Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Baraj faciasının suçlusu belli oldu

        Adana'nın Kozan İlçesi'ndeki Gökdere Köprü Barajı Derivasyon Tüneli'nin kapağının patlaması sonucu suya kapılan işçilerden, 5.günde birinin daha cesedine ulaşıldı. İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Adana Kozan'daki Gökdere Köprü Barajı inşaatında 24 Şubat'ta meydana gelen faciayı yerinde inceleyerek, bir ön rapor hazırladı. Ön rapora göre suçlu DSİ.

        Kaymakam İzzettin Sevgili, kazı çalışmasında bir işçinin toprak altında ayağının görüldüğünü ve bölgede cesedi çıkartmak için ince çalışma yapıldığını söyledi. Diğer 7 işçiye ulaşılması için çalışmalar da sürüyor.

        Gökdere Köprü Barajı ve Hidroelektrik Santrali'nin Derivasyon Tüneli'nin kapağı 24 Şubat'ta saat 13.30 sıralarında patlamış, baraj göledinde tutulan yaklaşık 80 milyon metreküp suyun boşalmasıyla işçilerden Zakir Erdemli ile Mehmet Aksoy yaralı olarak kurtulmuş Eyüp Altıntaş ile Cumali Değirmenci'nin ise cesetleri bulunmuştu.

        Kayıp olduğu belirlenen 8 işçi aranırken Kozan Cumhuriyet Savcılığı'nın başlattığı soruşturma kapsamında ise Şantiye sorumlusu Proje Müdürü Erdal Nakas ile şantiye şefi Öncü Polat tutuklanmıştı.24 Şubat'tan bu yana bölgede Adana Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı 50 dalgıç polis, jandarma, Ulusal Medikal Kurtarma ve İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ekipleri de Göksun Irmağı ve baraj çevresinde kayıp işçiler Erkan Yeğen, Latif Değirmenci, Erdal Demirelli, Mehmet Yılmaz, Hasan Bolat, Veli Damaksız, Selahattin Aral ve Necmettin Karayiğit'i bulmaya çalışıyor.Kozan Kaymakamı İzzettin Sevgili'nin bizzat takip ettiği arama kurtarma çalışmaları bu sabah günün ilk ışıklarıyla yeniden başladı. İşçi yakınlarının umutlu bekleyişi sürerken saat 09.00 sıralarında Derivasyon Tüneli'nin kapağının önünde şiddetli tazyikle oluşan ve çamurla dolan alanda toprak altında bir kepçe ve iş makinesinin içinde bir cesede rastlandı.

        İşçinin ayağının görülmesi üzerine alanda arama kurtarma ekipleri, kazma ve kürekle ince bir çalışma yapmaya başladı.Ayağı görülen cesedin çıkartılmaya çalışıldığını belirten Kaymakam İzzettin Sevgili, havanın yağışlı olduğunu belirterek, Gökdere Köprü Barajı'nın henüz üstünde bulunan ve su oranı üst sınıra ulaştığı ileri sürülen Menge Barajı'ndan su bırakılmasının da planladığını, ancak bunun yağış durumuna göre kesinlik kazanacağını söyledi. Sevgili, bu barajdan bırakılan suyun Gökdere Köprü Barajı'nda toplanacağını, arama kurtarma çalışmasını etkilemeyeceğini kaydetti.

        AİLELER TARAFSIZ BİLİRKİŞİ İSTİYOR

        Kayıp baraj işçilerinin aileleri adına konuşan Erkan Yeğen'in ağabeyi Ayhan Yeğen, savcılıkça oluşturulan bilirkişi heyetinin üniversitelerdeki öğretim üyelerinden oluşmasını isteyerek, "Yapılmakta olan kovuşturma aşamasında olaya yol açan özel veya kamusal güvenlik denetimi makamlarında çalışanların, bilirkişi olarak tayin edilmemelerini; Bilirkişi Komisyonu'nun başta ODTÜ olmak üzere üniversitelerin uzman kadrolarından bilim adamlarıyla bağımsız meslek odalarınca bildirilecek listelerde yer alacak uzmanlar arasından seçilerek oluşturulmasını ve sanıklar hakkında cezalandırılmaları için kamu davası açılmasını talep ediyoruz" dedi.

        Ağabey Yeğen ayrıca şu iddialarda bulundu: "Olay sonrası eldeki ilk bulgulara göre söz konusu felaket, teorik ve teknolojik bilgi yetersizliği ve mühendislik hatası olarak kendini göstermektedir. Medya haberlerine göre kum torbalarıyla sızıntı durdurulmaya çalışılmıştır. Zaman varken başta işçiler ve yöre halkı uyarılmamış ilkel önlemlerle yetinilmiştir.Olay, teknik açıdan değerlendirildiğinde ise ya projede bir hata olduğu ya da kapak imalatının yanlışlık, belki de eksik yapıldığı gündeme gelmektedir. Örneğin, kaynak işlemleri eksik ya da yanlış yapılmış, daha da kötüsü bozuk malzeme kullanılmış olabilir. Bütün bunlar belli bir mühendislik hatasının göstergesi olarak değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu nedenle öncelikle proje hesaplarının doğru yapılıp yapılmadığı, buna bağlı olarak söz konusu kapakların projeye uygun yapılıp yapılmadığının saptanabilmesi için inşaat ve imalat projelerine el konularak güvenceye alınmalıdır. Projede yanlışlık yoksa kapaklar hatalı üretilmiştir; kapaklar doğru üretilmişse projeler hatalıdır. Söz konusu olayda bunun ikisi dışında bir başka olasılık görülememektedir.

        Barajda sızıntı, kapakta çatlak gündeme geldiğinde işçiler inşaat sahasındaki risk bölgesine gerekli güvenlik önlemleri alınmadan sokulmuştur. Böylesine büyük tehdit karşısında işçiler neden risk bölgesine sokulmuştur? Basına yansıyan fotoğraflarından görüleceği gibi inşaat şantiyesi ve işçilik üniteleri barajın tahliye ve taşkın alanı içine konuşlandırılmıştır."

        SUÇLU DENETİM YAPMAYAN DSİ

        İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, Adana Kozan'daki Gökdere Köprü Barajı inşaatında 24 Şubat'ta meydana gelen faciayı yerinde inceleyerek, bir ön rapor hazırladı. İnşaat Mühendisleri Odası, ön rapora dayanarak bir açıklama yaptı. İnşaatta çalışan iki işçinin öldüğü (sekizi de hala kayıp) olaya ilişkin söz açıklama şöyle:

        - Gökdere Köprü Barajı'nın dolu hacminin 93 milyon m3 olduğu, barajda su tutulmaya başlandığı, su hacmi 87 milyon m3 ulaştığında derivasyon tünelindeki mekanik kapağın basınca dayanamayarak koptuğu anlaşılmıştır.

        - Baraj inşaatı tamamlanmadan gövdede su tutulmaya başlanmış olması, barajın mansap kısmında ve tünelde işçilerin çalışmaya devam etmesi, kaza anında işçi kayıplarını ciddi boyutlara taşımıştır.

        - Ayrıca, mekanik tünel kapağını destekleyen betonarme yapıda kopmalar olduğu ve kapak arkası tıkaç betonlarının yapılmamış olduğu görülmüştür.

        Şubemizin hazırladığı ön raporda, olayın tünel kapağının ve bağlantı elemanlarının maksimum su basıncına dayanıklı bir şekilde tasarlanmamış olmasından kaynaklandığına yer verilmiştir.

        Bir baraj inşaatında böylesi bir ihmalin yaşanmasının iki nedeni vardır. Bunlardan ilki Türkiye'nin su kaynaklarını yangından mal kaçırırcasına özel sektöre devreden bir anlayışın iktidarda olmasıdır. Bu anlamda ülke genelinde çevresel ve sosyolojik etkileri hesaba katmadan, hiçbir kurum veya kuruluşun görüşünü almadan, bölge halkının ihtiyaçlarını yok sayarak hayata geçirilmek istenen hidroelektrik santrallere bakmak yeterli olacaktır. Suların satılmasındaki ısrar ve telaş, çevresel ve sosyolojik etkilerin gözetimini engellemektedir.

        Yaşanan facianın ardından Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu tarafından yapılan açıklama, olayın ikinci nedeni olan denetim eksikliğini gözler önüne sermiştir. Bakan Eroğlu, DSİ'nin denetim yapmamasını Danıştay'ın "Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliğini" durdurma kararına bağlamış, sorumluluğun kendilerinde olmadığını ifade ederek kamuoyunu yanlış bilgilendirmiştir.

        Bakanın konuşmasında ifade edilen Yönetmelik, Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği'dir. DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Yönetmelik ilk olarak 15.08.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, üst birliğimiz TMMOB'nin açtığı dava sonucunda 30.03.2010 tarihli Danıştay kararıyla yürütmesi durdurulmuştur. Danıştay'ın bu kararının ardından 13.05.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ikinci Yönetmelik hakkında ise 31.10.2011 tarihinde Danıştay tarafından ikinci kez yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir.

        Söz konusu Yönetmelik, denetim mekanizmasının özel sektöre devredilmesi koşullarını düzenlemekte ve bu da hâlihazırda DSİ'nin asli görevlerini tanımlayan 6200 Sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri hakkında Kanun'un 2. Maddesine aykırılık göstermektedir. Kanunla münhasıran DSİ'ye verilen denetim görevi, anılan Yönetmelikle özel denetim firmalarına devredilmek istenmektedir.

        Danıştay'a itiraz davası açan TMMOB'nin en temel gerekçesi de, kamu kaynakları üzerindeki yatırımların denetlenmesi hususunda özel firmaların yetkilendirilmesinin doğuracağı risklerdir.

        Yürütmesi durdurulan Yönetmelikte, yapımcı firmaya çalışacağı yetkili denetim firmasını belirleme hakkı tanınmıştır. Bir yapımcı firmanın parasını kendi ödediği bir denetim firmasından hizmet alması uygulamada "şeklen denetimin" önünü açacaktır. Denetim firmasının mali bağımlılığının denetimin kamusal niteliği ile çelişeceği açıktır.

        Yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması DSİ'nin kanunla kendisine verilen denetleme yetkisini kullanmasına engel değildir. 6200 sayılı yasa yürürlükte olduğu sürece DSİ su yapılarını denetlemekle yükümlüdür. Bugün böylesi bir facianın yaşanmasının nedeni de söz konusu yönetmeliğin iptal edilmesi ile doğan hukuksal bir boşluk değil, DSİ'nin asli görevleri içerisinde yer alan "denetleme" görevini yerine getirmemiş olmasıdır.

        DHA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ