Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam cezaevi aracı yandı

        12 Ağustos 2011’de yine burada bir yazım yer almıştı. Cezaevlerinde son 10 yılda sağlık kontrollerinin düzenli yapılmaması ve teşhis sonrası tedavilerdeki ihmallerden ötürü yaşamını kaybeden 913 insana dairdi o yazı. Sayı “en azından” 918 oldu şimdi.

        Hem de ihmallerin en büyüğü yüzünden, kaza deyip geçemeyeceğimiz bir hadise yüzünden.

        Olayın nasıl gerçekleştiğini gazetelerden, televizyonlardan hepiniz gördünüz, okudunuz. Van’dan İstanbul’a nakil sırasında cezaevi aracı “teknik” bir arıza sonucu alev alıyor ve içerisinde bulunan beş mahkum yanarak hayatını kaybediyor.

        O ateş kalbe düşüyor, o araç kalbimizin tam ortasında cayır cayır yanıyor.

        Ve kimse bir şey yapamıyor, “şok” yüzünden.

        Peki.

        *

        İnsanın aklına önce şu sorular geliyor:

        -Cezaevlerinde kaç tutuklu-hükümlü var?

        -124 bin 74.

        -Peki tutuklu sayısı kaç?

        -54 bin 796.

        -Onları nakil eden araç sayısı kaç?

        -607.

        *

        Feci olayın gerçekleşmesi üzerine Adalet Bakanlığı “müjde”yi patlatıyor:

        “2011 yılında ise 100 adet hükümlü ve tutuklu ring aracı alım ihalesi Devlet Malzeme Ofisi tarafından yapılmış olup, bu araçlar 2011 yılı sonuna kadar Genel Müdürlüğümüze teslim edilecektir. Son dört yılda, 2011 yılında alınacaklarla birlikte 256 adet hükümlü ve tutuklu nakil aracı alınmış olacaktır."

        Bu yüreklere su serpen açıklama kimseye, hiçbir şey ifade etmiyor ya da etmemesi gerekiyor. Çünkü olay gerçekleşirken orada ne bir damla su var ne de yanarak ölen insanların çığlıklarını dindirecek bir bilgi...

        Tabi ben bekliyorum bu olay sebep gösterilerek şimdi bir güvenli, janti cezaevi aracı ihalesi açılır, adını hiç bilmediğimiz çok zengin biri bu ihaleyi alır, cebini doldurur falan filan...

        E mahkum sayısı bu kadar çok olunca ve her yıl böyle çoğalınca alın size kurumayacak bir çeşme...

        Bakalım artık, altına ağzını ilk kim dayarsa.

        *

        Meseleye bir de insanlık dışı, değil hayvan ya da bitki, bir masa ya da bir soba duyarlılığında bile bakamayanlar var bir de. Ölenlerin arkasından yazdılar orda burda...

        “Onlar zaten masum insanların canını yakmıştı, iyi oldu” diyen insanların sesini duydum, twitter’da ve haber altlarındaki yorumlarında gerçek yüzlerini gördüm. Bunu yazan zavallı vicdansızlarla aynı dünyayı paylaşmaktan utanıyorum.

        *

        Yanıt bekleyen diğer sorular:

        -Alev alan bir araca müdahale etmek yerine “şok”a giren güvenlik sorumluları, memlekette savaş çıksa ya da araca bir saldırı olsa nasıl bir tepki verecekler? Nasıl bir eğitimsizlik, nasıl bir tecrübesizliktir ki bu? Buna rağmen, bu hazırlıksız insanlar bin altı yüz küsur kilometrelik yolda mahkumlara nasıl refakat edebiliyor?

        -Aracın içinde güvenliği sağlamakla sorumlu askerler, mahkumların kaçma ihtimalini düşünerek risk almamak için mi tahliyeyi gerçekleştiremedi?

        -Cezaevi aracının güvenlik kameralarının deşifresi yapılabilecek durumda mı?

        - Van-İstanbul arası 1637 kilometre. Türkiye il sınırlarının neredeyse en uzak iki noktası neredeyse. Böyle uzun bir yolculuk için böyle eski ve bakımsız bir aracın risk teşkil ettiği akla gelmedi mi? Bu bir ihmal değil midir?

        -Bu mahkumlar neden uçak yerine bu araçla nakil edilmek istendi?

        -Bu araçların bakımları ne sıklıkta yapılıyor, yaşı geçmiş araçlar da hala kullanımda mı?

        -Yanan araba 2010 model ve dizel... Dizel kolay yanan bir benzin değil. Konuyla ilgili detaylı rapor ne zaman kamuoyuna sunulacak?

        *

        Mahkum dediğimiz “insandır.” Benim bildiğim, dünyada beş insanın daha yaşama şansı elinden gitti. Kendilerini savunamadan ve gerçekte ne olduğu aslında hiçbir zaman bilinemeden, beş insanımızı kaybettik. Suçlarının ne olduğu inanın umurumda değil. Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor. Son sözüm en büyük endişenin, ekranda donmuş kalmış alt yazısı gibi, zihnime çakıldı, gitmiyor.

        Cezaevinde, parmaklıkların arkasında tuttuğu insanını bile koruyamayan bir devlet, bu olayın hesabını kime ve nasıl verecek...

        * * *

        Not: Olayda hayatını kaybedenlerden Akif Kabalı’nın amcası Fethullah Kabalı, Adalet Bakanlığı’ndan şikayetçi olduğunu söylüyor...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ