Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Depremin "kayıp"çocukları

        Yarın 17 Ağustos depreminin 10. yıldönümü... Tüm Türkiye’yi yasa boğan felaket, binlerce kişinin hayatını mahvetti. Asıl büyük yangın, çocuklarının depremden sonra sağ olduklarını bildikleri halde, tam 10 yıldır onlara ulaşamayan ailelerin yüreğinde çıktı. Gözde (6) Sinem (11), Hande (9), Melis (3.5), Edanur (3) ve Nurcan (17) o korkunç gecenin ardından kayboldu. Aradan koca bir on yıl geçti. Ama annelerin gözyaşları hâlâ dinmedi. İşte arkalarında bıraktıkları pek çok soru işaretiyle o ‘kayıp çocuklar’...

        Yavrumöldümü, yoksa sağ mı? Tek dileğim, onu ölmeden önce son bir kez

        görmek...” Yürekleri parçalayan bu sözler, evladını 17 Ağustos depreminde

        kaybeden annelere ait... TümTürkiye’yi yasa boğan 17 Ağustos depremi binlerce kişinin hayatını mahvetti, yaktı kül etti. Ama asıl büyük yangın, çocuklarının depremden sonra sağ olduklarını bildikleri halde tam10 yıldır onlara ulaşamayan ailelerin yüreğinde çıktı. Gözde (6) Sinem(11), Hande (9),

        Melis (3.5) , Edanur (3) ve Nurcan (17) o korkunç gecenin ardından geride

        birçok soru işareti bırakarak kayboldu.

        BİR SÜRÜ İDDİA VAR

        Kayıpların ardından bir sürü iddia gündeme geldi. Kimi organ mafyasını suçladı, kimi ‘Birileri evlat edindi’ dedi, kimisi de ‘Kızınızı dilencilik

        yaptırılırken gördük’ iddiasıyla karşılaştı. Ayrıca depremden sonra sahte plakalı ambulansların bölgede kol gezdiği ve bu ambulansla çocukların toplandığı iddiası kulaktan kulağa yayıldı. Her bir iddia, aileleri daha da çıkmaza sürükledi. Aradan koca bir on yıl geçti. Hepsi de bir yerlerde genç kız oldu. Ama ne bunca yıldır çocuklarını Türkiye’nin dört bir yanında arayan annelerin gözyaşı dindi, ne de “Sanki birazdan kapıdan içeri girecek” derken gözlerinde beliren o umut ışığı söndü. İşte o ‘kayıp çocuklar’...

        "Kızımı çarşaflı kadınlar kaçırmış"

        DEPREMDE Gölcük’te kaybolanlardan biri de, 3 yaşındaki Edanur ile 17 yaşındaki kuzeni Nurcan Şahin. Annesi Kadriye Üzen, “Ben oğlum Ertuğrul’la birlikte İstanbul’daydım. Kızıma Gölcük’teki ablam bakıyordu. Depremde

        Gölcük’te ablamın oturduğu Taslan Apartmanı yerle bir oldu. 250 kişiden sadece 50’si kurtuldu. Depremde ablam, eniştem ve yeğenim öldü.

        7 yaşındaki diğer yeğenimkurtuldu ve ‘Gün ışıyana dek, Edanur sürekli ağlıyordu. Sonra sesi kesildi’ dedi. 10 yıldır hiçbir gelişme yok. Üstelik sürekli

        bir yerde görünüyorlar.Mafyanın elinde olduklarını düşünüyorum” diye konuşuyor. Kızı Edanur’un o gece kuzeni Nurcan ile birlikte yattıklarını söyleyen Üzen, “Kızımın emziği, hatta yastığı bile enkazdan çıktı. Birileri ‘Ambulansla götürülürken gördük’ dediler. Gölcük’te çadırlara gittik arama yaptık.

        Anons yaptırdık, o zaman kızları kaçırdılar. Çünkü oradaki herkes kızları gördüklerini söylüyorlardı. Nurcan’ın da hafızası gelip gidiyormuş. ‘Kimsem yok’ diyormuş. Bir akrabamız, ‘Nurcan seni arıyoruz, neredesin?’ diye sormuş. ‘Beni kurtarın’ işareti yapmış. O sırada yanlarında çarşaflı kadınlar bulunan iki

        adam, apar topar arabaya bindirmişler. Kızımı kaçırdılar” diyor. Edanur’un

        ağabeyi Ertuğrul Özmen de yaşadıklarına isyan ediyor.

        "Ellerimin arasından kayıp gittiler"

        ZEYTİNBURNU Sümer İlköğretim Okulu öğrencileri Sinem(11) ile Hande

        (9), Şadıman ile Cemalettin Bora çiftinin kızları... Depremgecesine dek

        annelerinden bir an olsun ayrılmayan kız kardeşleri o günden sonra bir

        türlü bulamamışlar. 48 yaşındaki Şadıman Bora, “Değirmendere sahilinde üç katlı evin en üst katında kalıyorduk. O gece eşimin işlettiği kafeteryada uzun süre oturduğumuzdan yeni yatmıştık. Büyük bir gürültü, sonrasında da çığlıklar

        duydum. Hemen kızlarımın yanına gittim, birini sağ, diğerini sol koluma aldım.

        Sımsıkı tuttum. İkisi de uyuyordu. O sırada oturduğumuz bina denize doğru kayarak yıkıldı. Denize düştük. Kızlarım ellerimden kayıp gitti” diye söze başlıyor. Acılı anne, “Suya düştüm, yüzme bilmiyordum. Bir kapıya tutundumve

        çabalayarak karaya çıkabildim. Dalgıçlar bir haftadan fazla çalışma yaptı, ancak sonuç alınamadı. Depremden sonra çocukları Yalova’da toplamışlar.

        Genç bir kız, bir kadının gelip, ‘Bunların aileleri öldü, bunlara ben bakacağım’ deyip kızlarımı alıp götürdüğünü söyledi” diyor.

        MENDİL SATARKEN GÖRMÜŞLER

        Müzisyen baba Cemalettin Bora (54) ise, “Kızlarım ölseydi, cesetleri elbet su

        yüzüne çıkardı. Suyun dibinde sıkışsalar, yine parçaları bulunurdu. Eşimin

        cüzdanı dahi bulundu. Uzmanlar, ‘Cesedin olduğu yerde balık çok olur,

        oysa burada hiç balık yok’ dedi. Kızlarımın en son üzerinde yattığı çekyat, Karamürsel’de su depolarının çevresinde bulundu. Yalova’nın her yerine, gümrük kapılarına, limanlara kızların resimlerini astık. Biri, ‘Onları gördüm, Yalova’da TİGEMÇadır Kenti’nde cesetler arasında deli gibi dolaşıyorlardı’ dedi. Anaokulu çadırında çalışan bir öğretmen, bir Çevik Kuvvet polisi ve elbise dağıtımında çalışan bir kişi daha kızlarımı gördüklerini söylediler. Ayrıca kızlarımı Bursa Kemalpaşa’da cami avlusunda mendil satarken gördüğünü söyleyenler oldu. Onları bulmak için medyumlara dahi gittik” diye konuşuyor.

        "Kızım hastanede sır oldu"

        6 yaşındaki Gözde Karamert ise, zaman. depremin ardından Gölcük’te kayboldu. Nilgün- Osman Karamert çifti, o günden sonra hayata devam etmemiş adeta. O gün onlar için her şey durmuş. Nilgün Karamert, “Aradan 10 yıl geçti ama evladımı sağ bulacağımı hâlâ umut ediyorum. Uğraşlarımız artık sonuç vermeli. Şu an kızım, 16 yaşında. Sürekli senaryolar üretiyorsunuz. İyiyi de kötüyü de düşünüyorsunuz.” diye anlatıyor. Organ mafyasını aklına getirmek dahi istemediğini belirten Karamert’in, şu an 7 yaşında Ayşenaz isimli bir kızı var. Altı aylık hamile olan Karamert, “Depremde evimiz yıkıldı. Ben 12, eşimise 14 saat sonra enkazdan çıkartıldık. Yan binada komşum olan bir teğmen, kızımı enkaz başında ağlarken görüyor. Yarası yokmuş. Askeri

        Hastane’ye giderken onu da götürüyor. Saat 15.30’da hastaneye giriyorlar. ‘Doktorun müdahalesine dek elini hiç bırakmadım’ diyor. Ancak o sırada hastanede bayılmış. Ayıldığında ise kızım yokmuş. Teğmenle görüştük, araştırma yaptık. Komşumuzu tedavi eden doktor, kızımı hatırlamadığını

        söyledi. Keşke komşum kızımı hastaneye götürmeseydi. İyilik yapayımderken kötülük oldu. Hastane hakkında suç duyurusunda bulundum. Sonuç çıkmadı” diyor.

        ‘HİSSEDİYORUM KIZIM SAĞ’

        Karamert, şöyle konuşuyor: “İhbarlar geldi. Büyük bir ihtimalle birileri kızımı evlat edindi. Çünkü kızımı Gölcük’te Tersane İlköğretim Okulu’nda görmüşler. 5. sınıfa giden komşumun kızı, ‘Gözde’ diye seslenmiş. O da ‘Hatice abla, benim annem babam depremde öldü, sizinki yaşıyormu?’ diye sormuş. O

        sırada birileri kolundan çekip arabaya bindirmiş. Okula gittim, kaydı yok. Oysa tüm öğrenciler kızımı fotoğraflarından tanıdı. Şimdiki halini gözümde

        canlandıramıyorum bile. Sadece eski hali rüyalarıma giriyor. Her kapı çaldığında kalbim sıkışıyor. Tek dileğim, kızımı yeniden görebilmek. O ölmedi biliyorum. Ben anneyim, benim çocuğum sağ.”

        Melis öldü mü, sağ mı?

        DEPREMDE annesi Melike Kılıç ile babası Deniz Astsubay Ali Kılıç’ı yitiren 3.5 yaşındaki Melis Balamir Kılıç da, Gölcük’te kaybolmuş. Aile dostu Selen Atiktürk, “Melis elimizde büyüdü. Tek çocuktu. Evleri İskele Yolu’ndaydı. Bina arkaya doğru yıkıldı. Anne babanın 2-3 gün sonra cesedine ulaşıldı. Anne

        baba çıktı, ancak Melis’in izine rastlanmadı. İzmit’te buz pateni sahasında cesetler arasında bir çocuk bulundu. ‘Bu’ dendi. Ancak Melis mi, değil mi belli değildi. DNA testi yapılmadı, anne ve baba Kırşehir’de defnedilmişti. Mezarlarını açmak istemediler. Hâlâ içimizde kuşku var” diye konuşuyor.

        70 kişiden 10'u kayıp

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ