Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Kadın Hem erkekleri seviyorum, hem de...

        IŞIL CİNMEN / HABERTURK.COM

        icinmen@haberturk.com

        Çok istiyorsanız, belki uzak bir gelecekte gönül rahatlığıyla feministlerle dalga geçebilir, feminizm karşıtlığı yapabilir, “8 Mart da neymiş yeaani” diyebilirsiniz.

        Ama henüz değil…

        (DÜN: FEMENist misin, FEMİNist misin?)

        Çünkü sadece Şubat 2013’te:

        11 kadın öldürüldü.

        11 kadına tecavüz edildi.

        20 kadına ve bir bebeğe şiddet uygulandı.

        Koruma kararlarına rağmen bir kadın öldü, ikisi ağır yaralandı.

        bianet, her ay kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz haberlerinin çetelesini tutuyor. Bu çetelelere biraz göz atarsanız bu ülkedeki feminizm fobisinin ne kadar tehlikeli olduğunu görürsünüz.

        BİR HOBİ OLARAK FEMİNİZM

        Bunu yenmek zorundayız. Hatta bir süreliğine hobi olarak feminist olmalı; çevremizdekileri de feminist yapmalıyız. Feminizm 101 şu aşamada yeterli olacaktır.

        Hakları ihlal edilen grupların başka gruplar tarafından korunması çok değerli çünkü bu sorumluluk duygusunu güçlendirir.

        Sorumluluk duygusu birçok kötülüğün önüne geçebilir.

        İnsanlık hep eşitsizliği kabul ederek yaşadı.

        Siyahlar/beyazlar, kadınlar/ erkekler, soylular/ soysuzlar…

        Bu ayrımların, sistem içindeki eşitsizliğini azaltmak için çok büyük mücadeleler verildi.

        Diyalog hep şuna benziyordu:

        “Bak senin hakların var.”

        “Ne güzel!”

        “Ama o Çingene’nin, Kürt’ün, siyahın, başörtülünün de aynı hakları var.”

        “Nasıl yani, olamaz?!”

        Her seferinde bu noktada koptu zincir.

        İNSAN GÜCÜNÜ HAKLARINDAN ALIR

        Eşitsizliğin normal kabul edildiği bir geçmiş var arkamızda. Ama şimdi bunu normal bulmayanların yazdığı tarihe bakmak gerekiyor.

        İnsan gücünü haklarından alır.

        Bugün meclisteki kadın vekillerin nasıl orada olduğunu sorgulamıyorsunuz. Ama onlar -kendilerini feminist olarak tanımlasınlar ya da tanımlamasınlar- aşağıda anlatılanların sonucu olarak oradalar.

        ERKEKLER VE ÇOCUKLAR DIŞINDA: KADINLAR

        Basitçe ve özetle:

        19'uncu yüzyılın ortalarında, endüstri devrimiyle beraber kadınların içinde bulunduğu koşullar çok zorlaştı. Bir kesim de entelektüel ve ideolojik olarak değişiyordu.

        Bu zor koşullar ve ideolojik ilerleme birleşti; feminist hareketi doğurdu.

        O zamanlar, "İnsan Hakları" kavramı da artık kabul ediliyordu çünkü orta sınıf erkekler, monarşi ve aristokrasiyle mücadele edebilmek için bu haklara ihtiyaç duyuyordu. Fakat bu haklardaki “insan” henüz işçileri, kadınları ve siyahları kapsamıyordu.

        Çoğunluk için kadın, yaradılışı gereği çocuklar ve erkekler için vardı.

        Bu sırada bir takım kadınlar, “erkekler ve çocuklar dışında bir şeyler olmalı” diye düşünmeye başladılar.

        1920’lere geldik…

        Amerika Birleşik Devletleri'nde kadınlar “biz de oy vermek istiyoruz” dediler ve mücadeleye başladılar. Bugünkü anlamıyla feminizmin ilk adımlarını bu hareket attı.

        1964'te…

        Medeni Haklar Yasası, aynı işi yapan kadınlara ve erkeklere eşit maaş ödenmesi için kural getirdi.

        1960'lar…

        Cinsel devrim başladı. Buna “Kadının Özgürleşmesi” (women's liberation) adı verildi. Kürtaj hakkı, doğum kontrolü gibi konularda bilinç gelişti. Kadınlar, örgütlenmenin getirdiği değişim gücünü kavradı.

        "Kişisel olan politiktir" dediler. Çünkü örneğin kadının gördüğü şiddet toplumsal bir sorun ve politik. Kadınların bedenleriyle kurdukları ilişki de hukuksal, siyasal ve toplumsal.

        Bunu anladılar.

        1990’lar ve sonrası

        1990'lardan bu yana üçüncü dalga yükseldi. "Girlie Culture" denilen karışık alan da bu dalganın içinde. Merak ettiyseniz Buffy the Vampire Slayer izleyebilirsiniz.

        Ama bu alan tartışmalı.

        Mesela Özgür Kız reklamlarını hatırlıyorsunuzdur. Nil Karaibrahimgil’in oynuyordu; dağda, bayırda sırt çantasıyla dolaşan “özgür kız”dı. Reklam, o zamanlar için fazla özgür bulunmuştu, çok modern görünüyordu.

        Oysa bu bir açıdan tutucu bir reklamdı.

        Çünkü örneğin “özgür erkek” diye bir reklam karakteri olabilir mi? Erkek zaten özgür kabulü olduğundan böyle bir karakter özelliksiz olacaktır. Bu tip temsilleri, izlerken anlamayabiliriz ama bilinçdışımız bu kodları kabul eder ve doğallaştırır. Yani kızın özgür olması “haber değeri” taşır.

        Şimdilik bu kadar.

        ERKEKLERİ SEVEREK FEMİNİST OLMAK MÜMKÜN MÜ?

        Bu akım, eksik olarak özetlediğimin çok daha ilerisinde, karmaşık ve çok fraksiyonlu bir hareket. Çünkü kadın tek bir kategori değil; tek bir sorunu olmadığı gibi tek bir görevi de yok.

        Kadınlar bile övüne övüne “Ben feminist değilim” diyor.

        “Peki, eşit haklara inanıyor musun? Oy hakkı, eşit maaş hakkı? gibi…” deyince, "Evet" diyorlar.

        Yani Türkiye’de feminizm, kadın haklarını savunmaktan ziyade erkeklerden nefret etmek olarak algılanıyor.

        Oysa öyle değil.

        Erkekleri çok severek de feminist olabiliriz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ