Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Süper Lig Fenerbahçe Shakhtar Donetsk'in kurumsal yapısı ve transfer modeli - Fenerbahçe Haberleri

        HTSPOR.COM

        1998 yazında Fenerbahçe, olağanüstü genel kurul ile Aziz Yıldırım'ın başkanlığı kazandığı ama yönetim listesini kaybettiği o garip seçimleri yenileyerek kulüpteki iki başlılığı sonlandırmaya çalışırken; çok da uzak olmayan bir coğrafyada Shakhtar Donetsk'in çıkışına ilham verecek bir olay gerçekleşiyordu.

        Fransa 98 elemelerinde Ukrayna, 4. torbadan girdiği grupları Almanya'nın ardından 2. sırada bitirip playoff oynamaya hak kazanmış, uluslararası arenada milli takım olarak ilk kez dikkatleri üzerine çekmişti. Kupayı 3. bitirecek olan Hırvatistan'ın altın jenerasyonu karşısında playoff turunda elenseler de, Ukrayna, hayâllerinin o kadar da imkânsız olmadığını farketti. Rinat Akhmetov da...

        O dönem ünü henüz sınırları aşmamış olan Rinat Akhmetov ülkesi Ukrayna'nın gidemediği turnuvayı yerinde takip etti, Clairfontaine'i gezdi ve kupa boyunca milli takımın Stade de France çatısı altındaki birlikteliğinden çok etkilendi.. Tutkunu olduğu Shakhtar Donetsk'in tarihini değiştirecek iki projenin de fikri orada doğdu.

        10 milyar $'dan fazla kişisel serveti olan ve Forbes listelerinin vazgeçilmezi Rinat Akhmetov, hedefindeki Avrupa kulübünün sadece parayla gerçekleştirilemeyeceğini, kulübün ve bulunduğu Donetsk şehrinin bir çekim merkezi haline getirilmesi gerektiğini anladı. İlk işi, 1990 başlarında temeli atılan ancak bir türlü finansa edilemeyen Kirsha kasabasındaki tesis projesini revize ederek Avrupa'da dahi eşine benzerine nadir rastlanılan bir projeye dönüştürmek oldu.

        İngiliz mimar Robin Williams tarafından çizilen ve antrenman yapılacak 9 sahanın ötesinde, yemyeşil bir alanda futbolculara restoran, konaklama alanları, sağlık hizmetleri sunarak yaşam alanı da olacak, yüksek teknolojiyle yönetilen 43 hektarlık proje 1999 sonlarına doğru tamamlandı. Mevcut stat UEFA standartlarında renove edildi ve sıra sportif başarıyı gerçekleştirmeye geldi.

        Komünizmi yıkan Scala ve Profesyonelleşme

        Parma'yı yoktan var eden ancak Beşiktaş'a geldikten sonra kariyeri tepetaklak inişe geçen İtalyan teknik adam Nevio Scala, 2002 sezonunun devre arasında Shakhtar Donetsk'e geldi ve kulüp ilk lig şampiyonluğunu tattı. Scala'nın kulübe asıl katkısıysa profesyonelliği öğretmesi oldu. World Soccer dergisinin 2011 Kasım sayısına konuşan Andriy Vorobey'in tabiriyle:

        "Komünizm Scala'nın gelişiyle yıkıldı."

        Vorobey, öncesinde kulüp tarafından gece gündüz takip altında olan futbolcuların Scala ile birlikte birer yetişkin gibi görülmeye başlandığını ve oyuncuların kendini kulübe adaması gereken antrenman ve maç zamanlarıyla özel yaşamlarının Scala sayesinde birbirinden ayrıldığını söylüyor.

        Scala ile gelen bu başarı, Akhmetov cephesinde bir şeye daha ilham verdi. İşi profesyoneline bırakmak.

        Akhmetov gibi finansal kaynağının neredeyse sınırı olmayan, her şeye muktedir oligarklar için en zor olanı çemberin dışında kalarak izlemektir. Türkiye'de seçimle, bir süreliğine göreve gelen zengin iş adamları dahi gücün çekiciliğine dayanamayarak çemberin dışında kalamadığı için kimi profesyonel hamlelerin devamını getiremezken, Akhmetov bunu başardı ve meyvesini de yiyor.

        2003 yılında kulüp kaynaklarının yönetimini Price Waterhouse Coopers'ta başarılarından sonra transfer ettiği Sergey Palkin'e CEO yetkileriyle devretmişti. 2004 yılında da kendisini CEO olarak atadı ve Ukraynalı ekonomist o günden bu yana görevine devam ediyor.

        2006 yılında altyapının başına Feyenoord'da 10 sene çalışmış Patrick Van Leeuven'i getirdi. Dmytro Chygrynskiy, Evgen Seleznev, Yaroslav Rakitsky, Ivan Ordets, Maksim Malyshev, Viktor Kovalenko, altyapıdan çıkarak A takımda kendi yer bulan ve milli olan futbolculardan bazıları. Stepanenko, Gladkyi, Pyatov gibi Shakhtar altyapısında çıkmasa da çok genç yaşta keşfedilip Shakhtar ile kendini geliştirerek bulundukları seviyeye çıkan oyuncular da cabası. Fenerbahçe de ne ilginçtir benzer iki modeli denemiş ama devamını getirememişti.

        Lucescu ve transfer modeli

        Finansal ve tesis altyapısını hazır hale getiren Shakhtar için bu noktadan sonra gereken hamle, artık kulübü uzun vadede sürdürülebilir başarıya götürecek, uluslararası bir teknik direktör bulmaktı.

        Türkiye'de yokluk içinde kısa vadeli projelerle, sıradışı başarılar kazanan Lucescu için; varlık içerisindeki Shakhtar Donetsk'te uzun dönemli sürdürülebilir bir model oturtmak çok da zor olmadı. Ukrayna futbolunun defansif açıdan iyi, taktik ve fiziksel devamlılığı yüksek ama yetenek, teknik ve ofansif açıdan sınırlı oyuncu havuzuna Brezilyalı dopingi yapılarak oluşturulan karma kültür mantıklı olduğu kadar ciddi bir riskti de.

        Zira Brezilya'dan gelen futbolcuların Avrupa liglerinde taktik, sertlik ve devamlılık olarak uyum sorunu yaşamalarının yanı sıra; sosyal açıdan da kolay idare edilebildiklerini söylemek zor. Doğu Avrupa söz konusu olduğunda buna bir de soğuk iklim eklendiğinde ortaya bir tür felaket senaryosu çıkması işten bile değildi ama Shakhtar Donetsk çok doğru adımlarla bu olası sorunları minimize etmeyi başardı.

        Lucescu ilk transfer sezonunda Matuzalem, Elano ve Jadson'a 25 milyon €'dan fazla harcadı. Sonrasındaki 3 sezonda Fernandinho, Luiz Adriano, Willian ve Ilsinho ile bir 30 milyon €'yu daha kasasında çıkardı. UEFA Kupası zaferinden sonraysa Douglas Costa, Alex Teixeira, Dentinho, Alan Patrick, Bernard, Wellington Nem, Fernando ve Fred için yaklaşık 85 milyon € daha ödediler.

        Avrupa liglerinde başarılı olarak kulübe katılan Taison, Marlos, Marcio Azevedo gibiler bir yana Shakhtar'ın direkt Brezilya'dan transfer ettiği 15 futbolcu var ve bu isimlerin hiçbirisi anlık kararlarla belirlenerek alınmış futbolcular değil. Arkasında derin bir araştırma, mantık ve felsefe var.

        Brezilya futboluyla ilgili bilinen yanlışların başında ülkede tüm coğrafyaya yayılan tek bir ekol olduğu gelir, oysa Brezilya bölgesel açıdan futbol karakteristiği farklılıklar gösteren bir ülke.

        Örneğin Porto Alegre şehrini içinde barındıran Rio Grande do Sul eyaletinin nüfusunun çoğu Avrupalı göçmenlerden oluşur. Almanlar ve İtalyanların ağırlıkta olduğu ve futbol tarzını şekillendirdiği bu bölge Uruguay ve Arjantin'e de komşudur. Bölgenin iki lokomotif takımı Gremio ve Internacional bu etki dolayısıyla sertlik, taktik ve fiziksel devamlılık olarak benzer özellikteki Sao Paulo eyaletinin Corinthians, Sao Paulo, Palmeiras ve Santos kulüpleriyle birlikte Avrupa futboluna daha uygun isimler yetiştirirler. Rivaldo, Roberto Carlos, Ronaldinho, Kaka, Neymar, Baptista, Felipe Melo, Lucas Leiva ilk akla gelen örnekler.

        Rio ise demografik açıdan Portekizlilerin ve onların hizmetlerini görmeleri için 19. yüzyılda Afrika ülkelerinden getirdiği kölelerin ağırlıkta olduğu bir coğrafya. O dönemde oluşan getto ve favelalardaki Afro Amerikan, siyah halka köleliğin kaldırılmasından sonra aristokratların elindeki futbolda kendini gösterme kapısı açılıyor. Sahil ve sokak kültürünün tetiklediği çok zarif, teknik, doğaçlama ama bir o kadar da disiplinsiz ve kolektif olmaktan uzak futbolcuların çoğunlukla yetiştiği bu kültür, başta oyuncuların mental sorunları ve saha içerisindeki bencil alışkanlıkları yüzünden eskisi kadar revaçta değil. Avrupa'ya gelen Brezilyalılar arasında uyum sorununu en çok yaşayanlar da Rio kültüründe yetişmiş futbolcular.

        Shahktar bu ayrımın farkında. Alex Teixeira dışında Rio'dan gelme oyuncuları yok. Öte yandan Douglas Costa başta Porto Alegre'den 4 oyuncu, benzer karakterdeki ve uluslararası platformda başarısı en fazla olan Sao Paulo futbolundan da Willian başta 6 isim transfer edilmiş. 90'ların sonlarında özel bir programla modern bir altyapı kuran, tesis hamlesinde öncü Parana bölgesinin takımı Atletico Paranense'den de 2 oyuncu transfer edildi. Fernandinho ve Jadson, Shakhtar'da en fazla maç oynayan Brezilyalılar olduğunu da belirtmek gerek.

        Shakhtar Donetsk'in bir diğer dikkat ettiği husus da Brezilya'nın yetiştiricilikte en başarılı olduğu mevkilerde uzman oyuncu transfer etmeleri. Alınan 15 oyuncudan 4'ü forvet, 1'i sağ bek, 7'si forvet arkası ve 2'si merkez orta saha. Forvetin arkasında, ofansif orta saha olarak oynayan oyuncuların seçim kriterlerinde hepsinin Avrupa futbolunda 4-2-3-1 ve 4-3-3'ün ofansif kenar rolüne evrilebilecek atletizme, sürate, çabukluğa ve dripling becerisine sahip olması. Willian, Douglas Costa, Alex Teixeira ve son olarak Internacional'den gelen Fred de olduğu gibi. Elano bu konudaki tek istisna. O da zaten mecbur kalmadığı durumlar hariç genellikle Brezilya'da alışık olduğu klasik 10 numara olarak oynadı.

        Kısacası Lucescu, Doğu Avrupa futbolunda eksik olan yaratıcı, ofansif yetenek sorununa Brezilya futbolundan dolgu yapıyor. Bu standardın dışına çıkan tek transferiyse 2005 yılında Santos'tan aldığı stoper Leonardo Moura. Adını da kimse hatırlamıyor zaten.

        Ağaç yaşken eğilir

        Lucescu'nun transferde önem verdiği diğer husus yaş. Brezilya'dan gelen 15 ismin transfer edildikleri zamanki ortalama yaşı 20,2. Bunların 12 tanesi 21 yaş ya da altında. Pek çoğu henüz kendi kulüplerinde dahi kabul edilmemiş, formayı banko almamış yetenekler. 23 yaşında gelen Elano ve 22 yaşındaki Dentinho bu grup içindeki en yaşlı oyuncular.

        Lucescu'nun güttüğü bu stratejinin altında yatan temel sebep eğitim. Rumen teknik adam henüz 23'ünü geçmemiş, hem teknik ve taktik hem de sosyal açıdan hâlâ ham ve eğitilebilir yetenekleri tercih ederek, Brezilyalıların Avrupa futboluna uyum problemini en aza indiriyor. İstediği şekli verebiliyor.

        Bunu bir röportajında "Amacımız oyuncuları çok genç yaşta alıp onların yeteneklerini doğru şekilde yöneterek Şampiyonlar Ligi seviyesine seviyesine çıkartmak, bu fırsata sahip olduğum için de çok mutluyum." diyerek doğrulamıştı.

        Shakhtar kadrosunda bir yıldıza dönüşen ve 40 milyon € ile kulübün en pahalı satışı olan Fernandinho AFP'ye verdiği bir demeçte; "İçtenlik söylüyorum. Henüz 20 yaşında ve okyanusun öte yanında hiç bilmediğim bir coğrafyada 3 yıldan fazla kalabileceğimi hayâl dahi edemezdim. Şimdiyse kariyerimi burada bitirme kararı almam sürpriz olmaz" demişti.

        Shakhtar belki Neymar, Lucas, Oscar gibi birinci kalite Brezilyalı oyuncuları alamıyor. Zaten almak da istediği söylenemez ama bir tık altında, birinci sınıfı zorlayabilecek 20 yaş civarındaki oyuncuları seçme ve yerleştirme konusunda uzman bir kulüp.

        Avrupa'nın büyük liglerindeki kulüplerin risk olarak görüp vermekten çekindiği ücretlere çıkabilmeleri bu tür oyuncuları alma konusunda en önemli avantajları. Ve hiç de ellerini korkak alıştırmıyorlar.

        Shakhtar Donetsk'in şu ana dek transfer ettiği 15 futbolcuya ödediği bonservis toplam 110 milyon €. İçlerinden 8 tanesini 143 milyon € karşılığında satarak bu parayı fazlasıyla çıkardılar. Kalan 7 isimden de başta Alex Teixeira ve Fred olmak üzere bir bu kadar kazanmaları sürpriz olmaz.

        Paradan da önemlisi Elano, Fernandinho, Willian, Douglas Costa, Luiz Adriano gibi isimleri daha çok izlenen liglerin zirveye oynayan takımlarına yollayıp, Şampiyonlar Ligi'nde sürekli varolarak Brezilyanın genç yeteneklerin Avrupa'ya açılan ilk kapılarından biri haline gelmeleri.

        Joe Palmer'ın da bu başarıda katkısı büyük. 2009 sezonu sonunda açılan ülkenin ilk elit klasman stadı Donbass Arena ile birlikte, 2010 yılında Rinat Akhmetov tarafından kulübe getirilen İngiliz yönetici, daha önce Manchester United, Honda gibi uluslararası markalarla çalışmıştı. Şimdi ise Shakhtar Donetsk'te 450 kişinin başında. Kulübün neredeyse tüm saha dışı imaj ve pazarlama işlerinden sorumlu üst düzey yönetici konumunda ve CEO Palkin ile birlikte toplantı salonundaki takımın omurgasını oluşturuyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ