Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Artık hiçbir şeyden korkmuyorum’, Everest Yayınları İkbal Bayrak, İkbal Bayrak “Kestik, Diyor Yönetmen”, Gülenay Börekçi haberleri

        Gülenay BÖREKÇİ/HT CUMARTESİ

        gborekci@htgazete.com.tr

        İkinci romanıyla okur karşısına çıkan, üstelik Ahmet Ümit ve Selim İleri gibi iki büyük ismin övgülerini kazanan İkbal Bayrak’ı ben yeni tanıdım. Hakkında bildiklerim sevdiklerini arka arkaya kaybettikten sonra kendisinin de zor bir hayatı olduğu, aslında takı tasarımcısı olarak tanındığı ve elbette edebiyata duyduğu aşktan ibaret. Türkiye’nin en önemli yayıncılarından biri olan Vedat Bayrak’ın eşi olduğunu sonradan öğrendim. Yıllardır edebiyata ve yayıncılık dünyasına dair yazan bir gazeteci olarak röportajda ona ilk sorum da haliyle eşiyle ilgili oldu.

        Eşinizin mesleği yazmakla ilgili hayatınızı kolaylaştırdı mı, yoksa her şey daha mı zor oldu?

        “Her ikisi de” diyeyim. Eşimin mesleği romanlarımın yayınevine ulaşmasını kolaylaştırıyor elbette. Fakat bu kolaylığın yanı sıra esere önyargıyla bakılma riski de var. Öte yandan, ilk romanım “Aç gözlerini Masal Bitti”yi teslim ettiğimde bana herhangi bir ayrıcalık tanınması ne benim isteyeceğim ne de yayınevinin yapacağı bir şeydi.

        Vedat Bey sizi yazar olarak eleştirir mi, yoksa eve geldiği anda yayıncılığı kapıda mı bırakır?

        Eleştirir evet. Ben de eleştirmesini ister, fikrini alırım.

        Şu hayatta başımıza gelmez sandığımız her şey sonunda bizi yakalıyor. Zira olumlu olumsuz her deneyim insan için. Siz, “Bu benim başıma gelmez” dediniz mi?

        Hayır, demedim. Çünkü hiçbir zaman kendimi insana ve yaşama dair herhangi bir konudan soyutlayacak kadar özel görmedim. Gören de kendini kandırır zaten ve kandığına inanır. Ama sahte mutluluklar, eninde sonunda gerçek ıstıraplar yaratır...

        Bir travmayı atlatan insan öncesine göre daha mı güçlü oluyor? Annenizi kanserden kaybettikten sonra siz de kanser olduğunuzu öğrendiniz.

        Anneme, yani en sevdiğime çaresiz vedamın erken bir yaşta olması hayatımı daha baştan zorlaştırmıştı fakat dediğiniz gibi, öldürmeyen acı güçlendiriyor. Sanırım kaybetmenin ne demek olduğunu erken öğrenen insan, kaybetmekten korkmuyor.

        Bu büyük acıları yaşamasaydınız nasıl biri olurdunuz?

        Daha korkak, daha kırılgan olurdum herhalde.

        Nelerden korkarsınız?

        Kanser olduğumu öğrendiğimde ölümden korkmadım. Çocuklarımın, yokluğumla nasıl baş edeceklerini düşünerek endişelendim sadece. Hem ölümden korktuğu için her gün kahrolmanın kime ne faydası olabilir ki! Neye katlandığımızdan da mühim olan şey ona nasıl katlandığımızdır. Ben hüzne sığınmayı tercih etmedim. Artık hiçbir şeyden korkmuyorum.

        Kitapta adeta açık bir yara gibi her acıyı, kederi yoğun olarak hisseden bir karakter var. Elif’in ne kadarı sizsiniz?

        Yaşadığım olayların bazılarını Elif’e yaşattım, yine de Elif bambaşka bir karakter. Bir kere benden daha kırılgan. Aklıyla duyguları arasında bocalıyor. Bense daima mantığımla hareket etmeye çalışırım. Kendimi Elif’in yerine koymam zor oldu ama zaten edebiyat insanı anlama, anlatma sanatı değil mi? İnsan, hayat, ölüm, dünya; bunlar kolay anlaşılsaydı, sanat diye bir şey ortaya çıkmazdı.

        ‘Gündüz madeni işliyorum , gece sözcükleri... ’

        Aynı zamanda tasarımcısınız. Mücevher tasarımı yapıyorsunuz. Tasarımda bir hedefiniz var mı?

        Kastettiğiniz ticari bir hedefse; hayır , o anlamda herhangi bir “başarı” hedefim yok. Elimdeki iş her neyse , yazmak ya da tasarlamak , onu severek yapayım, içime sinsin istiyorum.

        İnce ince işlemek, bir şeyi yoktan var etmek ... Bu açıda n bakıl ınca yazm ak ve müce vher tasar lamak birbir ine benze miyor mu?

        Evet, çok benziyor. Her ikisi de başlangıçta yalnızca hayalde var olanı, elle tutulan gözle görülen eserlere dönüştürüyor. Tek fark malzemeler ; gündüzleri madeni işliyorum, geceleri sözcükleri. ..

        Şarkı yarışmasında birinci oldu

        “Siyah Gelinlik” diye bir şarkı sözünüz var, size Kuşadası Altın Güvercin Yarışması’nda birincilik kazandırdı. Niçin “siyah gelinlik ”?

        Oyuncak bebekle oynama çağında gelinlik giyen bir “çocuk gelin” içindi o. Küçücük bir çocuğun töre cinayetine kurban gitmesi haberine içerlemiş, üzülüp ağlamış sonra da yazmıştım. Şarkın n son dizeside bu romanın ismi oldu: “Kestik , Diyor Yönetmen”...

        Yazmaya başlamanızla ilgili ne hatırlıyorsunuz?

        “Siyah Gelinlik ”, ilk yazma deneyimimdi aslında . Daima naif bir edebiyat sevdalısıydım , fakat yazmayı daha önce hiç denememiştim . Şarkı sözümle ödül aldıktan sonra önce şiir yazdım bir süre, sonra sıra romana geldi. Ve ilk romanım Masal Bitti”nin verdiği cesaretle “Kestik Diyor Yönetmen”i yazdım .

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ