Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Paulo Coelho'nun sağlıksız çocukluk yaşayanlar için yazdığı öyküler

        Paulo COELHO/SİMYACI

        Çeviren: Mine Akverdi Denktaş

        DÜNYAYI NASIL DENGELERSİN?

        Konfüçyus öğrencileriyle birlikte yolculuk yaparken yakınlarda bir köyde çok zeki bir çocuğun yaşadığını duydu. Onunla konuşmak için köye gitti ve çocuğu denemek için ona bir soru sordu: “Eşitsizliği ortadan kaldırmama nasıl yardım ederdin?”

        “Eşitsizliği neden ortadan kaldıralım ki” diye sordu çocuk.

        “Dağları törpüleyip düzleştirsek kuşların yuva yapacakları yer kalmaz. Nehirlerin ve okyanusların derinliğini ortadan kaldırsak bütün balıklar ölür. Köyün şefi köyün aptalıyla aynı otoriteye sahip olsa kimse birbirini doğru anlayamaz. Dünya çok büyük bir yer, bırakalım da farklılıkları olduğu gibi kalsın.”

        Öğrenciler çocuğun bilgeliğinden çok etkilendiler. Bir başka şehre doğru yola koyulduklarında öğrencilerden biri bütün çocukların böyle olması gerektiğini söyledi.

        “Oyun oynamak ve yaşlarına özgü şeyler yapmak yerine dünyayı anlamaya çalışan pek çok çocukla tanıştım” dedi Konfüçyus; “Ve bu değerli çocukların hiçbiri büyüyüp de önemli şeyler yapmayı başaramadı, çünkü çocukluğun masumiyetini ve sağlıklı sorumsuzluğunu yaşayamamışlardı.”

        İSİMLERİ BİLMENİN ÖNEMİ

        Zilu, Konfüçyus’a sordu:

        “Eğer Kral Wen, sizi ülkeyi yönetmeniz için çağırırsa yapacağınız ilk şey ne olur?”

        “Danışmanlarımın isimlerini öğrenmek.”

        “Çok saçma! Bu, bir başbakanın önemli bir görevi midir?”

        “İnsan bilmediği şeyden yardım alamaz” diye cevap verdi Konfüçyus. “İnsan doğayı anlamazsa, Tanrı’yı da anlayamaz.

        Aynı şekilde, insan yanında kimlerin olduğunu bilmezse, arkadaşları da olamaz. Ve arkadaşların olmazsa, plan yapamazsın.”

        “Plan olmazsa, kimseyi yönetemezsin. Yönetim olmazsa, ülke karanlığa sürüklenir, öyle ki, dansçılar bile bir sonraki adımlarını hangi ayakla atacaklarını bilemez.”

        “İşte bu yüzden, bu denli sıradan bir iş –yanında yer alacak kişilerin adını öğrenmek– devasa bir fark yaratır. Çağımızın sorunu bu; herkes her şeyi tek başına halletmek istiyor, ve bunu başarmak için pek çok insana ihtiyacı olduğunu unutuyor.”

        ŞEHİR VE ORDU

        Efsaneye göre, Jeanne d’Arc, ordusuyla birlikte Puvatya’ya doğru ilerlerken yolun ortasında çamur ve kuru dallarla oynayan bir çocuk görmüş.

        “Ne yapıyorsun” diye sormuş Jeanne d’Arc.

        “Görmüyor musun?” diye cevap vermiş çocuk; “Burası bir şehir.”

        “Çok güzel” demiş Jeanne d’Arc, “Şimdi, yolun ortasından çekil de adamlarımla birlikte buradan geçelim.”

        Çocuk kızgınlıkla ayağa kalkıp Jeanne d’Arc’ın karşısına dikilmiş: “Şehirler kıpırdamaz. Bir ordu şehri yakıp yıkabilir ama şehir bulunduğu yeri terk etmez.” Çocuğun kararlılığına gülümseyerek karşılık veren Jeanne d’Arc ordusuna yoldan çıkıp, çocuğun inşa ettiği şehrin çevresinden dolaşarak ilerlemelerini emretmiş.

        DEĞERLENDİRME

        14. yüzyılda yaşamış bir keşişin notlarından:

        “Anlaşmalarda, kitaplarda, akademik tezlerde bilgimizin sadece küçücük bir parçası vardır. En önemli parçası ise içimizdedir, bilinmezin kaynağını sunan içkilerden ve gizemlerden tat alan ve bunu açıklamaya çalışmayan her bir saf ruhta bulunur.”

        “Bu kaynağı bulmak için çocukluğumuzu hatırlamalıyız ve çevremizde olup biten her şeye yoğun ve coşkulu bir ruhani gözle bakmalıyız.”

        “İnsanlar hayalleri havaya karışıp kaybolup giden şeyler olarak tanımlar, tıpkı bir bulut gibi. Halbuki bulutların yok olmadığını, ama havada form değiştirip yağmura dönüştüğünün farkına varırlarsa ne demek istediğimi daha iyi anlarlar.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ