Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Alihan Mestçi'nin Jody Williams ve Şirin Ebadi ile röportajı

        Alihan MESTCİ/HT PAZAR

        amestci@haberturk.com

        Uluslararası Kara Mayını Yasaklama Girişimi vesilesiyle kara mayını kullanımının yasaklanmasına öncülük eden ve 1997 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen ABD’li aktivist Jody Williams... İran’da verdiği insan hakları mücadelesiyle 2003’te aynı ödülü alan Avukat Şirin Ebadi... Ve Yemen ayaklanmasının öncülerinden, ülkesinde “devrimin anası” diye anılan, 2011’de Nobel Barış Ödülü alarak, Ebadi’den sonra bu ödüle layık görülen ikinci Müslüman olan, gazeteci Tevekkül Kerman... Nobelli 3 kadın geçtiğimiz hafta İstanbul Aydın Üniversitesi’nin düzenlediği “Barışın Kadınları Konferansı”nda konuşmacıydı. “İstanbul Deklarasyonu” başlıklı bir bildirge imzaladılar. Amaç sivillere, kadınlara, çocuklara karşı işlenen şiddet suçlarının durdurulması adına çağrıda bulunmaktı. Ama dahası vardı...

        ‘KADINLAR ÇOCUKLAŞTIRILIYOR’

        Konferans sırasında Jody Williams, “kadınlar ve çocuklar” başlığı altında dile getirilen barış çağrılarının sorunlu olduğunu dile getirdi: “Bu ‘kadınlar ve çocuklar’ kalıbı, aslında kadınları çocuklaştırıyor. Altında, kadınların çocuklar gibi bakıma ve ilgiye muhtaç olduğu mesajı yatıyor...” Williams, “Kadınlar güçlenmeli” diyor. “Nükleer savaş ve kara mayınlarının kullanılmasına karşı mücadelenin başını çekenlerin hepsi kadındı.” 13 kitap ve onlarca makalenin altında imzası bulunan, ülkesinde birçok kez tutuklanan, ailesi işkenceden geçirilen, Humeyni rejiminin unvanını elinden aldığı İran’ın ilk kadın hâkimi Şirin Ebadi, Ortadoğu’daki köktenci teröre değinerek İran hükümeti dahil, IŞİD, Taliban gibi terör örgütlerinin İslam’ı istismar ettiğinin altını çiziyor. Yemen’i terk etmek zorunda bırakılan Tevekkül Kerman ise BM eleştirilerinin yanı sıra Arap Baharı’na sarsılmaz inancıyla dikkat çekiyor.

        Bu 3 ismin de aralarında olduğu Nobelli “barış kadınları”, 2006’dan bu yana Latin Amerika’dan Asya’ya tüm kadın hareketleriyle dayanışma içinde hareket eden “Nobelli Kadınlar Hareketi” altında bir arada duruyor. Nobelli erkeklerin benzer bir girişim altında toplanmamalarının bile “anlamlı” olduğunun altını çiziyorlar. Ve nihayetinde dünyadaki kadın hareketlerinin sesi oluyorlar. Jody Williams ve Şirin Ebadi ile bir araya geldik, Nobel sahibi olmanın çalışmalarına katkısını ve dünyadaki kadın mücadelesini konuştuk.

        JODY WILLIAMS ‘Nobel sonrası ıstıraplı bir süreçti’

        BM raporları, dünyada her 3 kadından 1’inin şiddete maruz kaldığını söylüyor.

        Erkeklerin cani olduğunu düşünmüyorum. Mükemmel erkekler tanıyorum. Ama dünyanın her yerinde toplumsal düzen, erkeği güçlü kılıyor.

        Peki Batılı kadınların en önemli sorunu ne?

        Aile içi şiddet ve tecavüz... ABD’de kadınlar sürekli tecavüze uğruyor. Ama adli kovuşturma oranı yüzde 5’in altında. Bunlar mükemmel demokrasiler, değil mi? Ama erkekler yine de akıllarına estiği gibi davranabiliyor. Saldırıya uğrayan kadınlar, sanki onlar yanlış bir şey yapmış gibi gösteriliyor. En zorlandığımız konu, tartışmayı tecavüze uğrayan kadının dışına çekmek. “Üzerinde ne vardı”, “Alkollü müydü” diye soruyorlar. Soyguna uğrayan insanlara “Ne yaptın da soyuldun” diye soruyor muyuz?

        Konferans sırasında “Biz Nobelli kardeşleriz” diye söze başladınız. Bunun altını özellikle mi çiziyorsunuz?

        Birbirimize “Nobel Ödüllü dostum” diye hitap etmiyoruz çünkü. Evet, Nobel Ödüllü dostlarım var. Ama birlikte çalıştığım insanlarla “ödüllü dostlar”dan fazlasıyız. Nobel’in yarattığı etkiyi kullanmaya karar verdik. Nobelli Kadınlar Girişimi’ni (Nobel Women’s Initiative) kurduk. Sürdürülebilir barış, eşitlik ve adaleti sağlamak adına dünyadaki diğer kadın organizasyonlarıyla işbirliği yapıyoruz, seslerini duyurmalarını sağlıyoruz.

        Ayrıca “Biz kibar kadınlar değiliz” diyorsunuz. Nezaketten bahsetmiyorum. Kibar olmamak, erkeklerin kadınlara atfettiği rolü reddetmek demek. Ben, ülkemin kabul edilen, o “herkese iyilik götüren” mitolojik tarihini reddettim. Vietnam’dan bu yana açık açık ülkemin dış politikasına muhalefet ediyorum. Kim benim hakkımda ne düşünüyor umurumda değil. Herkesin iyiliği için çalışan biriyim. Benim için önemli olan bu.

        Nobel Ödülü işe yarıyor mu?

        Nobel Barış Ödülü almayı hiç beklemiyordum. Zaten, bu değişime ayak uydurmakta çok zorlandım. Nobelli Kadınlar Girişimi’ni oluşturana kadar da ıstıraplı bir süreç oldu benim için. O “sahne ışığını” diğer kadınların yararına kullanmaya başladığımızdan beri Nobel aldığıma mutluyum.

        ‘NOBEL’İM VAR AMA AZİZE DEĞİLİM’

        Nobel Ödülü alınca hayatınız nasıl değişti?

        Kara mayınlarının yasaklanması için çalışan organizasyonun koordinatörüydüm. Farklı ülkelerde süregelen kampanyaların eşgüdümlü ilerlediğinden emin olmaya çalışıyordum. Ve tüm bu kampanyalar arasında bilgi akışı sağlıyordum ki herkes dünyada ne olup bittiğini bilsin. Çünkü bilgi güçtür. Tüm bilgileri kendime saklayıp bu konudaki tek “bilgin”, “önemli” kişi diye ortalığa çıkabilirdim. Ama biz böyle insanlar değiliz. Böyle çalışmıyoruz. Ve ne zaman ki Nobel’le ödüllendirildim, medya sadece benimle konuşmak istedi. Sadece ben değil, binlerce, milyonlarca insan çalışıyordu bunun için.

        Ama önemli bir rolünüz vardı.

        Evet ama Nobel’den önce meselenin yasal boyutları, mayınların sakat bıraktığı insanlar konuşuluyordu. Ödülden sonra ise size, yani sadece size, barışla ilgili bir sürü soru soruluyor. İnsanlar arasında bir “azize”ymişsiniz gibi davranılıyor. Ben “azize” değilim, hiç olmadım; hiçbir zaman da olmayı dilemedim. Amerika’da yaşayan normal bir insandım. Değişmedim; değişmeyi reddettim. Benim için çok stresli oldu. Fakat, 1984’ten beri tanık olduğum insanlık krizleri üzerinde daha fazla sorumluluk hissediyordum.

        ‘Annem 23 yaşındayken 4 çocuklu bir kadındı’

        Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışırken kendinizi hep aynı şeyleri tekrar ederken buluyor musunuz?

        Aslında hep aynı şeyleri söylemiyorum. Fakat verdiğim mesaj değişmiyor: Hepimiz kendimizde değişimin parçası olacak gücü bulabiliriz. Hepimizin temel hakları var. Dünya vatandaşları olarak sorumluluk sahibiyiz. Ben fakir bir aileden geliyorum. Anne-babam lise mezunu değil. Annem 23 yaşındayken 4 çocuk sahibi olmuş bir kadın. Yine de çocuklarının kendi hayatlarını kurması gerektiğine inandılar. Tabii aktivist olmaktansa avukat olmamı tercih ederlerdi. Ama tüm kararlarımı desteklediler. Yani bazı adımlar atmak için kimse önemli, zengin olmak zorunda değil. Kaygı duymak, önemsemek yeterli.

        Ayrıca 2 kitabınız var.

        Evet, ikisi de kara mayınlarının yasaklanması kampanyasıyla ilgili. Bir kitabım da yolda. Kendi hikâyem; yokluktan gelişimin hikâyesi ve sonrası...

        ŞİRİN EBADİ ‘İnsan hakları mücadelenizde arkanızdayız’

        İran’daki siyasi tutuklulara, sansüre uğrayan yazarlara yardım eli uzatıyorsunuz.

        Birçok arkadaşım şu an hapiste. Hapiste olmayan arkadaşlarım ise benimle iletişim halinde. Birlikte çalışıyoruz, davaların savunma taslaklarını hazırlıyoruz. Siyasi tutukluların ailelerine destek oluyoruz. Ayrıca İran’daki insan haklarıyla ilgili aylık raporlar hazırlıyoruz. İran’ın dışında olsam bile sivil toplum çalışmalarından geri kalmadım. Aksine artırdım.

        Nobel Ödülü’nden sonra siz ve aileniz bedeller ödediniz. Nobel, çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

        Şunu söyleyebilirim ki Nobel Barış Ödülü sayesinde başkalarının sesi oldum.

        İranlı aktivistlere umut oluyorsunuz. Ama bir söyleşinizde “Umudu reddediyorum. Önemli olan icraat” demişsiniz.

        Siyasi tutukluların haklarını 25 senedir karşılıksız savunuyorum. Bir sivil toplum kuruluşu kurdum. 20 avukatla birlikte bu davalar üzerine çalışıyoruz. Siyasi tutukluların ailelerine destek oluyoruz. Bu şekilde, insanlara mücadele gücü aşılamak istiyoruz. Topluma ulaşmasını arzu ettiğimiz mesaj: “Eğer insan hakları için mücadele ederken tutuklanırsanız iyi bir avukat tarafından savunulacaksınız ve ailenize finansal destek sağlanacak.” Bu, onları cesaretlendiriyor. Ayrıca, aylık olarak detaylı bir insan hakları raporu hazırlayıp uluslararası kuruluşlara gönderiyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ