Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Barrett ile erkek modasını konuştuk

        Esra ÇORUH / HT CUMARTESİ

        Ünlü İngiliz modacı Neil Barrett, erkeklerle ‘slim fit’i tanıştıran ilk tasarımcı aslında. 90’lı yıllarda 5 yıl Gucci’de tasarımcı olarak çalıştıktan sonra Prada’nın erkek koleksiyonlarında önemli roller aldı. O yıllarda tasarladığı ‘slim fit’ erkeklerin gardırobuna girmiş oldu. Minimalist tasarımı pahalı kumaşlarla işleyen Barrett, İtalya’da yüksek teknolojili spor giyim sektörünün aranan tasarımcısı haline geldi. İtalya’da şöhretinin giderek yayılmasının ardından kendi markasını kuran tasarımcı, 1999’dan 2006’ya kadar sadece erkek giyimi tasarladı. 2006’dan sonra kadın giyim için koleksiyon hazırlayan Neil Barrett, Türkiye’de Beymen mağazalarında satılıyor. Neil Barrett ile İstanbul seyahatinde bir araya gelip minimalist tasarımlarını ve erkek modasını konuştuk.

        Sanırım ailenizdeki usta terzilik, bugünkü tasarımcı kimliğinize çok şey kazandırdı...

        Tabii ki ailem terziydi ve 20 kişilik bir terzi dükkânları vardı. Orada büyümek, kumaşların, kalıpların içinde yetişmek benim kariyerimi belirledi. Herkesin dikiş dikmesine ve tasarımlar ortaya çıkarmasına şahit olmak inanılmaz bir duyguydu. Bunlar sayesinde tasarım kimliğimi oluşturdum.

        Central Saint Martins ve Royal College of Art London gibi dünyanın en prestijli okullarında okudunuz. Nasıl bir tecrübeydi?

        Central Saint Martins okul olarak inanılmaz bir cesaret hissi verdi, sanki her şeyi yapabilecekmiş hissi. Bu okul, her şeyi yapmanıza izin veriyor, limitiniz yok. Ben çok kötü bir öğrenciydim, projelerimi hep son dakika geceleri çalışarak hazırladım. Ama sanki başardım ve iyi dereceler aldım. Sonra Royal College’a girdim ve orada da muhteşem tecrübeler edindim, işin sanat kısmı benim kariyerime çok şeyler kattı. olduğunuzu düşünüyorum. Evet, ilk slim fit’i ben yaptım ve sonrasında da çok taklitleri oldu. Çok şanslıyım ki çok önemli markalara erkek koleksiyonları tasarladım. Kadın giyimindeki yenilikleri erkek tasarımlarına da yansıtmak istedim ve onlara bazı fikirler verdim.

        Bu okullardan mezun olduktan sonra sizin döneminizde modaya bakış açısı nasıldı?

        Kendi markalarını çıkaran arkadaşlarım oldu. Ancak bugünün şartları artık her şeyi çok kolay hale getirdi. Hemen kendi markanızı çıkarıp basının ilgisini çekebilirsiniz. Benim zamanımda okurken moda bu kadar popüler bir kavram değildi. Sanat için okuyan insanlar vardı, günün sonunda mutlaka tasarımcı olma gibi hedefler yoktu. Bloglar yoktu, internet bu kadar kullanılmıyordu. Şimdi mezun olduktan sonra defile düzenleyip kendi blogunuzda bunu dünyayla paylaşabilirsiniz.

        Şimdiki ve sizin zamanınızdaki eğitim sistemi arasındaki farklar neler?

        İnternet gibi bir nimet var ellerinde. Şimdiki öğrencilerin ulaşamayacağı herhangi bir bilgi yok, çok şanslılar bu yönden. Bizim zamanımızda araştırmak, görmek, hayal etmek çok önemliydi. Bir kumaşı dikkatlice izlerdin ve tasarım aşamasında araştırırdın. Şimdilerde biraz kolaya kaçılabiliyor. Eğer bu işe karşı tutkun varsa her aşamasını tecrübe edip kendini her şekilde geliştirirsin.

        Gucci ve Prada’da çalıştıktan sonra kendi markanızı çıkarmaya nasıl karar verdiniz? Bu iki büyük markada nasıl tecrübeler edindiniz?

        Gucci benim ilk gerçek işimdi. Okulu bitirdikten sonra Gucci’de çalışmak inanılmaz büyük bir şans ve tecrübe oldu benim için. Gucci bana lüksü öğretti. Daha sonra Prada’ya geçmek ayrı bir sayfa açtı benim için. Prada çok disiplinli ve organize bir markaydı. Prada dünyanın en önemli moda okulu bence. Ben tasarım anlamında en önemli metotlarımı ailemden öğrendim. Dünyanın en büyük moda evlerinde tasarımlar yaptım ve muhteşem tecrübeler edindim ancak yaptığım şeyleri kendi kişisel çizgimde beğenmiyordum. Yaptığınız ve tecrübe edindiğiniz işler sizin kişisel tarzınızı yansıtmayabilir.

        Sizin “slim fit” kavramını ve teknolojik kumaşları erkek giyimine kazandıran isim olduğunuzu düşünüyorum.

        Evet, ilk slim fit’i ben yaptım ve sonrasında da çok taklitleri oldu. Çok şanslıyım ki çok önemli markalara erkek koleksiyonları tasarladım. Kadın giyimindeki yenilikleri erkek tasarımlarına da yansıtmak istedim ve onlara bazı fikirler verdim.

        2006’da kadın giyim koleksiyonuna başlamanız böyle mi oldu yoksa?

        Erkekler için küçük beden ürünler satan birçok mağazamız vardı. Hatta bu ürünler, kadınlar tarafından da satın alınmaya başlandı. Bu ürünleri sadece erkeklere değil, ayrı bir kreasyonla kadınlara da satmak istedik.

        ‘DEMOKRATİK BİR TASARIMCIYIM’

        Neil Barrett markası bence İngiliz işçiliğiyle İtalyan tarzının muhteşem bir karışımı, sizce de öyle mi?

        Bence de öyle. İngiliz tasarımcıyım ama ben sürekli seyahat ettiğim için gerçekten uluslararası bir tasarımcıyım aslında. 10 yıl Gucci ve Prada’da çalıştığım için farklı pazarları çok iyi öğrendim ve gerçekten müthiş tecrübeler edindim. Çok demokratik bir tasarımcıyım. Hangi bedende hangi ölçüde olursa olsunlar, tüm kadınlar ve erkekler benim tasarımlarımı giyebilir. Koleksiyonumda çok geniş bir portföyüm var.

        Neil Barrett tasarımlarına tutkun Hollywood ünlüleri var...

        Çok başarılı, yakışıklı ve güzel isimlerle çalışıyorum ayrıca genç Hollywood isimleri ve DJ’ler de müşterilerim arasında.

        Rock müziği çok seviyorsunuz değil mi? Tasarım yaparken müzik dinler misiniz?

        Evet, house rock mix tarzlarını seviyorum. Müzik bana gerçekten enerji veriyor. Çalışırken de dediğiniz gibi müzik dinlemeyi çok severim. Şirketimizde birkaç DJ arkadaşımız çalıyor.

        ‘ATATÜRK’ÜN TARZI KUSURSUZ’

        Türk erkekleri sizce nasıl giyiniyor?

        Aklıma sadece şehrin her yerinde gördüğüm inanılmaz Atatürk fotoğrafları geliyor. Atatürk’ün stili gerçekten kusursuz. Atatürk yaşadığı yıllara göre stili açısından da çok önde ve çok çok zevkliymiş. İnanılmaz ilham veren bir lider. Bir koleksiyonumda Atatürk’ten ilham almıştım. Atatürk’ün farklı tarzları bir arada kullanması ve farklı materyalleri bir arada kusursuz yansıtması, o yıllarda bunu yapabilmesi müthiş bir şey. Ben de bir tasarımcı olarak farklı materyalleri ve tarzları karıştırmayı çok seviyorum.

        Kumaşları çok seven bir tasarımcı olduğunuzu biliyorum. Koleksiyonlarınıza ilk kumaşlarla mı başlıyorsunuz?

        Aslında değişiyor. Benim her zaman yenilikçi bir tasarım felsefem oldu. “Yenilikler neler, neyle neyi karıştırabilir, birbirine nasıl uydurabilirim” diye düşünüyorum ve çok araştırıyorum. Kumaşlar konusunda da koleksiyona göre hareket ediyorum, kumaşlarda kullanılan materyalleri özenle seçiyorum. İtalya’da dünyanın en iyi yerlerinden birinde kumaşlarımızı üretiyoruz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ