Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Yoksulluğun dibinden doğan Oprah Winfrey

        Gülenay BÖREKÇİ/ HABERTÜRK PAZAR

        Kimilerine göre siyahi Amerikalıların en şanslısı, kimilerine göre de en inatçısı... Yeteneği ve kararlılığı sayesinde sıfırdan başlayarak zirveye yerleşen ünlü oyuncu, televizyoncuve yazar Oprah Winfrey’e “yoksul kadınların umudu” da deniyor.

        Winfrey, kurucusu ve yayın direktörü olduğu O-Oprah Magazine Dergisi’nde 14 yıl boyunca kaleme aldığı hayat

        deneyimlerini “Artık Biliyorum” adlı kitabında topladı. Doğan Novus’tan çıkan kitap, zorluklarla mücadele etmek ve hayatın mucizelerini görmek konusunda eşsiz dersler sunuyor.

        Bir madencinin kızı olarak yoksulluğun dibinde bir hayata doğmuşken ABD’nin en zengin ve güçlü kadınları arasında ilk sıralara oturan Oprah Winfrey, Amerikan rüyasının gerçek temsilcisi.

        Televizyon kanalı, dergisi, kitapları, bir vakitler Oscar’a aday gösterilmesini bile sağlamış olan oyunculuğu aracılığıyla dünyanın her yerindeki kadınları yüreklendiriyor, bir bakıma onlar için bir umut ışığı oluyor. Kitap önerileri, sosyal yardım etkinlikleri, insan hakları konusundaki bilinçli tutumu ve siyasi tarafını hiç gizlememesiyle de tanınıyor.

        Oprah’ın şöhret basamaklarını tırmanışı, bursla okuduğu lisede, yerel bir radyoda yarı zamanlı programcı olarak iş bulmasıyla başlamış. 18 yaşında “Amerika’nın en güzel siyahi kızı” seçilmesi, onu yerel bir televizyonun haber merkezine taşımış.

        İlk talk show’unu henüz çok gençken, yine bu kanalda hazırlamış. Efsane Oprah Winfrey Show’un formatı da o sıralarda oluşmuş. (Aslında ona doğuştan talk shaw’cu demek gerek belki, çünkü küçücük bir kızken bile mısır koçanlarından yaptığı bebekler ve bahçedeki kargalarla söyleşi yapıyormuş.) Ama Oprah’ın gerçek medya kariyeri 17 yaşında Tennessee Eyalet Üniversitesi’nde öğrenciyken yerel bir radyoda çalışmasıyla başladı.

        Tabii ulusal bir kanala transfer olduktan sonra Oprah, programını sürekli zenginleştirmiş, aralara kitap tartışma bölümleri, insan hikâyeleri, kadın sağlığı bölümleri, psikoloji ve spiritüellikle ilgili seminerler, alışveriş tavsiyeleri eklemiş. Alışılmadık bir biçimde arkadaşça sohbet ettiği ünlüleri de unutmamak gerek. Tabii Oprah’a saldırılar da çok oluyor.

        Siyasi tavrını gizlememesi, Demokrat adayları açıkça desteklemesi eleştirilerin başında geliyor. Yeni çağ öğretileriyle sıkı fıkılığıysa tutucu dini kesimler tarafından çok eleştiriliyor. Kurduğu kitap kulübüne gelince; bu konuda galiba milyonlarca sadık seyircisi ve Toni Morrison, Maya Angelou gibi birkaç büyük edebiyatçı dışında kimseyi pek memnun edemiyor.

        Bu noktada kulübün en enteresan hikâyelerinden birini anlatayım size...

        OPRAH'IN YAZARLARIYLA AŞK-NEFRET İLİŞKİSİ

        Her ay bir kitap seçerek yazarını programına davet eden Oprah Winfrey, bir seferinde de Jonathan Franzen’a gitmiş ve hayran olduğu “Düzeltmeler” romanını yazarıyla canlı yayında konuşmak istemişti. Ancak Franzen “Evet, Oprah Winfrey kitap kulübünde bazen çok iyi kitaplar seçiyor ama son zamanlarda öyle berbat şeylere yer verdi ki daveti beni pek sevindirmedi” diyerek teklifi reddetmişti.

        Sonrasında olanlar daha ilginç... Franzen talihsiz açıklamaları sonrasında medyayla başa çıkabilecek kadar deneyimli olmadığını söyleyerek özür dilemişse de fitil ateşlenmişti. “Kibirli” Jonathan ve “popüler” Oprah bir anda iki zıt ucun simgesi haline geldi. Birinin arkasında “fildişi kulelerinden çıkmayan” seçkinciler, ötekinin arkasındaysa “vasatla yetinen” popüler kültür tutkunları duruyordu. Neler yazılıp çizilmedi ki...

        Bir eleştirmen Franzen’a “Tek kişilik Hamlet oynanmaz” diye tavsiyede bulundu. Bir yazar ajanı, “Birini intihar ederken seyretmeye bayılırım. Franzen tüm bu gösteriyi, ‘Ben edebîyim, Oprah değil’ demek için yapıyor” dedi. Nobel ödüllü yazar Toni Morrison, “Frazen besbelli çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir seyirci kitlesini yeterince zeki ya da entelektüel bulmuyor” yorumunu yaptı.

        “Midwives” adlı romanın yazarı Chris Bohjalian ise tartışmayı, “Franzen kendini gereğinden çok önemsiyor. Bu ülkede edebî olanla popüler olan arasında ciddi ayrımlar bulunduğuna inanan bir kesim var, onlar, Soho’nun aşağı kesimlerinde oturmayan her Amerikalının bir moron olduğuna inanıyor” diyerek noktaladı ve şunları ekledi: “Franzen haksızlık ediyor. Bu gezegende kimse daha çok kitap okunsun diye Oprah kadar çaba göstermemiştir.”

        Sonuç olarak Oprah teklifini geri çekti. Danışmanından gelen açıklamaysa şuydu: “Sanırım artık bir Farrar Strauss & Giroux kitabı seçerken iki kere düşüneceğiz.” Birkaç hafta sonra Ulusal Kitap Ödülü kazanan Franzen’ın yolladığı özür mektubuysa karşılıksız kaldı. Ünlü talk shaw’cu için sular çok çok sonra duruldu.

        Ama yine de hakkaniyetli davrandı ve yazarın bir sonraki romanı “Özgürlük”ün en büyük destekçisi oldu hatta onu bu kez programında bile ağırladı. Franzen da bu kez reddetmedi. Neden reddetsindi ki? Yayıncısı Farrar, Straus & Giroux’nun açıklamasına göre bu tartışma “Düzeltmeler”in bir ay içinde fazladan 680 bin sipariş almasını sağlamış, yani Franzen’ın cebine Oprah sayesinde 2 milyon dolar daha girmiş.

        “ARTIK BİLİ YORUM”

        “Medya kraliçesi” lakaplı bu ünlü şahsiyetin kendi kitabına gelince... 62 yıllık hayatındaki başarılarını, ilişkilerini, dostluklarını, fazla kilolarını ve hayattan öğrendiklerini de anlatıyor, acılarını da... Mesela küçük yaşta cinsel tacize uğradığı dönemin ayrıntıları çok çarpıcı. Ama ona acımıyoruz, çünkü bu bölüme 17. yüzyıl Japon şairi Mizuta Masahide’nin “Ambar yandı. Artık Ay’ı görebiliyorum” dizeleriyle giriş yapıyor.

        Anlayacağınız acının ve büyük zorlukların onu nasıl geliştirdiğini, zenginleştirdiğini, “bugünkü Oprah” haline getirdiğini söylüyor. Kısacası, kararlılığı, zekâsı ve sürekli kendini geliştirmeye çalışması, hep yeni şeyler denemesi ve maço bir dünyada kadın olduğunu hiç unutmadan yürümeye devam etmesiyle Oprah hakikaten dünyanın en önemli kadınlarından biri. “Artık Biliyorum” adını taşıyan kitabıysa, 8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü’nü kutladığımız haftaya çok yakışıyor.

        "AHHH ANLARI"

        Amerikalı televizyon yapımcısı ve sunucu Oprah Winfrey, “sabah programlarının annesi” sayılabilir. Winfrey, Doğan Novus etiketiyle çıkan “Artık Biliyorum” adlı kitabında bu konuda epeyce detaylı bilgi veriyor ama daha çok hayatta karşılaştığımız her acının, mücadele etmek zorunda kaldığımız her zorluğun bizi geliştirdiğini anlatıyor.

        “Mutluluk, Esneklik, Yakınlık, Minnet, Olasılık, Hayranlık, Net Olmak, Güç” başlıkları altında sıraladığı bu deneyimleri içten bir dille aktarırken, anda kalmanın önemine de vurgu yapıyor. “Ahhh anları” adlı bölümde bu konudaki tavsiyelerini de okuyoruz. Şöyle diyor: “Eğer biraz durup tadını çıkarmayı akıl edersek, hayat tatlı hazinelerle, ‘Ahhh anları’yla doludur.

        Ben şahsen kendim için böyle anlar yaratmayı öğrendim. Tipik bir örnek: Akşamüstü 4’te içtiğim köpürtülmüş badem sütüyle yapılmış baharatlı ve sıcak bir fincan masala çayı bana akşamın geri kalanı için enerji veriyor. Böyle anlar çok güçlü; buna eminim.”

        Kendi adıma bir oturuşta bitirdiğim bu kitaptan sonra, müthiş bir uyanış yaşadığımı söyleyebilirim. Çünkü bundan yaklaşık 4 yıl önce, hayatın rutinine kısa bir mola verip kendimle tanışmaya karar vermiştim. “Ben kimim?” sorusuyla başlayan bu girişim, bana yeteneklerimi görme şansı sunarken, hayallerimin peşinden gitmeye de zorlamıştı. Şimdi ise hayatın en değerli yolculuğunda olduğumu ben de “Artık Biliyorum”...

        Canan Kaya

        MEDYA KRALİÇESİNDEN KADINLARA ERKEKLERLE İLGİLİ 5 TAVSİYE

        “Bir erkek sizi istiyorsa, kimse onu yolundan döndüremez. İstemiyorsa da hiçbir şey onu sizin yanınızda tutamaz. O yüzden erkekleri ve neyi neden yaptıklarını düşünmekten vazgeçin. Sizi kalp sızısından koruyacak tek şey içgüdülerinizdir.”

        “İlişkiniz, o adam size hak ettiğiniz gibi davranmıyor diye bittiyse, hayır, arkadaş falan kalamazsınız. Gerçekten arkadaşınız olsa size bu kadar eziyet eder, kötü şeyler yapar mıydı?”

        “Hiçbir erkek için yerinizi yurdunuzu değiştirmeyin. Sizi gerçekten çok seviyorsa, o sizin yaşadığınız şehre yerleşsin. Ve ona asla sizden önemli olduğunu düşündürmeyin. Daha eğitimli, kültürlü ve zengin olsa bile... Hele ona yarı-tanrı muamelesi hiç etmeyin.”

        “Sizi aldattığını sezdiyseniz, yanılıyor olmanız küçük ihtimal. İşler düzelecek diye de beklemeyin. Üzgünüm ama hiçbir şey yolunda gitmeyecek ve bir ihanet çemberinin içine hapsolursanız, her geçen gün kafayı biraz daha yiyeceksiniz.”

        “Birçok kadın onlara zarar veren erkeklerle birlikte olmaya devam eder, çünkü yalnız kalmaktan ölesiye korkuyorlardır. Oysa inan bana, siz bir erkeğin başına gelebilecek en güzel şeysiniz ve eğer size kötü davranıyorsa, burnunun ucunda apaçık duran bu gerçeği göremeyecek kadar kör demektir. Ne kadar çekici olursa olsun, dışarıda sayısız seçeneğiniz var, ayrıca kendisi bu dünyadaki tek erkek de değil.”

        OPRAH'IN 6 KUSURU

        Mutlulukla ilgili olarak önerdiği hemen her şey çok para harcamayı gerektiriyor. Spiritüel yeni çağ öğretileri bile.

        Gücü ve iktidarı öylesine kuvvetli ve çevresinde öyle bir ağ oluşturmuş ki hiçbir şey bunu yıkamıyor.

        Cinsellikle ilgili kelimeleri kullanırken zorlanıyor. Mesela “vajina” sözcüğü ayıp bir şeymiş gibi bunun yerine “vajayjay” demesi sinir bozucu, ayrıca yanlış bir algı yaratıyor.

        Programına katılan konukların ve izleyicilerin hallerine bakınca, televizyonun hakiki bir aptal kutusu olduğunu düşünmemek elde değil.

        Oyunculara, şarkıcılara doktor veya uzmanlarmış gibi yaklaşıyor. Ayrıca insan sağlığıyla oynayacak kadar tıptan bihaber birçok şarlatan onun sayesinde şöhret ve para kazandı. “Secret” tarzı uyduruk kitapların en büyük reklam alanı da onun programı oldu.

        Bunca doktoru davet edip kilo verme konusunu konuşurken, insanların onu bu şekilde daha sevimli bulduğunu düşündüğünden kilo vermeye çalışmaması çok itici.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ