Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Sinsi illete dikkat, Diyabet, Gizli şeker vücutta hasar yapmaya yıllar önce başlıyor, Diyabet sinsi ilerliyor zarar veriyor.

        CEYDA ERENOĞLU / HT GAZETE

        YAZI DİZİSİ - 2

        Diyabetin önlenemez yükselişi tüm dünyanın çözümüne odaklandığı konuların başında geliyor. Gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde diyabet oranı yüksek görülse de hastalığın artış hızına bakıldığında gelişmekte ve sanayileşmekte olan ülkelerde bu oran çok daha yüksek. Bu hız Ortadoğu başta olmak üzere Güney Asya, Güney Amerika ve Afrika’da olağanüstü bir yükseliş gösteriyor. Türkiye’nin, diyabetin Avrupa’da en hızlı arttığı ülke oluşu da hastalık riskinin yüksekliğine işaret ediyor. Peki diyabet neden böylesi bir yükseliş içinde ve neden bir salgına dönüşmüş durumda?

        Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Hastalığın ilerleyişine 21. yüzyılın yeni hayat modeli neden oluyor” diyor. Çok hızlı ilerleyen teknoloji insan yaşamına birçok kolaylık getirirken sağlık sistemimini altüst ediyor. İşyerinde bilgisayar başında saatler geçiriyor, evde televizyon önünden kalkmıyoruz. Yürümüyor en kısa mesafe için bile arabaya binmeyi tercih ediyoruz. Yemeklerimizi çok hızlı tüketiyor kendimizi fast-food çılgınlığının kucağına atıyoruz. Seçtiğimiz besinler hep hamurlu, yağlı ve şekerli olunca da hızlı kilo alıyoruz. Böylece 50’lerden 20’li yaşlara hatta çocukluk çağına kadar inmiş olan obezite ile beraber gelişen ensülin direnci sorunuyla karşılaşıyor ve diyabet hastası oluyoruz.

        DİKKAT GİZLİ ŞEKERİNİZ OLABİLİR

        Diyabet henüz klasik bulgularını, yani çok su içme, sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, kilo alma gibi belirtilerini vermeden 15-20 yıl süresince semptomsuz ilerliyor ve bu dönem gizli şeker olarak isimlendiriliyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Gizli şeker aslında 20 yıl öncesinden kendisine özgü bazı belirtiler verse de bunlar çoğu zaman ihmal edilir ve atlanır” diyor. İlk ortaya çıkan bulgunun, “reaktif hipoglisemi” adı verilen şeker düşme atakları olduğu belirtiliyor.

        Reaktif hipogliseminin en önemli özelliğinin ise bu atakların kişinin yemek yedikten sonra meydana gelmesi olduğuna dikkat çekiliyor ve bu “tokluk hipoglisemileri” olarak adlandırılıyor. Bu kişiler sabah uyandıklarında fazla acıkmıyor, genellikle kahvaltı yapmıyor, öğle yemeğini hafif geçiştirip ilk yemeği yedikleri andan gece uyuyuncaya kadar geçen sürede hipoglisemi atakları nedeniyle sürekli yemek yemek zorunda kalıyorlar.

        Bu sorun halinde; kan şekeri düşüklüğü, sinirlilik, soğuk terleme, fenalık hissi, bazı kişilerde baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu gibi bulgular görülüyor. Akşam üstüne doğru ise tatlı krizi ve çikolata isteği baş gösteriyor. Bu hastaların bir bölümünde gece uykudan uyanıp yemek yeme alışkanlığı görülüyor. Bu dönemde glikoz yükleme testinde genellikle tokluk (2. saat) kan şekerinin açlık kan şekerinden düşük olduğuna dikkat çekiliyor.

        GİZLİ ŞEKER NEDEN ÇOK ÖNEMLİ?

        Araştırmalar henüz diyabetin ortaya çıkmadığı gizli şeker döneminde bile hastalığın vücutta hasar oluşturduğunu söylüyor. Özellikle 50 yaş altında ortaya çıkan hipertansiyon, koroner hastalığı ve enfarktüste mutlaka gizli şeker aranması gerekiyor. Bunların çoğunda glikoz metabolizma bozukluğu olduğuna dikkat çekiliyor. Gizli şekerle ilgili bilgiler aşağıdaki şu gerçeklere işaret ediyor;

        • Gizli şeker döneminde hastaların yüzde 40’ında hipertansiyon oluyor.
        • Yüzde 70 - 80’inde kan yağlarında yükseklik bulunuyor.
        • Yüzde 50’sinde yüksek tansiyon görülüyor.
        • Yüzde 20 – 30’unda göz bozuklukları başlıyor.
        • Yüzde 10 – 20’lik bölümünde diyabetin böbrekler üzerinde etkisi ortaya çıkıyor.
        • Yüzde 80’inden fazlasında 2 veya daha çok damar hasarı oluyor.

        DİYABETİN 4 TİPİ

        TİP 1 DİYABET

        ÇOCUKLUK ve gençlik yıllarında ortaya çıkan Tip 1 diyabet, vücutta ensülin hormonlarının eksikliği ya da yokluğu sonucu görülüyor. Bu soruna en çok 10-15 yaş arasında rastlanıyor. Bu diyabet tipi, pankreasta ensülin üreten beta hücrelerinin vücudun kendi savunma sistemini yanlış algılaması sonucu ensülin üreten hücrelerini tahrip etmesiyle ortaya çıkıyor. Tip 1 diyabette hastanın mutlak veya göreceli bir ensülin yetersizliği nedeniyle ensülin hormonunu ömür boyu enjeksiyon yoluyla dışarıdan almak zorunda olduğu belirtiliyor.

        TİP 2 DİYABET

        DÜNYANIN en yaygın kronik hastalıklarından birisi olarak görülüyor ve tüm diyabetlilerin yüzde 90’ını oluşturuyor. 30 yaşından sonra ortaya çıkıp en çok 40 - 50 yaş arasında görülüyor. Tip 2 diyabet yaşamın ileri dönemlerinde ensülin hormon salgısındaki bozukluk sonucunda oluşuyor. Bu bozuklukta iki mekanizma rol oynuyor. Önce ensülin hormonunun hücreye girişinde bozukluk gelişiyor (ensülin direnci) sonrasında ise ensülin salgısında azalma (ensülin eksikliği) başlıyor. Bunun sonucu olarak Tip 2 diyabetli hastada önce tokluk kan şekeri daha sonra ise hem açlık hem de tokluk kan şekeri yükseliyor. Kan şekeri yüksekliğine bağlı çok su içme, çok idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk gibi bulgular diyabete davetiye çıkartıyor.

        SİNSİ SEYİRLİ HASTALIK

        Tip 2 diyabet yavaş seyirli ve sinsi bir hastalık olarak tanımlanıyor. İyi tedavi edilmezse klinik başlangıçtan itibaren yaklaşık 10 yıl içinde organ hasarları başlıyor. Bu dönemde genellikle semptom ve belirti vermediği için hastalar genel olarak bu bozuklukların farkında olmuyor. Bunun, organ bozukluklarının yıllar içinde sinsice gelişip henüz bulgu vermediği bir dönem olduğuna dikkat çekiliyor. Bu nedenle, hastalığın teşhisinden bir süre sonra hastaların önemli bir bölümünün tedavi disiplinini bıraktıkları belirtiliyor.

        Tedavinin aksatılması organ hasarlarını hızlandırıyor. Tip 2 diyabette, uygun beslenme programı, sistematik egzersiz ve kan şeker yüksekliğini kontrol altına alma amaçlı düzenli ilaç kullanımı çok önemli görülüyor. Hastalığın tedavisinde ilk hedefin açlık kan şekerlerini kontrol etmek olduğu belirtiliyor. Açlık kan şekeri normal düzeye indiğinde hastayı mutlaka tokluk kan şekeri ile takip etmek gerekiyor.

        GESTASYONEL DİYABET:

        GEBELIK sırasında ortaya çıkan, gebelikten sonra düzelen ve özellikle tokluk kan şekeri yüksekliği ile karakterize diyabet tipine, “gestasyonel diyabet” adı veriliyor. Bu hastalarda genellikle yaşamın ilerleyen yıllarında Tip 2 diyabet gelişiyor.

        SEKONDER DİYABET:

        HORMON hastalıkları, troit hastalıkları, sürrenal ya da hipofiz hastalıkları, genetik hastalıklar ya da pankreas dokusunun hastalıkları (kronik pankreatit, pankreas kisti ya da tümörü vb) sürecinde görülen kan şeker yükseklikleri ile karakterize bir hastalık olarak tanımlanıyor.

        TOKLUK KAN ŞEKERİNİZ 200’ÜN ÜZERİNDEYSE DİKKAT

        TOKLUK kan şekeri 200’ ün üstünde olan hastalarda kalp hastalıkları riskinin 3 kat arttığına dikkat çekiliyor. Bu nedenle açlık kan şekerinin 120 mg/dl, tokluk kan şekerinin ise 160 mg/dl’nin altında olması gerekliliğine dikkat çekiliyor. Üç aylık kan şeker ortalamasını gösteren HbA1C değerinin yüzde 7’nin altında olması ileriye yönelik organ hasarlarının önlenmesi açısından çok önemli görülüyor

        GİZLİ ŞEKER TEŞHİSİNDE YAPILAN HATA

        DİYABET bulgularını verinceye kadar geçen 10 - 20 yıllık süreçte, açlık kan şekerinin hep normal düzeyde olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Kişiler kendilerinde şeker hastalığı olup olmadığını anlamak için açlık kan şekerlerini ölçtürme yoluna gidiyor. Oysa gizli şekerde teşhis hiçbir zaman açlık kan şekeriyle konmuyor. Bu durumda hastanın glikoz yükleme testi yaptırması gerekiyor” diyor.

        Bu testte kişiye 75 gram glikoz içeren şekerli su veriliyor ve şekerli suyu içtikten sonraki 5 saatlik sürede kişinin kan şekeri izleniyor. “Herkesin bu teste 4 saat ayırması mümkün olamayabilir” diyen Yılmaz, bunun için “karışık diyet” adı verilen 75 gramlık karbonhidrat diyeti olduğunu ve 5 dilim ekmek, 2 kaşık reçel ile 2 kesme şekerden oluşan kahvaltının, 2 saat sonra yapılacak kan şekeri ölçümünü doğru sonuca ulaştıracağını belirtiyor.

        YEMEKTEN SONRA UYKUNUZ MU GELİYOR?

        “GLİKOZ intoleransı” adı verilen ensülin direncinin giderek arttığı dönemde tokluk kan şekerleri yükselmeye başlıyor. Glikoz yükleme testinde tokluk (2 saat kan şekeri) 140-199 mg/dl arasında çıkıyor. Bu süreçte kişi daha fazla şişmanlamaya başlıyor, şişmanlık arttıkça acıkma atakları şiddetleniyor ve kilo artışı yağların özellikle karın bölgesinde toplanmasına neden oluyor. Bel oranı ile kalça oranının 0.8’in üzerine çıkmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Diğer kriterler arasında yemekten sonra uykunun gelmesi, yorgunluk hissi, çalışma performansının azalması ve kilo alma hızının artması gibi belirtiler bulunuyor.

        DİYABETİN ERKEN DÖNEMİNE HOŞ GELDİNİZ

        PREKLİNİK adı verilen 3. dönemde tokluk kan şekeri artık 200 mg/dl’nin üzerine çıkıyor ve kan yağları yükseliyor. Bu hastaların yarısında hipertansiyon ve şişmanlık görülüyor. Bu dönemde acıkma atakları öğleden sonradan sabah saatlerine çekiliyor. Hastalarda sabahları yorgun uyanma, ağır yemek sonrası ağız kuruluğu, çok su içme, çok idrara çıkma gibi bulgular dikkat çekiyor. Bu, “diyabetin erken dönemi” olarak adlandırılıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ