Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Cahit Kayra, Varlık Vergisi'ni anlattı

        HABERTÜRK Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın yurt dışında iş gezisinde olması nedeniyle Teke Tek Özel programı bu hafta Murat Bardakçı yönetiminde gerçekleşti. Programda "En kıdemli Maliyeci, Bürokrat, politikacı ve yazar" Cahit Kayra'yı ağırlayan Bardakçı, Varlık Vergisi'nin iç yüzünü irdeledi.

        Murat Bardakçı, konuğu, Varlık Vergisi uygulamasında görev alan ve bugün yaşayan tek kişi olan Cahit Kayra ile kitabı "Savaş Türkiye, Varlık Vergisi" üzerinden Varlık Vergisi'nin neden ve sonuçlarını konuştu.

        70 sene sonra neden bu kitabı yazdınız?

        Varlık Vergisini uygulayan kadronun en sonuncusu benim, ben de yaşamımım sonuna geldim. Bu olayı zaman içersinde takip ettim tabi. Bu arada arkadaşlarımdan talepler, uyarılar aldım. Bu konuda devamlı olarak yapılan bir yayın politikası var. Bunu sen yaz dediler. Varlık Vergisi, 1942'de yürürlüğe girdi, 1943'te kaldırıldı. 7 sene sonra ise 1951'de, Faik Ökten 'Varlık Vergisi Faciası' diye bir kitap yazdı. O dönemde partiler arası mücadelede Demokrat Parti, Varlık Vergisi'nin uygulanmasını sürekli eleştiriyordu. O zamanki tema, 1942'deki Şükrü Saraçoğlu hükümetini ve bu politikasını eleştirmekti. 1950'li yıllarda başlayan Soğuk Savaş nedeniyle o dönem bu konuyu tartışmadan geçti. 60'lı yıllar da darbelerle geçti, Varlık Vergisi yine konuşulmadı.

        70'li ve 80'li yıllar da çeşitli olaylarla devam etti. 1989 yılında Soğuk Savaş bitti, Sovyetler Birliği yıkıldı. Türkiye'nin batıyla ilişkilerinin seyri değişti, gelişti. Faik Bey'in 'Varlık Vergisi Faciası' kitabı tekrar çıktı ortaya ve bir çok insan bilip bilmeden aleyhinde leyhinde yazılar yazdılar. Bir talep de Alev Coşkun'dan geldi. 1910 yılının yazılarını ona tahsis ettim.

        Varlık Vergisi niçin kondu, zorunlu muydu?

        Tabiki zorunluydu. Bir konuyu tümüyle ele almak lazım ve son yargıya bakacaksınız. Ne alıp ne götürmüştür ona bakacaksınız. 2. Dünya Harbi büyük bir delilikti ve eldeki verilere göre Yahudilerden 5 milyon 720 bin kişinin öldüğü söyleniyor. 1939'dan 1945'e kadar 7 yıl boyunca bütün Avrupa boğazlaştı birbiriyle. Bu zaman Avrupa Devletleri bunu karşılamak için önlemler aldılar. Üretim azalmışken tüketim artmıştı. İngiltere Amerika gibi, ekonomileri kayıt dışı olan ülkeler vergi zorunlulukları getirdiler. Balkan ülkelerinde ise varlık vergisine benzer vergiler getirildi. 1939 yılında Türkiye'yi düşünelim. 1923'ten 1939'a kadar Sanayi Kongresi'yle beraber bir şeyler yapılmıştı. Fakat Türkiye'nin milli üretim kapasitesi içinde sanayi kapasitesi yüzde 15 kadardı,

        hizmet sektörüün ise büyük kısmı İstanbul'daydı. Anadolu'da değildi. Ulaştırma çok önemli, savaş zamanında. Bir tek demiryolları yapılmıştı, kamyon sayısı 5 bini bulmuyordu. Ekonomi önemli bir açıdan, çok zayıftı, özellikle bu ekonomi 1929 Dünya iktisadi krizinden yeni çıkmıştı. Milli Gelir o zamanki kayıtlara göre 9 milyar kadardı, adam başına gelir ise 700 lira kadardı. Ordunun teçhizatı da iyi değildi. Uçağı yoktu, tankı yoktu. Zamanın yöneticilerinin bu koşullar içinde düşündükleri 2 önemli kural vardı. Bir, Türkiye'yi ayakta tutmak, iki savaşa girmemek. Bütün dünyanın yaptığı gibi

        önlemler almaya başladılar. Bütçeden yapılan tassarrufları savaş konularına çevirmek bunların başında geldi. Ama bu yetmedi. Zamanın hükümeti Milli Koruma Kanunu çıkarttı. Bu kanunlar kapsamında, zorla çalıştırmak, el koymak gibi maddeler vardı ancak bu da iyi sonuçlar doğurmadı.

        Ulaşım ve iletişim şartları çok kötüydü. Başka yapılacak ne vardı? Bir milyon insan hudutlarda askerlik yapıyordu ve bunların iaşesini sağlamak da gerekiyordu. 1942 senesi, 2. Dünya Savaşı'nın en önemli yıldır. Çünkü o yılların ortasında Almanalar'ın savaşı kaybetmek üzere olduğu belliydi. Ama savaş bir yandan da bütün şiddetiyle devam ediyordu.

        Emisyon yoluna neden gitmediler?

        Emisyon zaten yapılıyordu, fiyatlar yüzde yüz artmıştı. Emisyonu devam ettiremediler ama. Bence, piyasalarda kağıt paranın bitmiş olması ( o zamanlar Merkez Bankası'nın matbaası yoktu, kağıtlar ingiltere'de basılıyordu, bir miktarda galiba Almanya'da basılıyordu) önemli bir nedendir. Bu durumla karşı karşıya kalan Türkiye de, Varlık Vergisi'ne gitti. Bu iş çıktığı zaman hükümet, Maliye Bakanlığı'ndan acil para kaynağı istiyor. Ben o zaman Maliye Müfettişşiyim. Maliye Bakanlığı, gelir kurumlar vergisi düzenini kuracak, aşırı kazançları kontrol edecek, itirazlar gelecek, itirazlar gidecek. Bu durumda Maliye Bakanlığı'nın getirdi Varlık Vergisi'ni. Bu zamanki İstanbul, küçük bir sosyetedir, herkes birbirinin ne kadar zengin olup olmadığını bilir. Buna dayanarak zenginlerden, hatta herkesden vergi alınacak.

        Zenginlerden hangi kıstasa göre vergi alındı?

        Asıl kıstas kimlerin zengin olduğuydu. Ki dediğim gibi zaten kimlerin zengin olduğu biliniyordu. Ben diyorum ki, bunlar belirlenirken ayrıcalık yapılmadı.

        Hata da mı yapılmadı?

        Hata tabi ki yapılmıştır. Ama bazı durumlarda kanunda itiraz hakkı olmadığı halde, bazı itirazlar kabul edilmiştir. Kayıtlı olandan da vergi alındı, esnaftan da alındı. Bana o zaman Kadıköy ile Yedikule'de görev verildi. Fakat daha sonra yabancıların vergileri için bizzat kurduğum servisi yönettim daha sonra İzmir'e gittim.

        Varlık Vergisi'nde yabancı, Rum, Ermeni, Müslüman ayrımı yapıldı mı?

        Kanunda böyle bir şey yok. Mehmet İzbey ve bazı arkadaşlar böyle bir ayrıma gitti. Tahakkuk rakamları üzerinde duruyoruz ama tahsilat çok daha önemliydi. Verginin yüzde 20- 25'i tahsil edilememiştir. Biz biliyoruz ki, Türkler vergilerinin tamamını verdiler.

        Vergi ne kadar yürürlükte kaldı?

        1943'te kaldırıldı, tahakkuklar hesaplandı ve hesap kapatıldı. Vergilerden tahsil edilen 315 milyon liranın içinde Gayrimüslimlerden 30 milyon lira alınmıştır. Yabancılardan da 130 milyon lira alınmıştır. Yani, 315 milyon liranın 160 milyonu onlardan alınmıştır.

        Peki borçlar niye silindi daha sonra?

        Amerika devreye girdi daha sonra. İspet Paşa'ya geldiler ve durumun sona ermesini istediklerini söylediler.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ