Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık ‘Diyabet yaşı 40’lardan 15’e indi’

        Mehmet Emin DEMİREZEN/GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Bundan 5 yıl önce, kış aylarıydı. Birden çok susamaya ve aşırı halsizlik hissetmeye başladım. Sürekli tuvalete çıkmam da cabası...

        Önce grip sandım ama haftalarca devam edince doktora gittim. Doktor sonuçlara bakıp “Diyabetsin genç adam” dediğinde resmen şaşkınlıktan olduğum yere yığıldım. Diyabet yaşlı hastalığı değil miydi? Tam olarak ne olduğunu bile bilmiyordum. Zamanla bilinçlendim, hastalığımla yaşamayı öğrendim. Çünkü tek değilim; Türkiye Diyabet Vakfı’nın geçen yıl yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de 7 milyon 200 bin diyabetli insan var. Çocuğundan yaşlısına milyonlarca kişi... Böyle olmasına rağmen ülkemizde “şeker” hastalığının bilinirliği ortalama yüzde 38. Bunu ben demiyorum, Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı, İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Endokroloji ve Metobolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Yılmaz diyor. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü yaklaşırken Temel’in ofisine gittim. Hem kendimden hem de toplumsal sorunlardan yola çıkarak diyabeti konuştuk.

        Başkanı olduğunuz Türkiye Diyabet Vakfı neler yapıyor?

        Türkiye Diyabet Vakfı 19 yıldır hız kesmeden çalışıyor. Üç amacımız var; diyabet konusunda toplumdaki farkındalığı ve bilinç düzeyini artırmak, diyabetli bireylerin tedaviyle yaşam kalitesini yükseltmek ve bu konuda hizmet verenlerin bilgilerini sürekli güncellemek, çalışma haklarını iyileştirmek... Ayrıca vakfımız Avrupa’daki en büyük 3 vakıftan biri.

        Ülkemizde bu hastalığın bilinirliği yüzde 38. Bilinirliği artırmak için neler yapılmalı?

        Halk diyabeti “şeker hastalığı” olarak tanımlıyor. Bir şeyin önüne ya da sonuna “şeker” kelimesi gelince anlamı yumuşar. Bu da bize mahsus! Hasta olana zararı olmayan, kolayca atlatılabilecek bir hastalık olarak algılıyorlar. Gerçekten de toplumumuzun 3’te 2’si diyabeti bilmiyor. Biz mesela hasta hukuk bürosu kurduk. İnsanların diyabetle ilişkili olarak önlerine çıkan hukuki sorunlarını ücretsiz çözmek için.

        ‘ÖNLENEBİLİR, KONTROL EDİLEBİLİR...’

        Diyabetin insan üzerindeki en belirgin fiziki etkilerinden söz eder misiniz?

        Bu hastalığın en kötü yanı organlar hastalığı tam anlamıyla oluşturuncaya kadar bir bulgu vermemesi ve birden ortaya çıkması. Sonrasında beden de zamanla duruma alışır. Yani demek istediğim; diyabetli birinin kan şekeri 250 mg/dl olduğunda litrelerce su içip idrara çıkar. Hastalığın 5’inci yılında aynı değer vücudun normalleri arasına giriyor ve bir şey hissetmez. Bir şey hissetmeyip ölçülmeyince de bu hastalığın kontrolü mümkün olmuyor. n Bu noktada ne yapmalı? Diyabette kan şekeri ölçümü, bir şirketin muhasebesine benzer. Eğer muhasebeyi bilmezseniz, o şirket batar. Üstelik iyi tedavi edildiği zaman 50 yıl hiçbir sorun oluşturmaz. Diyabet önlenebilir, kontrol edilebilir bir hastalık...

        Öyle diyorsunuz ama hızla yaygınlaşıyor. Peki ya kontrolden çıkarsa?

        Diyabet dünyada kalp krizi, hipertansiyon, obezite, felç, körlük ve kol ile bacak kayıplarının bir numaralı sebebi. Ayrıca her 2 böbrek hastasından 1’i diyabet. Bu profile bakarsak gelişmekte olan ülkelerde en yüksek ölüm nedeni olan 6 hastalığın 4’ünün en önemli nedeni. Diyabetin sebep olduğu hastalıklar Türkiye sağlık bütçesinin 4’te 1’ini götürüyor. Hastalıkla sadece devletin mücadele etmesi mümkün değil.

        Neden yaygınlaşma hızı yükseliyor?

        Bana kalırsa 21’inci yüzyıl teknolojisinin parmağı var. Yüksek teknoloji hepimizi etkiledi. Orta yaş grubunu ele alırsak her yere arabayla gidiyor, saatlerce televizyon karşısında oturuyor. Genç yaş grubuysa saatlerce bilgisayar ya da akıllı telefonlarla zamanını geçiriyor. Yani yürümüyoruz! Bir de teknolojiyle beraber iş saati kavramı kalmadı. Eskiden haftada 40 saat çalışılırken şimdi günde 18 saate çıktı. Artık her yer iş alanı. Böyle olunca da insanların beslenmeyle olarak ilişkileri tamamen değişmeye başladı.

        ‘SOSİS, SUCUK VE SALAM GİBİ YİYECEKLERDEN...’

        Anlıyorum ama sadece teknoloji olamaz herhalde sorumun cevabı... Tabii. Yediğimiz ürünlerin içindeki katkı maddelerinden dolayı, tip 1 diyabetin sayısı arttı. Özellikle sosis, sucuk ve salam gibi yiyeceklerden... İçinde çeşitli katkı maddeleri ve nitrit gibi etkenler var. Ayrıca pek bilinmeyebilir ama şunu da eklemek isterim; anne sütü içmeyen ve inek sütüne erken başlayan çocuklarda tip 1 diyabet oranı yüksek.

        Birkaç yiyecek saydınız. Bazen görüyorum, kimi yiyecekler olması gerektiğinden daha da ucuz. Kafam karışıyor, sağlıklı olduğundan şüphe ediyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?

        Fast-food teknolojinin en çok geliştiği ülkelerde çıktı ve daha sonra bizleri etkilemeye başladı. “Fast-food” denilince akla her zaman hamburger ve asitli içecek gelir. Şimdi işler değişti. Artık her ülke kendi mutfağını fast-food’a dönüştürdü. Bizde de Anadolu mutfağını dönüştürdüler; dürüm, lahmacun... Ucuz ama hepsi çok katkılı ve yağlı. Ciddi bir merdivenaltı sanayii ortaya çıktı. Ve bu sanayi de diyabeti besliyor.

        Bu yiyecek sektöründen uzak durmak zor gibi görünüyor...

        Öyle. Mesela okula giden çocukların kantinde yedikleri sağlıksız ürünleri düşün. Devlet kendi eliyle çocuklarını fast-food’a alıştırıyor. Şimdi ülkemizin çocuklarının yüzde 30’u obez ve tip 2 diyabetin yaşı 40’lardan 15’li yaşlara kadar indi. Dünya Sağlık Örgütü, diyabete “Mikrobik olmayan salgın” diyor. Birleşmiş Milletler tarihinde sadece dört hastalık uyarısı yaptı. Onlar sıtma, tüberküloz, AIDS ve diyabet.

        ‘DİYABET EREKSİYON PROBLEMİNE YOL AÇMAZ’

        Ben yolda kendime ensülin yaparken acıyan insanlarla göz göze geliyorum. Tuhaf bir his... Sizce diyabetli olanlar, toplumda bir nevi öteki mi?

        Vücudun herhangi bir organında bozukluk olması ya da hasta olmak hayatın doğal bir parçası, herkes bilmeli. Söz ettiğin durumu anlıyorum. Sana şimdi bir şeyler anlatacağım. Bir hastam bana “İşe girerken diyabetli olduğumu söylemiyorum” dedi. Çünkü hastalığını söyleyince işe alınmayacağı korkusunu yaşıyor.

        Başka var mı böyle örnekler?

        Dolu! Bir tip 1 diyabetli hastam beni aradı ve kız arkadaşıyla intihar edeceklerini söyledi. Hemen gidip görüştüm. Meğer babası kızı, oğlana vermemiş. Onlar da intihar etmeye karar vermiş. İşin içine girdik bir kere, durum çok üzücü... Ben de kızın babasıyla oturup konuştum. Babası ne dese beğenirsiniz? Aynen şunu dedi: “Tip 1 diyabetli bir erkek, kızımı tatmin edemez.” Ben de uzun uzun hastalığı ve onların intihar kararını anlattım. Şimdi evliler ve çocukları bile var. Böyle bir yanılgı varsa söylemeliyim ki diyabet ereksiyon problemine yol açmaz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ