Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İnanç MUHARREM SARIKAYA yazıları, alevilerin geçmişi, alevilerin yaşadıkları olaylar

        MUHARREM SARIKAYA / HABERTÜRK

        İRAN’da Şah İsmail’in etkinliğinin yükselmesi, Anadolu içlerinde taraf bulması II. Bayezid’in oğlu I. Selim’i kaygılandırır. Babasının tutumunu da beğenmeyen I. Selim, Şia’yı yaymaya çalışan Şah İsmail’e karşı savaşını başlatır.

        İki ordu 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Ovası’nda karşılaşır, Şah İsmail’in ordusu kaybeder ve bu sonuç Anadolu Aleviliğinin kendi içindeki yol ayrımının da başlangıcı olur.

        Ayrıca Osmanlı yönetiminin hızla sünnileşmesinin de önünü açar. Reha Çamuroğlu’na göre asıl kırılma da Çaldıran’dan 13 yıl sonra gerçekleşen Kalender Çelebi İsyanı ile başlar... Hacı Bektaş Veli’nin soyundan gelen, onun makamına oturan, “Postnişliğini” yapan Kalender Çelebi, Anadolu Alevilerine dönük vergi düzenine, yapılan haksızlıklara karşı çıkarak Maraş bölgesinde ayaklanma başlatır.

        Diyarbakır Beyi Hüsrev Paşa ilk hamlesinde isyanı bastırır, ancak Kalender Çelebi, Türkmenleri etrafında toplayıp ikinci atağında Hüsrev Paşa’yı yenilgiye uğratır.

        İsyan Orta Anadolu’ya kadar yayılır, Behram Paşa Sarız’da yenilip Osmanlı ordusu 9 bin kayıp verince Kanuni Sultan Süleyman isyanı bastırmak için Anadolu Beylerbeyi Pargalı İbrahim’i, Kalender Paşa’nın üzerine gönderir. Çamuroğlu’na göre isyanın önemi, “Postnişin’de, yani Hacı Bektaş’ın makamında oturan kişinin, Osmanlı’dan kopuşu, yönetime karşı ilk isyanıdır...”

        Nitekim bunun faturası da kısa süre sonra çıkar, Osmanlı Anadolu Aleviliğine karşı cephesini katılaştırır. Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’a göre isyanın nedeni Çaldıran sonrası hanedanın El Ezher Camii’nden 2 bin Sünni ulemayı İstanbul’a getirip Anadolu’ya kendi inançlarını yaymaları için gönderilmek istenmesidir.

        Prof. Dr. Doğan, buna bir de örnek verdi: “Şeyhülislam Zebbilli Ali Efendi’yi, sultan bir gün yanına çağırır ve ‘Anadolu’daki tüm Aleviler Sünnileşsin’ der. Zembilli Ali Efendi, Bakara’daki ‘Dinde zorlama yoktur’ suresiyle karşı çıkar. O da Zembilli Ali Efendi’yi alıp yerine Ebussuud’u getirir. Sonrasında Anadolu Aleviliğine karşı karalama kampanyası dönemi başlar.”

        İÇTE FARKLILIK

        “Bunlar camileri ahır yapar/ Dinle imanla alakaları yoktur/ Mum söndü...” cümleleri o dönem artar.

        Anadolu Aleviliği baskı altında bırakılmakla kalmaz, yaşam alanlarını da kısıtlar.

        Hacı Beştaş Veli’nin çerçeveleyip Kaygusuz Abdal ve Balım Sultan’ın kurumlaştırması ile başlayan kırılma içte de devam eder. Cem ve semahta farklılıklar ortaya çıkar. Veliyettin Ulusoy, Kalender Çelebi isyanı sonrası yaşanan kırılmanın cem ve semahın yanı sıra, semahta okunan gülbenglere (gül gibi sözler) dahi yansıdığını belirtti. Bir süre sonra bu farklılaşmanın daha ileri gittiğini vurgulayan Ulusoy, ilginç bir örnek de verdi. Anadolu’daki kırsal kesim Alevileri “dedeganların’, Hubyar Sultan’ın kurduğu yine Anadolu Alevi tarikatı olan Hubyar’a kız vermediklerini anımsattı. “Hacıbektaş Dergâhı’ndan kopunca her ne kadar ‘El ele el Hakk’a’ denilse de kopmalar oluyor. Örneğin Hubyar da Hacıbektaş’a kız vermezdi” dedi. Prof. Dr. Alemdar Yalçın’ın anlatımıyla Kalender Çelebi, Celali isyanları, Hacıbektaş Dergâhı’na bağlı Yeniçeri’nin kazan kaldırıp ocağının kapatılması, Beşiktaş Felsefe İslami Cemiyeti Başkanı’nın idam edilmesi, Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal döneminde üzerindeki baskısı azalan Bektaşilerin, Abdülhamid döneminde yeniden ağır baskılarla karşılaşması, Dersim, Çorum, Malatya, Kahramanmaraş, Sivas baskınlarıyla bugüne kadar gelinir.

        Ancak başta kurulan sistemin mükemmel çalışması sayesinde gizliden de olsa inanç sağlıklı yürür.

        Şia ile dini devletleştirmesi ve katı kurallara bağlaması dolayısıyla ayrılan, Osmanlı sınırlarının dışında olanla Hz. Ali temelinde birlik olsa da inancın ritüelleri ve uygulamasında derin farklılığı ortaya çıkan Anadolu Alevileri kendi içlerinde de farklılaşır.

        BEKTAŞİ VE Şİİ

        Çamuroğlu, Şiiliğin dini devlet sistemi haline dönüştürülmesini kırılmanın en önemli unsuru olarak gösterdi.

        Öncesinde de kırılmanın başladığını belirtti ve İsna Aşeriye Şiiliği ile Mısır’da ortaya çıkan Fatimilere egemen İsmaili Şiiliğini ve halk İslamı temelinde yaygınlaşan Gulat Şiiliği arasında birbirine düşman olacak boyuta ulaşan farklılaşmaları anımsattı.

        Çamuroğlu, “Tasavvufa göre Tanrı’nın kendisi düzendir, bu düzeni devam ettirecek tek şey sevgidir, çünkü düzenin kurucu öğesi odur. Bu anlamda tasavvufun özü devlet düşüncesiyle çelişir” dedi.

        Bu devletin Şah İsmail’in kurduğu teokratik bir devlet olmasının etkisini de anımsatan Çamuroğlu, “1517’de Şah İsmail henüz tahtta iken bir Şii müçtehit (delilleri inceleyip sonuç çıkaran) olan Ebu Sehl bin Nevbati, Hallacı Mansur’un idamını onaylar görüşünü öne sürebiliyordu” anımsatmasında bulundu.

        Şiilikteki imamet konusunun da aradaki en önemli farklardan biri olduğuna dikkat çeken Çamuroğlu, şu önemli noktanın altını çizdi: “Şiilikte imam, Allah ile insanlar arasında köprüdür, aracıdır, bu özellikle mehdinin gaybıyla son bulmamıştır, aksine onun yokluğunda müçtehitlere bırakılmıştır. Bunların kararları, son örneği Humeyni’de olduğu gibi şaşmaz dinsel doğrular olarak kabul edilecektir. Aleviliğin en önemli dayanaklarından biri ise Allah ile doğrudan ilişki kurabilme olanağının var oluşudur.”

        Prof. Dr. Yalçın ise ritüellere dikkat çekti: “Çaldıran sonrası yeni bir devlet düzeni oluşturuluyor. Şah Abbas da bunu kurumsallaştırıyor. Anadolu Aleviliğinde namaz salat, yani yakarış ile özdeştir. Bakara’ya göre de insanlar her yerde yakarabilir. Salat sırasında da secde ve ruku vardır. Hatta cemde de vardır. Şia ise namazın üç vakit de olabileceğini savunuyor. Hz. Ali’nin, ‘Size ehlibeyt ve Kuran’ı bırakıyorum’ sözünden yola çıkarak, mehdi gelinceye kadar ayetullahlar onları temsil eder. ‘Onların söylemi Kuran kadar önemlidir’ diyerek Katolik kilisesine benzer yaklaşım gösteriyor. O nedenle ayrışıyor...”

        Cemde 12 hizmetli

        1- MÜRŞID (DEDE): Görev itibarıyla Muhammed, Ali ve Hacı Bektaş Veli’yi temsil eder. Cem erkanına başkanlık yapar. İkrar alıp nasip verir, cenaze, müsahiplik, nikâh, sünnet törenleri tanıklığında gerçekleşir, isim verir.

        2- REHBER: İmam Hüseyin’i temsil eder, yola girmek isteyenleri hazırlar ve yol gösterir. Mürşidin en yakın yardımcısıdır.

        3- GÖZCÜ: Ebu Zerr el-Gaffari’yi temsil eder, cemin bekçisidir, sakinlik ve sessizlik içinde geçmesini sağlar.

        4- ÇERAĞCI (DELILCI): Cabir El Ensari’nin karşılığıdır. Cemevinin aydınlatmasından sorumludur.

        5- ZÂKIR (ÂŞIK): Bilal Habeşi’yi temsil eder, cemde tevhid, duazde imam, mersiye, semah, nevruziyi söyler. Özetle cem töreninde saz çalıp deyiş söyleyendir.

        6- SÜPÜRGECI (FERRAS): Salman-ı Farisi Pir’in görevini üstlenir. Cemevinin temizliğini sağlar.

        7- MEYDANCI: Hüzeyme tül Yemeni’nin görevini yerine getirir. Cemevinde semahserleri ve postları yerine dizer.

        8- NIYAZCI: Mahmud el Ensari’yi temsil eder. Lokmaları alır ve eşit dağılımını sağlar.

        9- İBRIKÇI: Kamber’i temsil eder. Cemde mürşidin ve erenlerin temizliğini sağlar.

        10- KAPICI: Gülam Keysani’yi temsil eder. Ceme gelen erenlerin evlerinin güvenliğini gözetler.

        11- PEYIKÇI: Amri Ayyari’yi temsil eder. Cem olacağını canlara duyurur.

        12- SAKACI: Ammar bin Yasir’i temsil eder. Cemevinde su, şerbet, süt gibi yiyecek ve içecek dağıtımını sağlar.

        BABAGAN BEKTAŞILIK’TEKI HIYERARŞIK SISTEM

        1. MUHIP: Bu kimselere talip de denir. Kurban kesip Hakk, Muhammed, Ali yoluna intisap eden, yani ikrar vererek, nasip alan kimsedir. Yol oğlu, önce kurban kesip nasip alır ve muhip olur. Derviş adayıdır.

        2. DERVIŞ: Baba adayıdır ve aynı zamanda cemevinde hizmetleri yapan kimsedir. Bu yola giren kimse, kendisine verilen görevleri hakkıyla yapar ve çok çalışır, günü gelince Halife Baba tarafından bir Ayn-i cem töreni ile kendisine “dervişlik” verilir ve kisvesi giydirilir

        3. BABA: Halife Baba’ya bağlı olarak cemevlerinde inanç önderi olarak cem yürütür.

        4. HALIFE BABA: Dede Baba’nın bölgesel yardımcısıdır. 5. DEDE BABA: Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi temsil eder.

        BEKTAŞİ ALEVİ (BABAGAN DEDEGAN)

        Ayrışmalar bu noktada da kalmaz.

        Balım Sultan ile kurumsallaşan “Babagan Bektaşilik” ile kırsalda hâkim olan Anadolu Aleviliği, “Dedeganlık” farkı da buna eklenir.

        Babagan olan özellikle Balım Sultan sonrasında ortaya çıkan kentli Anadolu Alevisidir. Allah ile arasına aracı koymayan, dini bireysel yaşayanlardır. Dedegan ise aileden gelmeyi önemseyen bir ocağa bağlı kalan, dini ritüellere bağlı kırsal kesim insanlarından oluşur.

        Cem, Alevilikte sohbet, toplantı, sorunların konuşulup karara bağlanması ve ibadet olarak yer ederken, Bektaşilik’te “muhabbet” adını alarak ibadetten ayrılır. Yani Bektaşilikte ibadet bireyseldir, cemde yer almaz. Anadolu Alevi Bektaşiliği kendi içinde de ritüellerde farklılaşır. Cemde 12 erkan farklı dizildiği gibi bazı yerlerde “dem” olarak alınan şarabın yerine şerbet içilir, Trakya’da da rakıya dönüşür. Şarabın “dem” olarak alınması da Kuran’ın Nahl Suresi’ne bağlar. “İçmesini bilen için helaldir ama sakının” yani kendinizi kaybedecek kadar içmeyin, “Bade bir sıvıdır içimizdeki kötülüğün dışarı çıkmasına yardımcı olduğu için de önemlidir” diye bakılır.

        NUSAYRİLİK...

        Anadolu Aleviliği, Hatay ve Suriye’de yayılan İmam Nusayr’ın geliştirdiği Nusayrilik’ten de ayrılır.

        Hz. Ali’nin çocuklarından İmam Ali Ekber’in yanında yetişen İmam Nusayri, Anadolu Aleviliğinden farklı olarak namaz ve orucu da benimser, dini ritüelleri de farklı uygular.

        Örneğin reenkarnasyon, yeniden yaşama dönme çok önemli yer tutar, ruh göçü ile Hz. Ali’nin değişik bedenlere girebildiğini, orada yeniden can bulduğunu savunur.

        İbadetlerini evlerinin altında bulunan mescitlerde kendi aralarında yapar ve kendilerinden olmayan kimseyi de aralarına almaz.

        Anadolu Aleviliğinde çok önemli yeri olan kadın Nusayrilikte yoktur, o olmayınca aynen Şii geleneğinde olduğu gibi cem de yok olur.

        Oysa Anadolu Aleviliğinde “toplanma” anlamına gelen, aslı Haşemilerin Kureyişlilere karşı düzenlediği 1002 gün süren kuşatması sırasında “toplanıp ortak kaderi paylaşmasıyla” anlamını kazanan cem, sadece Şia ve Nusayrilik’te farklılaşmaz, Anadolu Aleviliğinde ritüel de değiştirir.

        İSMAİLİ

        İngiltere’nin zengin ailelerinden Ağahanların da kabul ettiği Şii inancı içinden doğmuş İsmaili veya diğer adıyla Haşhaşilik olarak da bilinir.

        Ayrıldıkları nokta Şii grupların İmam Cafer sonrası 7’nci imamın kim olduğu üzerindeki anlaşmazlığını esas alır.

        Şii gruplar İmam Cafer’in küçük oğlu Musa Kazım’ı 7’nci imam olarak tanırken, onlar büyük oğlu İsmail’i 7’inci imam olarak kabul eder. Bundan dolayı da adları İsmaililik olarak adlandırılır. Yeni Platonculuk felsefeden etkilenen, ezoterik, yani belirlenen kişilerin eğitildikten sonra sınavları geçmeleri halinde bir gizlilik ve yol içinde tarikata kabul edilmelerini esas alır. 7’nci imamda sonlanır, sonra gelen 5 imamı kabul etmez.

        CEM VE SEMAH

        “Ateşi aşka dönen, Allah aşkına dönen pervanelerdir.”

        Reha Çamuroğlu, Alevi Bektaşilik ibadetinin en önemli unsuru olan cemde dönülen semahı bu cümle ile tanımlayıp söze girdi.

        Saz eşliğinde söylenen deyişler ve gülbengler ile dönülen semahın İslam öncesi var olduğunu belirtti, “İyi ve kötü ruhlara yapılan iyileme ve lanetlemedir” dedi.

        Cem töreninin İslam ile birlikte geldiğini belirten Çamuroğlu, var olan semah ile kısa sürede buluşup döngüsel hayatı, bir merkez etrafında dönmeyi vurguladığını söyledi. Cem ibadetinin ayrılmaz parçası olan semah, saz eşliğinde gerçekleştiğinden yöresel farklılıkları da beraberinde getirir. Cemlerde en yaygın Kırklar Semahı dönülürken, Turnalar Semahı, Isparta, Antalya bölgesine ait Tahtacı Semahı, Afyon, Rodos, Ladik ve Hacıbektaş semahları da cemdeki ibadetin ayrılmaz parçasıdır. Semahı en iyi tanımlayan da Hacı Bektaş Veli’ye ait olduğu belirtilen şu sözdür:

        “Semah, ariflerin aleti, muhiplerin ibadeti, taliplerin maksududur. Haşa ki bizim semahımız oyuncak değildir. O bir aşk halidir, salıncak değildir. Her kim ki semahı bir oyun sayar, onun namazı kılınır değildir.”

        Cumhuriyet dönemine gelindiğinde laiklik sayesinde nefes alan inanç, Sünni İslamı devlet sisteminin özü kabul etmiş yönetimler karşısında başka sorunlarla baş etmeye uğraşır.

        ALEVİLİK KRONOLOJİSİ

        1937: Dersim olayları, bugünkü Tunceli'de yaşandı. Çıkan Kürt-Alevi isyanı uzun süre bastırılamadı, son olarak üç uçak filosu bölgeyi bombaladı. Binlerce Kürt-Alevi öldürüldü.

        1950: Aleviler Demokrat Parti'ye oy verdi

        1960: 1960'larda Alevi gençler Marksizm'e yöneldi, Alevi toplumundaki hiyerarşik düzeni eleştirmeleriyle dedelerin topluluk içindeki statüleri geriledi.

        1963: Mustafa Timisi, Seyfi Oktay'ın başını çektiği öğrenciler Diyanet İşleri Başkanlığı'nda mezhepler dairesinin kurulmasının tasarıdan çıkarılmış olmasına tepki gösterdi. Hukuk Fakültesi'nde öğrenci olayları başladı. Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel öğrencilere dairenin kaldırılması karşılığı Hacıbektaş Dergâhı'nın müze olarak açılmasını önerdi. Kabul edildi.

        1964: .hacıbektaş Dergâhı, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı'na bağlı bir müze olarak açıldı.

        1966: Alevi-Sunnilerin bir arada yaşadığı Malatya'da, Demokrat Partili Hamid Fendoğlu, iki torunu ve gelini bombalı paketle havaya uçtu. Yaklaşık 20 bin kişi Malatya'daki Alevilere saldırdı.

        1978: Kahramanmaraş'ta ülkücüler, Alevi mahallelerine saldırdı. Yaklaşık 120 Alevi-kadın, çocuklar dahil katledildi.

        DÜZELTME: Dizinin dünkü bölümünde Sayın Reha Çamuroğlu’nun sözleri arasında kalan bölümde Balım Sultan’ın ismi yerine sehven Hacı Bektaş Veli yazılmıştır. Bu bölüm “Balım Sultan, Anadolu AleviBektaşileri üzerindeki Sefavi, Şia gücünü önlemek amacıyla II. Bayezid tarafından bu göreve getirildi...” olacaktır. Düzeltir Sayın Çamuroğlu’ndan özür dilerim. M.S.

        YARIN: PİR SULTAN’DAN, MUSTAFA KEMAL’E

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ