Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Rio’da talihsiz serüvenler dizisi

        SEMA EREREN/ HT PAZAR

        George Orwell, 1945’te yazdığı “Sporculuk Ruhu” makalesinde topa çok sert girmişti: “Spor nefret ve kinin kaynağıdır!” Hatta daha da ileri gidip şöyle diyordu İngiliz yazar: “Sporun dünya ulusları arasında bir iyi niyet ortamı yarattığı söylendiğinde hep hayretler içinde kalmışımdır. Sanki spor sahalarında buluşanlar bir daha savaş alanlarında karşı karşıya gelmeye niyetlenmezmiş gibi...”

        810 MİLYON EURO’LUK KÖTÜ REKLAM

        Orwell bugünleri görse ne derdi acaba? İmaj ve medya savaşları olimpiyatların bitmesini bile beklemedi! Olimpiyat Oyunları’nın ilk kez bir Güney Amerika ülkesinde düzenlenmesine tepeden bakıp Rio 2016’ya baştan “Olmamış” diyenleri bir kenara koyalım. Bu peşin hüküm sportif ruha baştan ters; Allah onları ıslah etsin! Ama Rio’nun “en başarısız” etiketiyle küresel dedikodulara konu olması da sebepsiz değil, ayrı! Gelin başa dönelim. Ta 2009’da, yani henüz Zika virüsü, terör tehdidi, ekonomik kriz, gelir adaletsizliğine protestolar ortalarda yokken ve petrolün varili çok para ederken; BRICS ülkeleri arasında parlayan yıldız olarak organizasyonu alan Brezilya böbürlenmeye başlamıştı bile.

        O zamandan beri 12 milyar Euro harcandı. Sadece Barra bölgesinde gecekondular yıkılarak 31 bina ve 3 bin 604 daireden oluşan 18 bin kişilik sporcu köyünün inşası bile 810 milyon Euro’ya mal oldu. Ama pek çok sporcu aksaklıklar nedeniyle orada kalmamanın bir yolunu buldu. 3 tona yakın havai fişeğin atıldığı açılış şovunu 3 milyar kişi izlerken, yayın anlaşmalarındaki aksaklıklar ve skandallar daha çok konuşuldu.

        Seyirciler 100 mağdursa, sporcu 1000 mağdur! Tamam, şimdiki sporcular teknolojik idmanlar ve medya ilgisiyle biraz nazlı. Ama gidenler anlatıyor: Bazı tesislerin inşaatı müsabakalar başladıktan sonra bitirilebildi. Bu da pek çok aksaklığı beraberinde getirdi. Doğalgaz ve su tesisatı sorunları öyle bir boyuttaydı ki tesisatçılar adeta Rio 2016’nın en başarılı performansını ortaya koydular! Avustralya Olimpiyat Takımı, su ve elektrik şebekesi çalışmıyor diye Olimpiyat Köyü’ne yerleşmeyi reddetti. İkna edildiler ama bu sefer de köye yerleşen kafilenin binasında yangın çıktı.

        Çinliler sosyal medya hesaplarından kırık lavaboları, su ve elektrik olmayan odaları paylaşmaktan antrenman yapamadı! (Şu an için geçen oyunların 30 altın gerisindeler...) İsveçli atletler de tıkalı tuvaletler nedeniyle sonradan köyü terk etti. -Kimse onlara klozete tuvalet kağıdı atılmayacağını öğretmedi mi?- Odalarda kaba inşaat artıklarının olduğunu söyleyen Arjantinli sporcular köye yerleşmeyi reddetse de sadece yöneticileri otele yerleştirildi. Eh onlar komşu, olsun o kadar fedakarlık. İtalyan sporcular ise köyü terk etmek yerine tesisatçı çağırarak odalardaki aksaklıkları giderdi. İşte halden anlayan Akdeniz Oyunları ruhu bu!

        OLİMPİYAT HIRSIZLARI

        İnternete erişimde sıkıntı yaşanan, sadece bir yemekhanesi ve önünde uzun kuyruklar oluşan bir hamburgercisi bulunan Olimpiyat Köyü’nde sporcuların aç kaldığı bildiriliyor. Ulaşım felç ama bir çözüm düşünülmüş; trafikte bir şerit olimpiyata akredite olmuş sporcular ve görevliler tarafından kullanılabiliyor. Yine de aksilikler bitmiyor. Potanın Perileri’ni maça götüren kafile, şoförü yolları bilmediğinden 20 dakika uzaklıktaki spor salonuna millilerimizi 1.5 saatte götürdü ve kızlarımız -olimpiyat ateşini saymazsak-, Avustralya karşısına ısınamadan çıktı. Zavallı Arjantinli tenisçi Juan Martin Del Potro, maç günü asansörde 1 saate yakın mahsur kaldı.

        Basın mensuplarını taşıyan otobüse yapılan taşlı saldırıda 3 kişi yaralandı. Köyde organize çalışan hırsızlar da sporcuları gözüne kestirmişti. Hatta nakit bulamadıklarında kredi kartlarını kopyaladılar. Bizimkiler de bundan nasibini aldı. Kadın Milli yüzücülerimizin odasına giren hırsızlar ne buldularsa aldı. Amerikalı yüzücü Ryan Lochte ise kendini polis olarak tanıtan hırsızlar tarafından soyuldu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi “Hırsızlık iddiası asılsız” dedi ama bu bir muamma, zira telaşı bastırmak istedikleri de söyleniyor.

        Rio’da taciz olayları da vardı. Namibyalı boksör Jonas Junias Jonas ve Faslı boksör Hassan Saada Olimpiyat Köyü’nde çalışan temizlik görevlisi kadınlara cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Yaşanan bu kadar olayın üstüne yelken yarışlarının yapıldığı Guanabara Körfezi’nde dışkıların 3 milyarın izlediği ekranlara yansımasıysa tam bir şanssızlıktı. Uzun sözün kısası; harcanan paralar, şaşaalı açılışlar, kapanışlar bir yana, TRT ekranında atletizmin duayen sesi Nejat Kök ara sıra konuşmasa, çocukluğumuzdan hatıra Olimpiyat ruhunu hissetmek mümkün olmayacaktı.

        OLİMPİK BESLENME KLİŞESİ YIKILDI MI?

        Olimpiyatlarla ilgili bir klişe de sporcuların aldığı yüksek kaloriler. 1 haftada aldığınız kaloriyi neredeyse 1 günde alan sporcular var. Mesela Michael Phelps, günde 12 bin kalori aldığını açıklamıştı. Güne peynirli, kızarmış soğanlı, mayonezli 3 yumurtalı ekmek, 2 fincan kahve, 5 yumurtalı omlet, tahıl gevreği, kreple başlıyor, öğlen yarım kilo makarna, etli sandviç ve 1000 kalorilik enerji içeceği tüketiyor, akşam makarna ya da pizza yiyor.

        Ancak sporcuları yakından takip eden beslenme uzmanı Matt Fitzgerald, Michael Phelps’in beslenme stilinin artık geçerliliği kalmadığını söylüyor. Mesela ABD’li halterci Morghan King günde sadece 2800-5000 kalori alıyor ve kendisine yetiyor. Etli sebzeli pilav ve yumurta vazgeçilmezi.

        Altın madalya sahibi Büyük Britanyalı tenisçi Andy Murray de günde 2700 kaloriyle yetiniyor. Somonlu pilav ve sebzeli tavuk vazgeçilmezi. ABD’li yüzücü Nathan Adrian 3000-8000 kalori alıyor; hindili domatesli sandviç favorisi. Sıklıkla etli makarna ve tavuklu salata yiyen Büyük Britanyalı artistik jimnastikçi Louis Smith ise 3700 kalori alıyor. Elbette örnekleri çoğaltmak mümkün.

        KLİŞELERDE ŞAMPİYON

        Olimpiyat klişelerini hiç düşündünüz mü bilmiyorum ama, klişeler şampiyonasında birincilik “Mühim olan katılmaktı” diye kendini teselli edenlere, ikincilikse madalyasını ısırarak zafer pozu verenlere gider bence! Yere düşen rakibini kaldırarak ya da madalyasını birine armağan ederek gönüllere taht kuran sporcuların yeri ayrı...

        Ee, dopingsiz olimpiyat da olmuyor malum! Yaz Olimpiyatları’nda doping vakaları Kış Olimpiyatları’nın 2 katı. Bugüne dek en fazla doping 2004’deki Atina Olimpiyatları’nda ortaya çıktı. Gözü dönmüş sporseverlerin rüşvetle iş çözmeye çalışmalarına da değinmeden olmaz. Sadece madalya için de değil, olimpiyatları kendi topraklarında gerçekleştirmek isteyen Japonya’nın 2020’deki oyunlar için para konuşturduğu iddiaları malumunuz. Bir de ev sahibi ülkelerin hemen olağanüstü güvenlik önlemlerini, olimpiyatlara ne kadar para harcandığını gündeme getirmeleri klişesi var. Yalnız Rio’da olduğu gibi bu tür şeyler artık kabak tadı vermeye başlıyor, dikkat!

        Talihsiz sakatlıklar da listemize girsin. Mutlaka yarışlarda dramatik bir görüntü ile yüreklerimiz burkulur... Bu sene o görüntü Artistik Jimnastik’te Fransız sporcu Samir Ait Said’den geldi. Bacağı adeta ‘C’ harfi gibi büküldü.

        SAYILARLA RİO 2016

        Olimpiyat oyunlarının maliyeti 10.7 milyar euro..

        79 bin metrekarelik basın merkezinde yaklaşık 10 bin gazeteci görev yaptı.

        206 ülkeden 10 bin 500 sporcu, Rio de Janeiro’da bulunan Barra, Deodoro, Maracana ve Copacabana bölgelerindeki 32 farklı tesiste madalya kazanmak için ter döktü.

        Rio 2016 Olimpiyat oyunlarında biletlerden 330 milyondolar gelir elde edildi.

        Rio Olimpiyatları televizyon yayın gelirleri 3 milyar dolar. Bu, futbolda yayın hakları geliri en yüksek lig olan İngiltere Premier Ligi’nin yıllık yayın gelirinin 1.3 katı. Olimpiyatlardan 900 milyon dolarlık da sponsorluk geliri elde edildi.

        Olimpiyatta elde edilen bir altın madalyanın değeri ise 600 dolar.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ