Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Yazar Gökhan Dumanlı ile röportaj yaptık. İşte zarafet uzmanı Gökhan Dumanlı...

        Bir işe girmemizi zekamız sağlayabilir ancak o işte ne kadar başarılı olacağımızı ilişkilerimiz belirler. Bu yüzden de ilk intibayla beraber insan ilişkilerimiz ve beden dilimiz son derece önemlidir. Kaba saba, umursamaz davranışlar yerine kibar ve makul davranışlar hayatımızı kurtarabilir. Bunu biliyor olmamıza rağmen zarafet unutulmaya yüz tuttu! Böyle söylüyorum çünkü; artık otobüste adamlar kadınlara yer vermez, bir yere girerken kapıyı tutmaz olduğu gibi kadınlar da özensiz oturmaya ve konuşmaya başladı. Gidiş hat böyle olunca "Zarif insanlara ne oldu? Artık onlar yeraltında mı indiler yoksa gizli saklı bir yerlerde mi yaşıyorlar?" diye düşünürken yolum "Ve Zarafet" kitabının yazarı aynı zamanda Zarafet Akademi'nin kurucusu Gökhan Dumanlı ile keşişti. Onunla kaybolan zarafet kuralları üzerine konuştuk. Bakın Gökhan Dumanlı bize konuyla ilgili neler söyledi...

        REKLAM

        Adabı muaşeret kuralları nereden gelir?

        İlk kez 1330’lu yıllarda Fransa’da ortaya çıkan bu kurallar Fransızcada “protocole” kelimesi ile karşılığınıbulurken, Türkçeye de bu kelimeden yola çıkarak “protokol” olarak girmiştir.

        Protokol kuralları Türkiye’de ilk kez Osmanlı’da Tanzimat ile birlikte kullanılmaya başlanmış. Tören ve biçimsel kuralların bütününü birden kapsayan bu kelime, Osmanlı döneminde “teşrifat” kelimesiyle formüle edilmişve Osmanlı’da resmi alanda “teşrifat” kelimesi kullanılırken, sosyal alanda da adabı muaşeret kelimesi kullanılmaya başlanmış. Kanuni Sultan Süleyman tarafından da devlet büyüklerinin unvanları, resmi kıyafetleri, devlet büyüklerine gösterilecek saygı kuralları, padişahınhuzuruna kabul esasları ve haremdeki hiyerarşikunvanlar ile törensel kurallar “Teşrifat Nizamnamesi/Protokol Tüzüğü” olarak düzenlenmişve ilk defa sarayda Teşrifat-ı Divan-ı Hümayun/Protokol Dairesi kurulmuş. Öyle ki tarihin sayfalarını karıştırıparaştırdığımızda da şuanda İngiltere ve Fransa gibi protokol kurallarını en iyi uygulayan ülkeler olarak bilinen bu iki ülkenin aslında o süreçte, bu eğitimleribizim atalarımız olan ve o döneme damgasını vuran Osmanlı’dan aldıklarını kolaylıkla görebiliriz.

        Gelişerekve değişerekgünümüze doğrugelen süreçte özellikle Avrupa’da zarafet okulları bir dönem çok büyük ilgi görmeye başlıyor. Özellikle aristokrat aileler, çocuklarını eğitmekve toplumsal kurallarla daha saygın yetiştirmekamacı ile bu okullara rağbet ediyor. Hem sosyal yaşamdahem de işyaşamında bu kuralların ne kadar önemli olduğu, seçkin ve profesyonel görünmenin bu kuralları bilmek ve uygulamaktan geçtiğidaha o dönemde fark ediliyor.

        Ve bugün baktığımızda21. yüzyıl, hem kişiselgelişimde hem yönetimde ve liderlikte hem de kurum kültüründe farklı dinamikleri kabullenme ve kendi değerlerimizile birlikte uygulama ve geliştirmegibi denge değişimlerinyaşanmasında vesile oldu. Yani artık bilgiye sahip olmaktan daha çok sahip olduğumuzbilgiyi nasıl sunduğumuzönem kazandı. Ve yapılan araştırmalargösteriyor ki kişilerin, bu kuralların farkındalığındaolmadıklarında mükemmel oldukları konularda bile başarısızolmaları mümkün olabiliyor. Son araştırmalaragöre, IQ ile ifade edilen zekânın, kişilerinişyaşamındabaşarılı olmasındaki payı yüzde 4-10 arasında görülürken, sosyal beceriler ise, profesyonel başarısöz konusu olduğundaeğitimve deneyimin de önüne geçerek yüzde 90 oranında önemli bir etken halini alıyor. Aynı şekildeikili ilişkilerimizdede bu kuralların gücüne sahip olmak bizi daha başarılıbir iletişimciyapıyor ve birlikte yaşamanın, ilişkisürdürmenin, iletişimianlamanın ve yorumlamanın erdemini bilen herkese istediğikapıyı açmaanahtarı veren sihirli bir değnekgörevi görüyor.

        REKLAM

        Adabı muaşeret kuralları tabu gibi midir yoksa zaman içerisinde değişebilirler mi?

        Dünya ile aynı anda bilgiye sahip olduğumuz günümüzde elbette değişen dinamikler olacaktır. Bunun için kişinin her zaman kendini güncel tutması, entelektüel birikimine önem vermesi kendine has değerleri evrensel öğretilerle harmanlayarak içinde yaşadığı topluma ilişkide olduğu insanlara aktarmalı. Bununla beraber geleneğin en güzel tarafı her dönemde kendisine yer bulmasıdır. Bu yüzden geleneksel olan ve yılladır duyduğumuzda ya da karşılaştığımızda bizi daha mutlu, özel ve değerli hissettiren hiçbir tavır ve davranış değişmeyecektir.

        Örneğin; eskiden bir kadın oturacağı zaman erkekler sandalyeyi çekermiş. Şimdi bunu bir kahvecide otururken hayal bile edemiyorum. Bu kurallara ne oldu ya da ne olacak?

        Geleneğin en güzel tarafı her dönemde kendine yer bulmasıdır. Bir erkeğin yanındaki kadını yücelten tavrı hem geçmişte hem bugünde hem de gelecekte baki kalacak değerlerden birisidir. Hangi sosyo-ekonomik statü de ya da demografik özellikte olursa olsun bu her kadını değerli ve özel hissettirir. Kadın da değer duygusu en yüce duygulardan biridir. Erkekte de yeterlilik duygusu aynı güce sahiptir. Bu noktadan baktığımızda konuyu kadın erkek ilişkileri bağlamında ele almak gerekir ki bence bu başlık için ayrıca bir oturup konuşmalıyız. Teknoloji, yeni dünya düzeni ve değişenilişki dengeleri ile birlikte unutmaya yüz tuttuğumuzya da üzerinde hiç düşünmediğimizeskilerin söylemiyle adabı muaşeretkuralları bizi kalabalıklar içerisinde fark edilir kılacak tek özelliktir. Hep altını çizdiğim gibi: asil ve zarif olun. Görgü, herkesi pozitif olarak etkiler...

        Günümüzde en belirgin olarak değişen adabı muaşeret kuralı hangisidir?

        Türkiye, tarih boyunca belli değerlere sahip ve bunları da koruyan bir kültüre sahip iken bugün bir takım değerlerin unutulduğunu görüyoruz. Özellikle insan ilişkilerinde geldiğimiz nokta hem sosyal hayatta hem de iş yaşamında mutsuzluğun kaynağı olarak görülmekte. Çünkü iletişimin temeli olan dinleme, anlama, empati yapma ve hoşgörü ile incelikle yaklaşma gibi kavramların yerini daha ben merkezli bir iletişim kurma şekli aldı. Ve baktığınızda pek çok kişinin problemi ‘nasıl etkileşime gireceğini bilmemesi ya da emin olmaması olduğunu’ görüyoruz. Neden bilemiyoruz dersiniz? Bana göre açıklaması son derece basit. Çünkü bizler insan ilişkilerini düzenleyen en önemli unsuru, nezaket kurallarını hayatımızdan çıkartma yoluna gittik. Jullian Baggini’nin söylediği gibi salt görgü kuralları ile günlük ahlak arasındaki ayırımı yapmakta başarısızlığa uğradık. Nezaket kurallarının modasının geçtiğini düşündük içimizden, ne gerek var öğrenmeye, uygulamaya dedik. Yemek yerken hangi çatalı kullandığımın ne önemi var ki, önemli olan benim bilgim, unvanım, kişiliğim dedik. Ama farkına varmadan insanlarla ilişkilerimizi düzenleyen, bizleri diğerlerine yaklaştıran, toplumu toplum yapan bazı güzel alışkanlıkların da ortadan kalkmasına sebep olduk. Çevremizdekilere saygı göstermenin, onların toplu taşıma araçlarına itilmeden inip binme haklarına saygı duymak olduğunu unuttuk. Açık havada ya da bir kafede oturan kişinin orada kaldığı tüm süre boyunca bizim sesimizi dinlemek ve attığımız kahkahalara hoşgörü göstermek zorunda olmama hakkını unuttuk. Biz aslında sosyal açıdan ilerlemenin, gelişmenin medeni olmak, kibar olmak, görgü kurallarına uymak demek olduğunu unuttuk.

        • 'Beden dili iletişim söz konusu olduğunda %60 öneme sahip. Onu %30 ile ses tonu ve %10 ile de kullandığımız kelimeler takip ediyor.'
        REKLAM

        Adabı muaşeret aslında beden diliyle de çok ilintili. Bedenini iyi kullanan biri zarafet kurallarını da iyi bilir diyebilir miyiz?

        Kişinin sadece beden dilini iyi kullanması, sadece iyi giyinmesi, güzel konuşması onun zarafet kuralları konusunda bilgi sahibi olduğunu göstermez. Zarafet bir bütündür. Bilginizi, kültürünüzü tavrınızla gösterme şeklinizdir. Her tavrın bir zarafeti vardır. Oturmanın, kalkmanın, söz söylemenin, sosyal ilişkilerin, dinlemenin. Nerede, nasıl davranılması gerektiğinibilmektir. Sade ve ölçülü olmaktır. Teşekkür etmeyi, özür dilemeyi eksik etmemektir. Sahici, sevgi ve barış dolu olmaktır.

        Türk toplumundaki kadın ve erkek rol modelini düşünürsek eğer görgü kuralları için beden dilimizde nasıl değişiklikler yapmalıyız?

        Kadınlar gittikçe daha maskülen bir tavır içine girmeye başladılar. Bunun içerisinde iş yaşamı, kültürel faktörler, hayatın içinde birden fazla rol üstlenmek ve bunları da mükemmeliyetçi bir tutumla sürdürmek istemeleri gibi etkenler söz konusu. Bu da hem duruşlarını, hem yürüyüşlerini hem konuşmalarını kısacası genel tavırlarını olumsuz etkiliyor.

        Erkeklerde ise doz aşımı durumu söz konusu oluyor. Yani özgüvenli duruşu aşırı diklik olarak algılayıp olduğundan farklı görünmek, güçlü bir selamlaşmayı güç gösterisine çevirmek, kelime seçiminde özensiz olmak, özellikle oturma şekillerinde hep eleştirdiğimiz bacaklarını çok geniş açı ile açarak oturmak, ellerini kollarını tam olarak nasıl kullanmalarını bilmediklerinden ya çok etkisiz ya da çok sinirli ve agresif görünmek gibi hatalarda bulunuyorlar. Bunların üzerine kadınlar ile olan ilişkilerinde de en temel centilmenlik kurallarını da unuttuklarını görüyoruz. Böyle olunca ortaya prestijden uzak bir tablo çıkmış oluyor.

        Siyasetçiler gerek beden dili gerekse de görgü kuralları üzerine ders alıyorlar. Peki sizden Trump ile Obama'yı karşılaştırmanızı istesem, hangisi sizce daha nazik kalır?

        Dünyanın her yerinde siyasetçiler bu eğitimlerden geçiyor özel uzmanlar ile çalışıyorlar. Benim de siyasi liderler bu arena da var olmak isteyen kişiler ile birçok özel çalışmam oldu. Ne söylediğin, nasıl söylediğin, iletişim dilin v.b. birçok unsur söz konusu siyasi liderlik olduğunda çok daha büyük önem taşıyor. Obama dünya siyaseti içerisinde zarafeti ile öne çıkan en önemli isimlerden birisi. Trump ise agresif, saldırgan, ötekileştiren tavrı ile kendini var etmeye çalışıyor. Özgürlük, demokrasi, barış diyen Amerika, şu an bunların tam tersini söyleyen birisini başkan olarak seçiyorsa artık kimse Amerikan Rüyası söyleminden bahsetmesin.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ