Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Dr. Erkan Sarıyıldız‘ın uyguladığı kişisel dönüşüm programı Simurg Metodu: yaşamda ustalaşmak ne demek?

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraf: Nesimi Güldalı

        “Artık kimseye hiçbir vesileyle başarı dilemiyorum çünkü başarı, ‘daha hızlı, daha hızlı ol’ demek.”

        Hızlı hızlı yemek yerken eski bir gazetecinin söylediği bu sözlerle yavaşladım.

        Oysa masadan hızla kalkıp, editlenmesi gereken röportajı hızla bitirmem gerekiyordu.

        Sonra hızla kıyafetlerimi değiştirip davetli olduğum partiye uğrayacak, herkese hızla “Merhaba nasılsın?” diye sorup cevapları dinlemeden oradan ayrılacaktım.

        Çünkü çok geç olmadan yatmam, yarın hızla bitirilmesi gereken diğer işlerim için yeterli enerjiye sahip bir biçimde uyanmam gerekiyordu.

        Son birkaç haftayı düşündüm.

        Günler, domino taşları gibi devrildi.

        “Rüyalarım bana ne anlatmak istiyor” diye düşünmeye fırsat bırakmadan başlayan, “Geç kaldım, sonra ararım, tamam konuşuruz, çok acelem var...”la devam eden F1 hızında günler.

        Z raporunu almadan, günün hesabını kapamadan hızla uyunan geceler...

        Dünün yüküyle başlayan yarınlar...

        Ya hiçbir şeyi kaçırmayayım diye koşarken kendimi kaçırıyorsam?

        Ya dış sesimle ilgilenmekten iç sesimi duymamaya başlamışsam?

        Ya çözmeden bastırdıklarım gizlice büyüyor ve patlayarak geri dönecekleri günü bekliyorlarsa?

        Kendimizi iyi hissetmeye çok ihtiyacımız var.

        Ve evet, kendimizi nasıl hissettiğimizi sorgulayacak zaman bırakmamak, kötü hissetmemek için bir yöntem.

        Ama geçici, aldatıcı ve çok masraflı.

        Çünkü yolun sonunda, koşacak enerji kalmadığında...

        Hayat öyle bir Z raporu koyar ki önüne, elinde kalan büyük ve ağır “keşke”ye bakarak Borges’ten Anlar’ı okumaya başlarsın.

        “Yeniden başlayabilseydim hayata...” dizesinde takılıp “yanlış mı yaşadım” diye hüzünlenirsin.

        Bunları düşündüğüm gecenin sabahında, gazetedeki masama bırakılmış bir kutu buldum.

        Üzerinde “Simurg Metodu: Yaşamda Ustalaşmak Programı” yazıyordu.

        Kutunun içinde CD’ler ve bir de tanıtım kitapçığı vardı.

        “Yaşadığın hayatın altına kendi imzanı atmaya ve içinde sonsuz potansiyelleriyle saklı olan gerçeğini keşfetmeye hazır mısın?” diye soruyordu.

        Simurg Metodu, Dr. Erkan Sarıyıldız imzalı bir kişisel dönüşüm programı.

        Sarıyıldız, doktor olmanın yanı sıra bir yazar, 7. kitabı yolda.

        Simurg Metodu, 90 günlük ve 88 dersten oluşan bir program.

        Her bir ders 15/18 dakika sürüyor.

        En güzeli de şu: Dersleri almak için bir yere gitmek gerekmiyor; program bu CD’lerin içinde eve geliyor.

        Her gün 15 dakikanı Simurg Metodu’na ayırırsan 90 günde yeni bir sen ortaya çıkıyormuş; kendinin güncellenmiş bir üst versiyona ulaşıyormuşsun, update geliyor gibi yani…

        Sarıyıldız’ın iddiası bu.

        Merak ettim, aradım.

        Yavaş yavaş sordum; sakin sakin anlattı.

        Simurg Metodu’nun ücretsiz deneme dersleri de var; röportajı okuduktan sonra aklınıza yatarsa bir deneyin derim.

        Belki de 90 gün sonra her şey daha güzel ve sakin olur, kim bilir…

        Günde yalnızca 15 dakika ayırırsak 90 günde hayatımızda kökten bir fark yaratabileceğinizi söylüyorsunuz. Metot nedir?

        Farkı yaratacak olan sizsiniz; ben yalnızca yol gösterebilirim. Simurg Metodu, uzun yıllardır binlerce kişinin birebir ve grup olarak dönüşümlerine rehberlik ederken kullandığım sentezimin bütünleşmiş hali. Bu program, kişinin yaşamda ustalaşmasını sağlıyor. Ancak top sizde; kişisel dönüşümün en önemli kısmı kişilerin bu sürece aktif katılımıdır.

        Metodun adı neden Simurg?

        Simurg, Zümrüdü Anka kuşunun Farsça adıdır.

        Yani “küllerinden doğmak” anlamına geliyor

        Evet, oluşmuş yapıyı yıkıp, yeniden yapı oluşturmayı sembolize ettiği için bu adı koydum. Simurg Metodu, birçok metodun sentezi... Alt başlığına ‘Yaşamda Ustalaşma Sanatı’ diyebiliriz. Kişilerin standart yaşamları içinde varoluşlarını sorgulayıp, kendini bulma sürecini kolaylaştıran bir program. Asıl amacı, yaşamın bir oyun hamuru gibi yeniden şekillendirebileceğini ve değişememenin tek kaynağının kişinin kendisi olduğunu öğretmek ya da hatırlatmak.

        "YENİ BİR SEN ORTAYA ÇIKACAK"

        Neden elektronik ortamda? Bunu yüz yüze yapmak daha etkili değil mi?

        Bunu zaten yapıyoruz; yıllardır bireysel çalışmalar ve grup çalışmaları yapıyoruz. Ama bu proje, zamansal ve mekansal sorunların önüne geçiyor. İstediğim; kişileri mekandan özgürleştirip, süreci kendi başlarına yönetebilecek hale getirmekti ve bunu sağladık. Evde, yatağında, kendini rahat hissettiğin herhangi bir yerdesin ve ihtiyacın olan tek şey kendi kararın ve kendine inancın… Gün geçtikçe metodun etkileri görülmeye başlayacak ve bunun sağlamasını yapacağın yer de kendi yaşamın olacak. Yeni bir sen ortaya çıkacak.

        Bunlar kulağa iyi geliyor ama çok da inandırıcı değil… Ne demek “yeni sen”?

        Benim kişisel değişimim 30'larımın başında belirginleşti. O zamana kadar yalnızca iyi bir doktordum ama kendimi tam olarak gerçekleştiremediğimin farkındaydım ve bu bir noktada tıkanmaya sebep oldu. Kendi yolumu böyle açtım; girdiğim yolun sonunda karşıma kitaplarım, danışanlarım, eğitmenliğim çıktı ve onlara ‘hoş geldiniz’ dedim. Değişim, kişinin kendisinde başlar, orada biter. Siz zorluk çıkarmazsanız, değişim zor değildir.

        Peki, Simurg Metodu bu değişimi nasıl yönetiyor?

        Metodun ilk adımı, soyunmak. Şimdiye kadar kurmuş olduğu kimliğin ne kadarı kişinin kendisine ait, ne kadarı başkalarının yüklemesiyle oluşmuş, bunu anlayacaklar. İçlerindeki çözümlenmemiş sorunlarla yüzleşip, temizlenme yaşayacaklar. Temizlenmeden sonra da yeniden yapılanma başlayacak. Sonuçta kendi imzalarıyla kurdukları yaşamı yaşamaya başlayacaklar.

        "İNANÇ KIRILMASININ BEN DE FARKINDAYIM"

        Aslında insanları özlerine doğru bir yolculuğa çıkarıyorsunuz, değil mi?

        Evet. İlk adımda “kimliklerin neler?” sorgulaması yapıyoruz. Daha sonra, “Bu kimliklerin altında eziliyor musun yoksa o kimliklerle mi tam olduğunu hissediyorsun”a geçiyoruz. Soyunma aşamasından sonra içindeki “özle tanışma” sürecine geçiyoruz. “Ben buyum!” dedikten sonra da benim işim bitiyor. Sonra ne isterlerse onu yapıyorlar. Yaşam bir yolculuktur ve ancak kendine ulaştıktan sonra yolunu bulursun.

        İnsan özünde tam mıdır?

        Her insan öz olarak tamdır! Hep bir şey olarak, bir şeyler yaparak ya da biriyle olarak tam bir birey olacağımızı zannediyoruz. Eksik zannettiğimiz için tamamlanmaya çalışıyoruz ama gerçek şu: İçimizde her şeye sahibiz ve tamız. İçimizdeki zenginliklere ulaştığımızda kendi potansiyelimizin farkına varırız ve hayatımızı yeniden yapılandırmaya başlarız. Biz, insanların eksik olmadıklarını bilmelerini sağlıyoruz.

        Bu gibi metotlar 15 yıl kadar önce hayatımıza girdi ve çok yayıldı. Sonunda uzman olmayanlar da eğitmenliğe başladı ve zamanla insanlardaki inanç kırıldı. Mesela ben artık böyle eğitimlere katılmıyorum ve kişisel gelişim kitapları almıyorum. Ne diyorsunuz bu konuda?

        İnanç kırılmasının ben de farkındayım çünkü mesleğinden sıkılan herkes bu işi yapmaya yöneldi. Bu yüzden gerçekten çıkış arayan insanları pazarlama kirliliğine düşürmeden onlara nasıl ulaşacağımız konusunda çok düşündük. Bu konuda Puritas'ın (yayınevi) büyük gayreti oldu.

        "DENEYİP KARARINIZI VERİN"

        Nasıl bir strateji geliştirdiniz?

        İpek: İnternet üzerinden insanlara ulaşarak deneme ürünleri gönderiyoruz. Gerçekten ihtiyacı olanlar bize ulaşıyor ve programı deniyorlar. simurgmetodu.com’dan isim ve mail adresleriyle kayıt olduklarında bizden beş mail alıyorlar. Programın içindeki 5 seans ücretsiz olarak kayıt olanlara gidiyor. Çarka çalışması gibi, programın tamamı hakkında bilgi veren çalışmaları ücretsiz deniyorlar ve sonra karar veriyorlar. Yani metodu alan herkes deneyip kararını vermiş oluyor. Dürüst ve açık bir şekilde insanlara ulaşıyoruz.

        Pelin: Bunun yanında iki haftada bir web semineri yapıyoruz. Böylece düşünce modelini anlamış oluyorlar. Web seminerinde istedikleri soruları doğrudan sorabiliyorlar; bunlar da ücretsiz. Metodu aldın iş bitti diye bir bakış açısı yok. Her an Dr. Sarıyıldız'dan danışmanlık alabiliyorlar.

        Aslında bu dijital yöntem büyük şehirlerde yaşamayan ve mekansal olarak bu tür çalışmalara ulaşımı zor olan kişiler için de önemli, değil mi?

        Kesinlikle. Türkiye’nin dört bir yanında bu tarz çalışmalardan mahrum kalan ve yardıma ihtiyaç duyan insanlar var. Web seminerlerini iki haftada bir 45 dakika, interaktif bir şekilde internetten canlı yayın yapıyoruz. Soru cevap şeklinde ilerliyor.

        Görüşmelere kimler katılabiliyor?

        Web sitemizden bizi takip eden herkes katılabiliyor.

        "KADINLAR GRUP, ERKEKLER BİREYSEL ÇALIŞMAYI TERCİH EDİYOR"

        Danışanlarınızın yüzde kaçı kadın?

        Grupların yüzde 70’i kadın! Bireysel çalışmalarda erkek çok daha fazla! Erkek danışanım da hayli fazladır. Hatta Gruplara çok fazla gelmiyorlar, sanırım güçlü ve mükemmel erkek kimliğinin zedelenmesini istemiyorlar.

        Kaç yaşındakiler için uygun?

        Bu iş belli bir olgunluk seviyesi gerektiriyor. Bu yüzden 30 yaş ve üstü diyebilirim. Bu işe girdiğinizde fiziksel hayat bitene kadar çıkış yok. Zihnine bakım yapmak isteyen, zihninin efendisi olmak isteyen herkes katılabilir.

        En çok talep hangi şehirlerden geliyor?

        Türkiye’nin her yerine dağıldı. İstanbul’dan az kişi alıyor. Ağrı’dan, Tunceli’den alanlar oluyor ve ben çok mutlu oluyorum. Ağrı’da birisi gece kulaklıklarını takıyor ve benim hayatla ilgili rehberliklerimi kendi hayatına yansıtacak şekilde çalışıyor. Bu metodu alan kişiler artık akrabamız gibi oluyorlar. Bana her an ulaşabiliyorlar. Süreç içinde yardım ve destek devam ediyor. Buradaki amaç dönüşüm grubu oluşturmak ve ihtiyacı olan insanlarla birlikte yürümek!

        "DERSLERİ KULAKLIKLA DİNLEMEK ZORUNLU"

        “Dersleri kulaklıkla dinlemek zorunlu” yazıyor. Neden?

        Binöral sistemde bir çalışma. Elektroansefalografi diye bir teknik çıktı. Bu teknikle beyindeki dalgaları ölçebiliyoruz. Beyin gün içinde belirli dalgalara girip çıkıyor. Normalde beta dalgasında yaşarken, uykuda alfaya, meditatik alanda da tetaya geçiyoruz. Bizim amacımız meditasyon yaparken, alfadan tetaya geçiş sağlamaktı. Binöral sistemde iki kulak arasında farklı ses tınıları veriliyor. Bu yüzden dersler kesinlikle kulaklıkla dinlenmelidir. Beyin, sağ ve sol kulak arasındaki frekans farkına kendini koşulluyor. 30’a 34 yaptığımızda aradaki 4 sayılık fark sizi tetaya sokuyor. Bu sistemi gerçekleştirene kadar ses mühendisi arkadaşlarımızla çok çalıştık.

        Sadece sizin sesinizle, evde tek başına ciddi bir hayat değişimini sağlamak gerçekten mümkün mü?

        Meditasyon, zihne görev vermektir. Zihin susmadığında spritüel bağlantıya giremezsiniz. Meditasyonun amacı her zaman zihin aralıklarını bulmaya çalışmaktır. Zihni nefese odaklayıp, kandırıyoruz ve boşluktan sıyrılıyoruz. Her meditasyon rehberle olmak zorunda değildir. Kişi sadece kendine uygun metodu bulmak için rehbere ihtiyaç duyar.

        Geri dönüşler nasıl?

        Olumlu dönüşler alıyoruz. Henüz bu sabah, buraya gelmeden önce bir olay yaşadım. Yaşamın dibine vurmuş, intiharın eşiğinde bir hanımefendi bizden indirim istemişti. Paranın lafını etmedik ve çalışmaya başladı. Sabah, “Erkan Bey sizin sayenizde hayata tutundum, kendime ev tuttum, işe girdim ve size çok teşekkür ederim” diye bir mesaj yazmış. Bunu duymak çok güzel...

        "DEĞİŞİM FİZİKSEL OLARAK HİSSEDİLİYIOR"

        Dün röportaja hazırlanırken, metodun önerdiği “salıverme” meditasyonunu yaptım ve mahvoldum!

        Ne oldu?

        “İçindeki negatif duyguyu cisimleştir ve maddeye dönüştür” diyorsunuz ya... Duygum, gülle olarak cisimleşti, kalbimin üzerinde. Meditasyonda sıra “salıverme”ye gelince yapamadım. Gülle o kadar büyüktü ki çıkamadı! Kırarsam içime dağılabileceğinden korktum, onu da yapamadım. Gülle ve ben ve hala beraberiz yani, kaldı içimde...

        Bu mümkün. Çakra temizleme yapanlar bu tip sorunlarla karşılaşabilir. Ya da baş ağrısı, eklem ağrısı olarak da ortaya çıkabilir. Aktive olan alanlarda değişim başlıyor ve fiziksel olarak hissediliyor.

        İçimdeki gülle ne zaman çıkacak?

        Küçülene ve dışarı çıkana kadar nefes terapisine ve derslere devam edeceksiniz. Önemli olan öncelikle gülleden kurtulmaya niyet etmek. Tıkanıklığı açana kadar baskı gerekir.

        "TEMİZLENEN DUYGU GERİ GELMEZ"

        İçimizdeki duyguyu temizledikten sonra geri gelmemesinin garantisi var mı?

        Gelmez. İçindeki gülle eskilerin birikimi. Çocukluk çağından kalma olanlar da içinde, ilkel öfkelerin de içinde... Onu attığın zaman, o gider. Yeni duygular birikebilir ileriki yıllarda ama eskileri temizlemiş olursun. En sevdiğim çalışmalardan biri öfke çalışmasıdır. Ortaya bir yastık koyarım ve herkesi ona vurdurturum. Ortaya çıkan enerjiden hepimiz tir tir titreriz. İyileşme ve boşluk hali çok güzel!

        "SOYUN, ÖZÜNÜ BUL VE YENİ SEN'İ GİY"

        Siz bu metodu kendinizde uyguladınız mı Pelin?

        (Pelin Bilgin ve İpek Özer Yılmaz Simurg Metodu'nu yayınlayan Puritas'ın kurucuları)

        Pelin Bilgin: Evet ve işe yaradığına ikna olduğum için bu işin bir parçası haline geldim. Bir şeyi “yapacağım” diye kafamıza koyduğumuzda bu metot çok güzel bir araç haline geliyor. Hepimizin mutsuz olduğumuz, tıkanık olduğumuz alanlar var. Hayatta bizim için önemli olan şeyleri ayrıştırmamızı ve kendi kendimizi dinlememizi sağlıyor. Bizi disipline ediyor. Bu metotla kendi özüme dönmeyi çok iyi başardığımı düşünüyorum. Evliliğime, işime, çocuklarıma karşı birçok dönüşümü başlattım.

        İpek Özer Yılmaz: Bu metot insanın kendini disipline edip, 15 dakikasını ayırınca neleri değiştirebileceğini görmesini sağlıyor. Önce soyunduruyor, özünü bulduruyor ve seni “yeni sen” olarak giydiriyor. İçinizdeki güce dokunduğunuz anda orijinalinizin ne kadar mükemmel olduğunu anladığınızda bu ilişkilerinize de yansıyor.

        "HERKES TAMDIR; EKSİK ZANNETTİĞİ İÇİN BİRİNE YAPIŞIR"

        Kadın erkek ilişkilerinde de “tamamlanacaksın”, “diğer yarını bulacaksın” gibi tekrarlanan tezler vardır. Ama siz insanın zaten “tam” olduğunu söylüyorsunuz...

        Herkes tamdır. Eksik zannettiği için birilerine yapışır, kancasını takar. Oysa iki özgür insanın ilişkisi çok daha güzeldir. Tamamlanmaktan çok birbirimizden beslenmeyi öğrenmek çok daha önemlidir. “Onsuz yapamam” hissiyle kendimizi boşu boşuna güçsüzleştiriyoruz. Halbuki güç var ve içinde!

        Programa bakarken şu çok dikkatimi çekti: Kontrol etme, kurgulama, erteleme gibi alışkanlıkları “zihinsel hastalık” olarak nitelemişsiniz.

        Biz bunları herkeste belli miktarda olan özümüzün yapı taşları zannetme eğilimindeyiz; oysa bunlar tüm sistemimizi bozan şeyler! Benim en çok gördüğüm kurgulama hastalığı. Hepimiz ortada bir şey yokken kendi kafamızda kurduğumuz hikayelerin peşinde debeleniyoruz. Olayları, geçmişteki deneyimlerimizden oluşan şablonlara oturtuyoruz ve sorun yokken sorun yaratıyoruz. Karşımızdaki kişiye bir rol yüklüyoruz ve o rolü tamamlaması gerektiğini zannediyoruz. Halbuki o kişiyi olduğu gibi yaşasak daha keyifli olacaktır.

        “İdeal sevgili şöyle olmalı, böyle yapmalı yoksa sevmiyor demektir” gibi mi?

        Evet, “ideal sevgili hediye almalı, yemeğe çıkarmalı vs” diye yargılayarak sorun yaratma potansiyelini ortaya çıkarıyoruz. İnsanlara başkalarının normlarının arkasından bakıyoruz. Belki de bizim olmayan değer yargılarına göre kişileri değerlendiriyoruz. Negatifi görmeyi ve karamsar olmayı seçiyoruz. Daha da ilginç tarafı, acıyı ve dramayı seviyoruz.

        "ACI, KİŞİYE KENDİNİ ÖNEMLİ HİSSETTİRİR"

        Acı insanı sıkıntıdan kurtarıyor biraz. Bu yüzden mi acaba?

        Kişiye kendini önemli hissettirme etkisini de unutmayın! “Acıların kadını” gibi... Bir hikayeniz olmuş oluyor; “Ben neler çektim, biliyor musun?” ile başlayan hikayeler... Kendi özünün farkına varan insan böyle konuşmaz; hikayeler anlatmak yerine içindeki değerleri aktarır.

        “İnsanları olaylardan bağımsız algıla” diyorsunuz. Genel olarak olayı temel alıp, kişiyi olay üzerinden değerlendirme eğilimindeyiz. Dediğinizi nasıl yapacağız?

        Yargılama ve değerlendirmeyle geçen bir yaşam içindeyiz. Bütünün bir parçası olduğumuzu unutuyoruz. Hayatınıza girenler sizi size göstermek için girerler. Karşınızdaki ruh partnerinizdir; her zaman özünü görmeye çalışmalısınız. Karşınızdakinin kötülük yapması dahi sizden ötürüdür. Siz çağırmasanız o kötülük olmaz. Tesadüf diye bir şey yoktur, büyük ve küçük planlar vardır.

        Reenkarnasyona mı inanıyorsunuz?

        Çoklu enkaryasyona inanıyorum. Çünkü ben dikey zamana inanıyorum. Her şeyin aynı anda olduğuna inanıyorum. Aslında o kadar çok siz varsınız ki! Beden dışındaki parçalarınız her tarafta fakat siz bulunduğunuz çizgiden sorumlusunuz. Dikey zamandan baktığınızda, seçimlerinizle akışı belirlediğinizi fark ediyorsunuz. O zaman dışarıdaki kişiler sizin düşmanınız ya da size kötülük yapan kişiler olmuyor. O kişilerin size ne gösterdiğini görmek istiyorsunuz. Farkındalık, yaşamın size gösterdiğini deşifre etmektir.

        "HER GECE ÖL, HER SABAH YENİDEN DOĞ"

        “Karşına çıkan herkes sana seni anlatmak için çıkıyor” dediniz ya biz bunu anlayamazsak ne oluyor?

        Siz anlayana kadar hayat size benzer deneyim yaşatmaya devam ediyor. Üst benliğimiz ne olduğumuzu görmemiz için sürekli deneyim yaratır. Siz bunu göremezseniz döngü devam eder. Göremedikçe tekrarlanacaktır.

        Peki, ne göreceğiz?

        Örneğin hayatınıza hep aynı tip erkekler ya da kadınlar giriyor. Bu durumdan memnun değilsiniz. Bunu değiştirmek için hislerinize odaklanmanız gerekiyor. Size ne hissettirdiğini bulmanız gereklidir. Bu his, ipin ucudur. Bu hissin altına girdiğinizde kök inanışınızı bulursunuz. Bu kök inanışın değişmesi gerekiyor. Ancak bunu aştıktan sonra sizi çok sevecek insan hayatınıza girecektir. Olaylar hep vardır ama hisler size aittir. Ve kök inanışınızın mutlaka bir hikayesi vardır. Hikayeyi değiştirdiğinizde hisleriniz de değişmeye başlayacaktır.

        Her gece öl, her sabah yeniden doğ” ne demek?

        Çoğu insan hesaplaşmadan, biriktirerek yaşar. Ben salıverme taraftarıyım. Bir kuralım vardır ve evde de uygularız. Her gece uyumadan o gün bizi rahatsız eden ne varsa konuşuruz. O gece o sorunlarla vedalaşırız ve sabah sıfırlanarak uyanırız. Gece yatarken neyi nasıl düşündüğünüz, ne dinlediğiniz, ne okuduğunuz çok önemli. Öfkeyi biriktirerek yatarsanız gece alfa dalgasına girdiğinizde bu büyür; sabah 5 katı büyük bir öfkeyle kalkarsınız... Gününüz de berbat geçer. Uyumadan önce hesabı kapatırsanız sabah sıfırlanmış uyanırsınız. Yani sen sen ol: Her gece öl, her sabah yeniden doğ!

        Bu haftanın Boş Ders'i bitti!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ