdırdı. Bunda oradan oraya sürülen polislerin rolü olabilir. Eğer gerçeği öğrenmemize katkı sağladıysa, görüntüyü sızdıranların ellerine sağlık.

        'Bundan 7 ay önce o kadar da emin konuşmamalıydım'

        Hürriyet Gazetesi Yazarı İsmet BERKAN:

        HEPİ topu iki tane tweet attım. Bu konuda ne yazı yazdım ne başka bir şey. Evet, bu Kabataş'taki taciz vakasından söz ediyorum. Konuyu genişleterek benden daha büyük kusur içinde olduğunu düşündüğüm kişileri suçlamaya, bana yönelik sosyal medyada bitmek bilmeyen linç kampanyasıyla kendimi sanki bu işim mağduru gibi göstermeye veya devasa komplo teorileriyle ortalığı bulandırmaya hiç kalkışmadan kusurumu itiraf ediyorum: Bundan yedi ay önce kendimden o kadar da emin konuşmamalıydım; daha da önemlisi herhangi bir tarafında yer almadığım bir siyasi propaganda savaşının istemeden ortasında kalmamalıydım."

        'Siz beni linç edin; eyvallah'

        Türkiye Gazetesi Yazarı Balçiçek İLTER:

        GÖRÜNTÜLERİ merakla izledim ve büyük bir şaşkınlık yaşadım. Bırakın tacizi, itme-kakmayı, kalabalık grubu... Eğer bu görüntüler o görüntülerse, o kadar kısa süre içinde bir grup geçip gidiyor... Ama sadece gördüklerimizse... Hiçbir şey yaşanmamış ki! Nasıl olur? Eğer o görüntüler bundan ibaretse... Büyük bir yanlışa düşmüşüm demektir... 23 yıllık gazeteciliğimde birçok yanlışa imza atmışımdır. Yanlış yapmamak mümkün değil. Ama okuyucuma da, izleyicime de "yalan söylemedim". Ne gördüysem, ne duyduysam, ne biliyorsam onu yazdım. Eğer bu görüntüler doğruysa ve gerçekten hiçbir darp, taciz olmadıysa... Ben kendi adıma, bir genç kadının hezeyanlarını sizlerle paylaştığım için özür dilerim. "Yanıltıldım... Evet yanıldım'' diye düşünüyorum o görüntüleri izleyince... Ama Zehra Develioğlu "Yaşadım diyor. 'Raporum var" diyor. Onun söylediklerine ne diyeceğiz? Kasette yaşadığı da gözükmüyor, yaşamadığı da...Ha, siz beni linç edin, ona da eyvallah! Ama servis edilen kaset durumu deyince orada biraz duracaksınız.

        'Benim için geçerli olan kadının beyanı'

        Vatan Gazetesi Yazarı Müge İPLİKÇİ:

        NİHAYET Kabataş olayı yavaş yavaş buğusundan sıyrılmaya başladı. Söze dökülenlerin hemen hiçbirinin yaşanmamış ve bir kadının "daha" tacize uğramamış olmasını sevindirici buldum. Neden derseniz, birçok kişi bu "olayı" kendine şiar edinerek Gezi'yi karalamayı görev bilmişti. Bu kaydın neden şimdi kamuoyuna servis edildiğini de sormak bu düşünce silsilesinin içinde yer almak durumunda. Diyebilirsiniz ki: "Her şey ortada değil mi?" Benim vurgulamak istediğim bundan sonrası. Bundan sonrasında birlikte nasıl yaşayabiliriz sorusu... Yoksa buradan da yeni çatışmalar doğuracak ifadeler yaratmak çok mümkün. Açıkçası bu benim tercihim değil. Gelelim kadın beyanına... Kabataş bunu gölgelemez, gölgeleyemez. Kadın beyanı benim için sonuna kadar hükmü geçerli bir beyan olmaya devam edecek. Toplumun kadına bakış açısı değişinceye kadar da bu böyle olacak.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ