Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Cumhuriyet’imizde utanılacak dört büyük hata yapıldı’

        KÜBRA PAR / HT PAZAR

        Haldun Dormen'le aynı sokakta oturuyoruz ama tanışmıyorduk Uğrayıp komşuluk ilişkilerimizi başlattım. Hem memleketin halini konuştuk hem de biraz Teşvikiye dedikodusu yaptık. Köşedeki manavı, eczacıyı, Zorlu Apartmanı'ndaki komşuları çekiştirdik... 85 yıllık hayatında pek çok şeye şahit olmuş. "Ben Atatürkçüyüm ama Cumhuriyet'imizde dört büyük hata yapıldı" dedi. Bakın onlar nelermiş...

        Ne zamandır bu evde yaşıyorsunuz?

        16 yıl önce aldım burayı. Çocukluğum Şişli'de geçti. Betül Mardin'le evlenince Teşvikiye'ye taşındım. Sonra Mecidiyeköy... Son durak burası...

        Komşuluk yaptığınız birileri var mı?

        Bennu (Gerede) aşağı katta oturuyor. Pek görüşmüyoruz ama selamlaşıyoruz. Zafer (Algöz) eski arkadaşım, o da bu apartmanda.

        Bennu'nun çok çocuğu var, Allah'tan üst katınızda oturmuyorlar!

        Evet! Çok patırtılı bir aile galiba! (Gülüyor).

        Mahalleliyle aranız nasıl?

        Bakkalla, köşedeki manavla selamlaşır, konuşuruz. Emel Eczanesi'nin sahibi Emel Hanım'la da aram iyidir.

        'AYŞE'YE KIZMIYORUM AMA YADIRGIYORUM'

        Torunlarınızla aranız nasıl?

        Torunlarımı fazla göremiyorum ki! Büyük torunum Yasemin film prodüktörü oldu, sürekli seyahat ediyor. Alya Kemer'de oturuyor. Ayşe ve Ömer de ha bire seyahat ettikleri için pek görüşemiyoruz.

        Ayşe Arman'la aranız nasıl?

        Çok iyi. Eski gelinle de aramız iyidir. Onun yeri ayrı, Ayşe'nin yeri ayrı. Ayşe çok akıllı ve cesur bir kadın.

        Yadırgadığınız tarafları var mı?

        Var tabii, aileden fazla söz etmesini yadırgıyorum.

        Kızıyor musunuz?

        Kızmıyorum ama yadırgıyorum.

        'AYAĞIMIN AKSAMASI BAŞARILI OLMAMA VESİLE OLDU'

        Annenizin babası paşaymış...

        Evet, annem asker ailenin kızıydı. Çamlıca Lisesi'nde eğitim görmüş, tipik bir İstanbul kadınıydı. Biraz piyano çalar biraz Fransızca bilirdi. Sanata meraklı bir aileydik fakat sanatçı yoktu.

        Babanız?

        Kıbrıslı bir işadamının oğlu ama dedem tutucu bir adammış. Shakespeare'in bir oyununda sahne aldığı için 6 ay babamın suratına bakmamış. Torunun ne olduğunu bilseydi kemikleri sızlardı!

        Sanatçı olma kararınıza karşı çıkmışlar...

        Yale'den kabul aldığımı herkes biliyordu fakat annemle babama söylemeye cesaret edemiyordum. Babamın Amerika seyahatinde olduğu bir sırada kendisine uzun bir mektup yazdım. Beni boş gezenin boş kalfası zannediyormuş, "Bir ideal sahibi olmana çok sevindim, ama bir şartım var bu işin en iyisi olacaksın" yazmış...

        Okul yılları?

        Babam önce herkesle temas etmem için Şişli'de normal bir ilkokula gönderdi. Zengin çocuğuyla da kapıcı çocuğuyla da arkadaş oldum. Oradan sonra Galatasaray'a gittim. Fakat babam işlerinde yardımcı olabilmem için İngilizce öğrenmemi istiyordu, o yüzden lisede (Robert) Kolej'e geçtim. Benim de gizli emellerime çok uyuyordu çünkü Amerika'da eğitim almak istiyordum.

        8 yaşında talihsiz bir kaza geçirmişsiniz...

        Futbol oynarken sakatlandım. Annemler o sırada seyahatteydi. 6 hafta sonra doktora gittik. Kemik iltihap almış. Ameliyat ettiler. Fakat doktor yanlışlıkla ayağımı kaldıran siniri koparmış. Topallamıyorum ama yürürken ayağımın hareketi biraz değişik oluyor.

        Kompleks duydunuz mu?

        Evet. Hesaplardım, eğer size doğru geleceksem, yürüyüşümü görmeyin diye arkadan dolaşırdım. Ama sonra hırslandırdı beni. Başarılı bir tiyatrocu olma sebeplerinden biri budur.

        Aklınızda kalan talihsiz bir an var mı?

        Yale Üniversitesi'ndeyken ayağımdaki problemden dolayı oyuncu olamayacağımı düşünüp yönetmenlik bölümüne girdim. Ama orada da mutlaka birkaç sahnede rol almak gerekiyordu. Bir gün Julius Caesar'dan bir sahne yaptıktan sonra hocam Miss Welch "Ayağınla komik bir şey yapıyordun, ona hiç gerek yok" dedi. Boş bulundum "Ayağım sakat" dedim, kadın kıpkırmızı oldu. "Bu kadar fevkalade bir tiyatro hocası bugüne kadar bunu fark etmediyese bu ayakla idare ederim" diye düşündüm. Sonra onlarca başrol oynadım...

        'SEMİRAMİS PEKKAN AKILLI BİR KADIN'

        Betül Mardin'i saymazsak, hayatınızda en çok iz bırakan kişi kim oldu?

        Miss Welch. En büyük hocam.

        Semiramis Pekkan iki yıl çıktığınızdan söz etti...

        Semiramis çok hoş ve akıllı bir kadındı. Beraber olmaktan çok büyük keyif aldığım biriydi. O sıralar Betül'den yeni boşanmıştım. Hâlâ birbirimizi saygı ve sevgiyle karşılarız.

        Sonraki aşklarınız?

        Gelip geçici şeyler oldu, üstünde durulacak bir şey yoktu...

        En hınzır tarafınız ne?

        Çelme takarım! Ama düşerse diye önlemimi de alıyorum.

        'KİLİSEDE DE CAMİDE DE AYNI HUŞUYU BULUYORUM'

        Dindar biri misiniz?

        Dindar değilim ama inançlıyım. Tek Tanrı'ya inanıyorum, dinlerin ayrımını doğru bulmuyorum. Kilisede de camide de aynı huşuyu buluyorum.

        Camiye gittiğiniz oluyor mu?

        Durup dururken gitmiyorum ama önünden geçiyorsam bazen içine giriyorum. Süleymaniye'ye, Sultan Ahmet Camisi'ne girince o azameti hissediyorsunuz.

        Betül Hanım sizin için "Eli çok açıktır" demiş. En çok neye para harcıyorsunuz?

        'KÜRTLER İHMAL EDİLDİ'

        Son günlerde Kürt sorunu ve müzakereler gündemde. Siz de Kürtçe bir oyun sahnelemiştiniz...

        Kürtlerin ihmal edildiklerini düşünüyorum, o yüzden gittim. Birçok kişi bana itiraz etti ama yine de gittim. Zor şartlarda çalıştık, ama en keyif aldığım işlerden biri oldu.

        "İhmal edildiler" derken neyi kast ediyorsunuz?

        Bunu Cumhuriyetimizin hatalarından biri olarak görüyorum. Atatürkçüyüm amaCumhuriyetimizde utanılacak dört büyük hata yapıldı; Varlık Vergisi, Köy Enstitüleri'nin kapatılması, 6-7 Eylül Olayları ve Kürtlerin ihmal edilmesi.

        Varlık Vergisi sırasında belki küçüktünüz ama 6-7 Eylül günlerini nasıl hatırlıyorsunuz?

        Çok yakın dostlarımızın dükkânları, evleri tahrip edildi. Babamın o günkü yüzünü unutamayacağım. Yazlıkta kalıyorduk. En yakın arkadaşım (sonradan Akbank'ın Genel Müdürü olan) rahmetli Hamit Belli geldi, "İstanbul yanıyor, farkında değil misiniz?" diye sordu. Baktım Sarayburnu tarafı kıpkırmızı! Babam İzmir'den dönmüştü, ofise doğru yürürken yolda karşılaştık ama üzüntüden beni tanımadı. Yollar kumaş ve teneke parçalarıyla kaplıydı. İnanılmaz bir koku yayılmıştı. İstanbul'un nüvesini oluşturan bir sürü Rum ve Ermeni göçtü gitti ki çoğu iyi tiyatro seyircisiydi.

        Peki ya Köy Enstitüleri?

        Köy Enstitüleri kapatılmamış olsaydı Türkiye bambaşka bir yerde olurdu.

        “BUNLAR 50 SENE EVVEL YAPILMIŞ OLSAYDI, BUGÜN HİÇBİR SORUN KALMAZDI”

        Bazı sanatçılar gerekirse dağa çıkıp Kürtlerle konuşabileceklerini söylediler...

        Ben de seve seve konuşurum. Kürtlerden çok ahbabım vardır zaten. Kürtçe oyun sahnelemek için Diyarbakır'a gittiğimde ilk provalar çok zor geçti. Onlar beni kabul edecek mi, ben onları kabul edecek miyim diye düşünerek endişelendim. Sonra çok iyi dost olduk.

        Son süreci nasıl görüyorsunuz?

        Üsten yapılıyormuş gibi geliyor ama inşallah köklüdür çünkü buna çok ihtiyacımız var.

        Neyi eksik görüyorsunuz?

        Oyunun galasından sonra Osman Baydemir bize bir yemek verdi. Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya da oradaydı ve dedi ki “bunlar 50 sene evvel yapılmış olsaydı, bugün hiçbir sorun kalmazdı”.

        Taleplerini nasıl buluyorsunuz?

        Özerkliği bilmiyorum ama Kürtçe'nin yasaklanması saçma. Okullarda Rumca Ermenice ders veriliyorsa Kürtçe de verilmesi lazım. Kürtler de Türklerin bir parçası. "Türk" derken illa Müslüman Türk olması lazım değil. Bu ülkede Ortodoks Türk de var, Musevi Türk de, Kürt Türk de, Azeri Türk de... Onlar da bizim elimiz kolumuz.

        "Ülke bölünür" diyenler var.

        Böyle bir korkum yok ama tarih ne gösterir beli olmaz. Ben Amerika'da okurken zenci sorunu vardı. Gittikleri tuvaletler bile ayrıydı. Şimdi zenci bir başkanları var. Tarih çok hızlı değişiyor.

        'YALAN DÜNYA'YI BEĞENMİYORUM'

        Yalan Dünya'yı beğenmiyorum. Fazla abartılı buluyorum. En iyi oynayanlar Birse ve Beyaz. Bartu Küçükçağlayan aslında çok yetenekli bir çocuk ama orada bakamıyorum. Yazık!

        Yetiştirdiğiniz öğrenciler arasında en yeteneklisi hangisiydi?

        Metin Serezli, Nevra Serezli, Altan Erbulak, İzzet Günay. O kadar çok var ki!

        "Keşke emek harcamasaydım" dediğiniz biri var mı?

        Rahmetli Nisa Serezli'yi başta çok yetenekli bulmazdım ama sonra büyük bir çıkış yaptı, star oldu. Ufak tefek bir kadındı, peltek konuşurdu, karizması yoktu ama sahneye çıktığı zaman devleşirdi. O yüzden artık kimse için "Bunda kabiliyet yoktur" demiyorum.

        Öğrenciniz olmayan ama beğendiğiniz kimler var?

        Beren Saat'i beğeniyorum. Kıvanç Tatlıtuğ'a hayranım çünkü kendini çok iyi yetiştirdi. Kenan İmirzalıoğlu da öyle... Şu sıralar Kayıp Şehir'i seyrediyorum. Oradaki oyuncuların çoğu tiyatrodan gelme ve çok başarılılar. Özellikle Gökçe Bahadır'ı çok beğeniyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ