Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Gerçek alçakgönüllülük üzerine...

        Paulo COELHO/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Önce bir konuda net olalım: Alçakgönüllülüğü sahte ılımlılıkla veya gurursuzlukla karıştırmamalıyız. Castañeda’nın dediği gibi “Savaşçı, kimsenin karşısında boyun eğmez, ama kimsenin de karşısında aşağılanmış duruma düşmesini istemez”. İşte alçakgönüllülüğün pozitif tarafıyla ilgili 3 hikâye...

        TANRI INSANI NEDEN ALTINCI GÜNE BIRAKTI

        Bir grup bilge adam Akbar’da bir kalede Tanrı’nın işlerini tartışmak için bir araya geldi; Tanrı’nın insanoğlunu yaratmayı neden altıncı güne bıraktığını, neden daha önce yaratmadığını bilmek istiyorlardı. “Öncelikle evreni yerli yerine oturtmak istedi, böylece biz yaratıldığımızda evrenin mucizeleri kullanımımıza hazır olacaktı,” dedi biri. “Öncelikle hayvanlarla deneme yapmak istedi, böylece biz insanları yaratırken aynı hataları yapmayacaktı,” diye bir argüman öne sürdü bir diğeri. O sırada Musevi bir bilge de toplantıya katıldı. Tartışma konusunun başlığı ona da söylendi: “Sence Tanrı neden insanı en son gün yarattı?” “Çok basit” dedi bilge adam: “Ne zaman gurura kapılsak, yaratılış sıralamasında küçücük bir sivrisineğin bile bizden önce geldiğini hatırlamamız için.”

        EKSIK KAYA

        Kyoto şehrinin en önemli tarihi anıtlarından biri kumlar ve 15 kayadan oluşan Zen bahçesidir. Oysa orijinali 16 kayadan oluşuyordu. Hikâyeye göre bahçıvan buradaki işini bitirir bitirmez bahçeyi görmesi için imparatoru çağırmış. “Muhteşem” demiş imparator; “Bu Japonya’daki en güzel bahçe. Ve buradaki de bu bahçedeki en güzel kaya.” Bu söz üzerine bahçevan imparatorun hayran kaldığı kayayı hemen oradan almış ve uzağa fırlatmış. “İşte şimdi bahçe mükemmel oldu” demiş imparatora; “Özellikle öne çıkan hiçbir şey yok, artık bahçe bütünlük ve uyum içerisinde görülebilir. Bahçe hayat gibidir, bütünüyle görülmesi gerekir. Eğer tek bir detayın güzelliğine takılırsak geri kalanı gözümüze çirkin görünecektir.”

        CENNET VE CEHENNEM

        Sebepsiz yere saldırmasıyla tanınan acımasız bir samuray, Zen manastırının kapısına geldi ve üstatla konuşmak istediğini söyledi. Üstat Ryokan hiç tereddüt etmeden samurayın karşısına çıktı. “Zekânın kaba kuvvetten daha güçlü olduğunu söylüyorlar” dedi samuray; “Bana cennet ve cehennemin ne olduğunu açıklayabilir misin?”. Ryokan hiçbir şey söylemedi. “Gördün mü?” dedi samuray aşağılayarak; “Ben bunu kolaylıkla açıklayabilirim: Birine cehennemin ne olduğunu göstermek için onu yumruklamalısın. Cennetin ne olduğunu göstermek içinse onu korkunç bir acımasızlıkla tehdit etmeli ve sonra gitmesine izin vermelisin”. “Senin gibi aptal insanlarla konuşmam ben” dedi Zen üstadı. Samurayın kan beynine sıçradı. Nefret başını döndürüyordu. “İşte bu cehennem” dedi Ryokan gülümseyerek; “Saçma sözlerle moralinin bozulmasına izin vermek”. Keşişin cesareti karşısında afallayan samuray yumuşadı. “İşte bu da cennet” dedi Ryokan, samurayı içeriye davet ederken, “Aptalca kışkırtmalara tepki göstermemek”.

        (Çeviren: Mine Akverdi Denktaş)

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ