Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi "Kedi gibi köpekbalıklarının da sevgiye ihtiyacı var"

        Sağımızda 300 kiloluk kum kaplanı köpekbalığı, solumuzda 3 metrelik vatoz! 500’ün üzerinde türden yaklaşık 15 bin deniz canlısının yaşadığı devasa akvaryumda köpekbalıklarının büyülü dünyasına yakından baktık. Aslında onlar hiç de sandığınız kadar vahşi değil, kendini sevdiriyor, hatta sizinle oyun bile oynayabiliyor. 20 yıldır bu canlılarla dostluk kuran su ürünleri mühendisi Çağdaş Güven Işık anlatıyor...

        51 sergi tankında, tam 5 milyon litre suyun içerisinde yaklaşık 15 bin deniz canlısı bizi, bizse onları gözetliyoruz. Pek görme fırsatı bulabileceğiniz canlılardan söz etmiyorum. Bakıştıklarımız arasında kum kaplanı, zebra, çekiç baş gibi 15 farklı türdeki 60’ın üzerinde köpekbalığından oluşan, Türkiye’nin en geniş köpekbalığı ailesi ve en büyük 2 köpekbalığı, türünün yaşı 570 milyon yıl olan at nalı yengeci ve 1.5 metrelik sert dili Amazon yerlileri tarafından odun zımparalamak için kullanılan arapaymalar var. Bu canlılar ayda palamuttan karidese bin 250 kiloluk deniz kökenli yem yiyor, vejetaryen piranalarsa muz ve bezelye tutkunu. Geçen hafta dünyanın en büyük akvaryum zincirlerinden Sea Life’ın İstanbul’daki şubesine konuk olduk.

        REKLAM

        Akvaryumda 7.5 yıldır küratör olarak görev alan su ürünleri mühendisi Çağdaş Güven Işık, su altı dünyasının gizemini anlattı, bizim için insana kendini sevdirmekten çok hoşlandıklarını söylediği köpekbalıklarını besledi.

        Bir gününüz nasıl geçiyor?

        Bir sıkıntımız yoksa keyifli. Akvaryumdaki canlıların, tankımızın kontrolü yapılıyor. Bu gördüğünüz dünyayı yaratabilmemizi sağlayan yaşam destek sistemi ekipmanlarımız var. Onların kontrolleri yapılıyor. Müdahale etmemiz gereken bir şey yoksa rutin işlerimize geçiyoruz.

        Müdahale etmeniz gereken şeyler ne mesela?

        Mesela bir uzay mekiğini uzaya gönderip getiriyorsunuz. 20 günde büyük bir ekip çalışıyor. İnsanlar yaşam destek sistemi içindeler. En ufak bir hava hortumu ya da elektriksel arıza yaşamsal problemleri beraberinde getiriyor. Akvaryumdakilerin yaşamasını sağlayan sistemlere de uzaydaki gibi “yaşam destek sistemi” deniyor. Burası da 7/24 çalışan, kapalı bir sistem. Ünitelerden herhangi birinde sorun olursa toksit maddelerin giderilmesi, su sirkülasyonu ve diğer kimyasal parametreler gibi birçok şey aksayabilir. Sistem ozon cihazları gibi saymakla bitmeyen komplike unsurlardan oluşuyor.

        REKLAM

        Üzerine en çok titizlendiğiniz canlı hangisi?

        Köpekbalıklarımız çok hassas. Akvaryumumuzun en kıymetli canlısı çekiç baş köpekbalığı. Türkiye’de sadece 1 tane var, dünyada da sayılı... Özel bir programla kendisini buraya naklettik. 15 kişilik ekibimiz onun üzerine titriyor. Yemlemesinden vitaminlerine her şeyi özenle hazırlanıyor. Her saat onu gözlüyoruz. Hayatından memnun.

        Farklı türdeki canlılar birbirlerine saldırmıyor mu?

        Vahşi hayvanlar elbette. Bir küratör olarak görevim hangi canlının hangisiyle iyi geçindiğini bilmek. Canlıların belirli dönemlerde farklı davranışları olabiliyor. Biraz önce 300 kiloluk kum kaplanı köpekbalıklarını besledik. 1 erkek 1 dişimiz var. Üreme dönemlerinde davranışları değişiyor, yanında bulunmaması gerekenleri uzaklaştırıyoruz.

        ‘KARINLARI TOK OLSA BİLE KENDİLERİNİ SEVDİRMEK İÇİN YAKLAŞIRLAR’

        REKLAM

        Hiç saldırıya uğradınız mı?

        Çok ciddi iş güvenliği ve hayvan refahı kurallarımız var. Kaza riski sıfıra inmez ama bir kaza yaşamadık. Yurtdışında tatsız olayların olduğunu duyuyoruz ancak dalış da tehlikeli sanılır, kurallarına uyarsanız sorun yaşanmaz. “Araba kullanmak tehlikeli” deyip vazgeçmeyiz. Canlıların davranış kalıplarına uyum sağlarsanız bir şey olmaz.

        Kendinize yakın hissettiğiniz bir canlı var mı?

        En çok üzerine titrediğim Dilek. Kaplumbağa geldiğinde profesörlerimiz yaşamayacağını söyledi, bitkisel hayattaydı. Serumlarla, antibiyotiklerle 6 ay geçti. Yem yemeye başladı. Ciddi iki operasyon geçirdi. Neredeyse yüzde yüz sağlığına kavuştu. Doğaya salacağız.

        Sizinle bağ kuruyorlar mu?

        Buradakileri 2 gruba ayırabiliriz. İlki Dilek gibiler, vahşi doğadan geldi ve doğaya salınacak. Onun insanla yakınlık kurmasını istemeyiz. Doğada kötü insanlarla da karşılaşabilir. Diğer canlılarımız en küçük balıktan en büyük köpekbalığına kadar ilginç bir şekilde evcil hayvan gibi sizi tanıyor, kimin yem verdiğini, kimin başka ihtiyaçlarını karşıladığını biliyor ve üzerinizdeki kıyafetten ya da maske gibi belirleyici şeyler olmasa da sizi yüz şeklinizden tanıyabiliyor.

        REKLAM

        Köpekbalıkları bile mi?

        Tabii ki, köpekbalıkları da büyük vatozlar da... Biraz önce zebra köpekbalıklarını da besledik. Besin temel ihtiyaçları, yanınıza geliyorlar ama karınları tok olsa bile kendilerini sevdirmek için yaklaşırlar. Bundan hoşlanıyorlar. Kedi gibi köpekbalıklarının da sevgiye ihtiyacı var. Karnı tok bir hayvanın sizinle oynamasının başka açıklaması yok. İnsanlarla olmayı seviyorlar. Hepsi bizi tanıyor. Kimi daha çok sevilmek, kimi oyun istiyorlar.

        Burada üreme de yapılıyor ama uzak mesafelerden getirilen canlılara uygulanan prosedür ne?

        Bir kısmı burada üretiliyor, akvaryumlar arasında değişim de oluyor. Küçük balıksa uçakta konteynerlerin içinde geliyor ama 300 kiloluk köpekbalığıysa 5 tonluk konteynerde uçakla ve veteriner hekim eşliğinde 20 saatlik yolculuklarla geliyorlar.

        Su altında canlılarla bir başınıza kaldığınızda ne hissediyorsunuz?

        REKLAM

        20 yıldır dalıyorum. Tarifi imkânsız. Zamanla her güzel şey gibi onun da şaşkınlığı azalıyor ama hâlâ su altına girdiğimde her meşgul şehir insanı gibi kafamı meşgul eden şeyler gidiyor. O mekanizma bu düşünceleri kapatıyor. Sadece canlıları izliyorum, tedavi ihtiyacı olanlarla ilgileniyorum. Benim için dinlenme anı.

        ‘EŞİM MOTOSİKLET KULLANMAMDAN DAHA ÇOK TEDİRGİN OLUR’

        Yılların deneyimiyle soğukkanlı olsanız da yine de tetikte olmuyor musunuz?

        Her zaman! Üzerinizdeki ekipmanın kontrolü, sizin ekipmana iyi davranmanız, onun sizi yarı yolda bırakmasını engelliyor. Aynı zamanda canlılarla iletişim... Mesela kum kaplanı köpekbalıkları agresif değiller, bir yüzüş rotaları var, önünü bloke etmemeniz gerekiyor. En temel kural bu. Yürürken biri önünüzü keserse siz de hoşlanmazsınız.

        Başka?

        Vatozların dikenli kuyrukları ve bu kuyrukların belirli bir hareket çapı var. Orada bulunmam. Zarar vermek istemese de ani bir hareket yapabilir. Özellikle bu saydıklarıma dikkat ettiğim sürece problem yok. Ancak dikkat etmek için bir miktar tedirginlik şart.

        Köpekbalıklarının yanına giderken asla yapılmaması gereken şeyler neler?

        REKLAM

        Mesela dalış öncesi parfüm sıkmak... Parfüm değil de vücudumuzda kesinlikle şampuan, sabun kalıntısı olmamalı. Bu, suda birtakım kimyasal sıkıntıları beraberinde getiriyor.

         Image Title 1  Image Title 2
        Description

        Ortalama kaç kilo et tüketiyorlar?

        Aylık yem tüketimimiz bin 250 kilo ki bu tamamen sofra tüketimine uygun tabir edilen, sardalya, palamut, uskumru, karides, kalamar gibi deniz kökenli yemler. Bunlar dışında ıspanak, mısır, bezelye ve meyveler de var. Çünkü bezelye ve muzu çok seven vejetaryen piranalar var. 26 çeşit yem kullanıyoruz.

        Günü köpekbalıkları, vatozlarla geçen birinin eşi korkuya kapılmıyor mu?

        O konuda şanslıyım, kendisi su ürünleri mühendisi ve sektörde çalıştı. Eşim motosiklet kullanmamdan daha çok tedirgin olur. İşimi özenli yaptığımı bildiği ve bu dünyaya yabancı olmadığı için risk altında olduğumu düşünmüyor, yani rahat.

        Çocuğunuzun köpekbalıklarıyla yüzmesini gerektiren bir iş yapmasını ister misiniz?

        REKLAM

        Tabii ki. Giderek kıymetli hale gelen bir meslek. Vahşi canlılarla iletişim kurularak yapılan işler önümüzdeki 20 yılda büyük önem kazanacak. Çünkü doğada ciddi denge bozuklukları başladı. Birçok türde kayıplar yaşanıyor. İnsanın kendi hayatını sürdürebilmesi için vahşi hayatla olan iletişimini artırması gerek. Başka yolu yok. Besin sıkıntıları yaşanıyor, doğal hayatla daha iyi geçinmeliyiz.

        Biraz evvel ziyaretçilerin akvaryum camına vurduğuna şahit oldum. Canlılar bu durumdan nasıl etkileniyor?

        Evet, hep uyarıyoruz. Canlıları özel makineler sayesinde okyanus suyu kalitesinde sularda tutuyoruz. Işık düzenleri gün doğumu ve batımı şeklinde ilerliyor. Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz ancak stres canlıların hastalanmasına yol açabiliyor ve cama vurduğunuzda, kuvvetli flaş patlattığınızda stres tetikleniyor.

        Köpekbalıklarıyla burun buruna gelseniz?

        “Büyük beyaz köpekbalıklarıyla yüzmek isterim” desem havalı olur ama korkarım. Buradakiler yakından tanıdığım canlılar. Hangi hareketime ne tepki verecek biliyorum. Orada ilk defa karşılaştığım canlılar olacak. Öte yandan onları doğada, kendi evinde görmek inanılmaz bir deneyim olurdu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ