Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam İlişkiler Erkeklerin birbirine anlatamadığı her şey...

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Fotoğraflar: Merve Çay

        Çarşamba yayınlanan Esin Övet ve Oben Budak röportajına çok tepki geldi. Bir kısmı olumlu, diğer kısmı da tahmin edilebileceği gibi çok olumsuzdu.

        Olumsuzların özeti şöyle:

        “Bu anlatılanlar zararlı, ayıp”

        “Kadın düşmanlığı yapılıyor”

        “Kaç kişi böyle yaşıyor? 70 milyonluk ülkeyi ilgilendiriyor mu?”

        Aşk ne kadar ilginçse, aşktan kaçanlar da o kadar ilginç. Kimse birbiri gibi olmak, hissetmek, yaşamak zorunda değil ama yaptığımız her şey, yaşadığımız tüm ilişkiler insana ait.

        Ayıp yok, hepsi konuşulmalı.

        Yazının başında da belirtildiği gibi, konunun özneleri Türkiye’de yaşayan çok küçük bir kesim. Tabuları sert olan bir ülkede onları kendilerince kırıyorlar, bir özel bölge yaratıyorlar. Bu açıdan da anlattıklarının bir değeri var.

        Bunları tartışırken bir suçlu aramıyoruz; biri gözlemlerinden yola çıkarak kadını hatalı görebilir, diğeri erkeği, bir başkası tümüyle ilişki şeklini... Bu dar kapsamda seks ve ilişkiler, kimseye “pozitif ayrımcılık” yapılması gereken bir alan değil.

        Bugün Nazlı Doğuoğlu (N.D) ve Güray Gürsel (G.G) yeni nesil ilişkilerin pratiklerini, zorluklarını ve kolaylıklarını anlatacak.

        Önce onları tanıyalım:

        Nazlı Doğuoğlu- 32 yaşında, sosyolog. New York New School for Social Research’te erkeklik ve toplumsal cinsiyet alanında çalıştı, sosyoloji master’ı yaptı. Şimdi bianet'e politik yazılar yazıyor, yakında yayımlanacak kitabı “30 Yaş Sonrası İlişkiler Tarihi Analizi”nde biten evliliğinin ve ilişkilerinin muhasebesini yapıyor, aşk üzerine kafa yoruyor. Erkekler, kadınlar ve seks üzerine, online radyo programı Esaslı Kadınlar’ı Hazal Yılmaz’la birlikte sunuyor. Kişisel hayatında da "Kadındır aşık olur, bekler" klişesini yıkmaya çalışıyor yani bir nevi kendiyle deney yapıyor!

        Güray Gürsel- 37 yaşında, burusvilis mahlasıyla bir Twitter fenomeni olarak üç yıldır klavyesinin başında. Salı ve cuma sabahları Power FM'de Twitter gündemini yorumluyor. Daha önceleri Habertürk blog'da yazıyordu şimdi de burusvilis.com kişisel sitesinde kendisinin ve etrafındaki kadınların yaşadıklarını harmanlayıp genelde eğlenceli, bazen de hüzünlü yazılar yazıyor.

        “Esaslı kadın” ne demek, o mertebede anılmak için ne lazım?

        N.D: Esaslı Kadınlar manifestosunda Hazal tanımlamıştı. Sana manifesto ses tonuyla okuyayım mı?

        Oku.

        N.D: 1. Onlar bir gece barda tanıştığı adamla sırtından terler boşandığı sevişmenin sonrasında, beni ne zaman arayacak hayallerine kapılmazlar. Ya adamla uyanır, kahvaltıyla devam ederler güne, ya da etraflarındaki onaltı kişiye sence beni düşünüyor mudur sorusunu yöneltmek yerine, adama “Ne yapıyorsun, akşama bir kahve?” diye sorarlar. Esaslı kadınlar hayatlarına aktif kullanıcı olarak katılmayı severler.

        2. Onlar, kendilerine inci, pırlanta küpe, Chanel çanta almayı severler, asla kredi kartlarından tuttukları sevgililerini dükkana “senin de bir fikrini almak istedim” bahanesiyle götürmezler.

        3. Esaslı kadınlar haftada en az bir öğle yemeğini yalnız yerler. Kimi zaman kulaklarındaki müzik bedenlerini dünyanın şerrinden ayırır, başka zaman moda dergilerinden biri. Bazen sadece düşünürler. Kendilerini, geleceklerini, doğum günü yaklaşan arkadaşlarını.

        4. Esaslı kadınlar, başka kadınlara, içlerinden taşan heyecanla “şahanesin” derler. Saçlarına, yeni yapılmış tırnaklarına, bilmemne daveti için alınmış dekoltesi bol kıyafetine de gitmez bu övgü. Kendilerine, hayatın keyfini çıkarmaktan gelen, içten bir güvenleri vardır çünkü. Her pipisi olmayana tehdit unsuru olarak bakmazlar.

        5. Esaslı kadınlar “kendini biraz naza çekeceksin” nasihatinde bulunan hemcinslerine “hadi git” çekip; oyunlarını poker masasına ya da dört kadeh viskinin sonrasında çocuk bahçesindeki kaydırağa saklarlar.

        6. Esaslı kadınlar çocuklarını işe götürür, kocalarının ortalıkta duran telefonlarına bakmaz, ceket ceplerinde bir gece gidilmiş olan mekanın fişlerini aramazlar. Her şeyden önce kendi seçimlerine sonuna kadar saygı gösterirler.

        7. Esaslı kadınlar bankanın kaldırımlarında ağlayabilir; barın üzerinde tepinebilir; adama “yolumuz buraya kadarmış” diyip, bavullarını toplayabilir; patronun suratına “sizinle çalışmak bir eziyetti” lafıyla kapıyı kapayabilirler. Arada bir hesabı çaktırmadan öder, düğünlere sevgilileri yoksa kuzenlerini davet etmeden tek başına katılır, uzaktan beğendikleri adama gülümseyerek “merhaba” diyebilir, acil durumlarda boşalan tüpün yerine yenisini takabilirler.

        8. Esaslı kadınlar, kendini bilir.

        “ANNEM KİTABIMI OKUYUNCA AĞLAYARAK ARADI”

        Güzel, doğru, zor ve gerçek. Sen nasıl bir ailede büyüdün?

        N.D: Devrimci bir ailenin çocuğuyum. Onlar beni “hayatta en önemli şey özgürlük” mottosuyla büyüttüler. Dini ya da genel geçer ahlaki kodları zorlamadılar, “cinsel hayatını kafana göre yaşamamalısın” gibi bir kural yoktu. Ama annem, kitabımın ilk 50 sayfasını okuyunca hüngür hüngür ağlayarak beni aradı.

        Neden?

        N.D: Çünkü ne olursa olsun ne annemin, ne de arkadaşlarının benimki gibi bir hayat yaşamamış olduğu aşikar. Onlar 78’li, kendi mücadeleleri sırasında kadını daha fazla günlük hayatın içine sokarak, iş hayatında yer almasını sağlayarak kadının özgürleşmesinde büyük katkı sağladılar fakat pratiğini görmediler. Onların tahayyül bile etmemiş olduğu bir özgürlük alanı var ve bunu ister istemez dekadan bir perspektiften yorumluyorlar.

        Evlenip boşanmış bir kadın olarak şu an hayatında tercih ettiğin “ilişki durumu” hangisi?

        N.D: Fuckbuddy müessesini seviyorum çünkü biriyle sevgili olduğum zaman çok sorumluluk alan bir yapım var. Beraber yaşamaya başladığımız zaman karşımdakine fazla uyumlanıyorum. Klasik bir ilişkide erkeklere yüklenen rollere de, yani koruyucu, güvenlikçi, musluk tamir edici, eşlik edici, yük taşıyıcı gibi, gündelik yaşamımda ihtiyaç duymuyorum.

        “KADINLARIN SEVDİĞİ AMA AŞIK OLMADIĞI ADAMIM”

        Sen Güray?

        G.G: Ben kadınların sevdiği ama aşık olmadığı adamım. 37 yaşındayım, şu ana kadar sadece bir kadın bana aşık olduğunu söyledi. Buna uygun olarak 15-20 günlük kısa ilişkileri ve flörtü seviyorum; bu süreç sonunda zaten yalnızlığımı özlemiş oluyorum ve olaysız dağılıyoruz.

        Olaysız dağılmak ne demek?

        G.G: Olaysız dağılmak benim için çok önemlidir çünkü insanları hayatımdan çıkarmayı ve kırmayı sevmiyorum.

        “BİR KADIN ÇIKAR VE ERTESİ GÜN YERLE BİR OLURSUN”

        Nasıl başarıyorsun bunu?

        G.G: Eski kafalı bir adam olarak birinden hoşlandığımda onu yemeğe davet ediyorum. Kabul ederse, yemekte zaten beni anlamasını sağlayacak konuşmayı yapıyorum. “Genelde kısa ilişkileri olan biriyim” diyorum. Ama istatistik vermek hayata uymaz; bir kadın çıkar karşına ertesi gün yerle bir olursun; bunun mümkün olduğunu biliyorum. Kadın bunu bilerek benimle birlikte oluyorsa iki seçenek var, ya hırs yapıyordur “Nayır böyle olamaz! Bu adamı ben düzelteceğim” diye ya da o da böyle seviyordur. Yaşadığım hayat, çevre ve düzen bunu gerektiriyor, zaten benzer sosyal kodları olan kadınlarla karşılaşıyorum.

        “AKŞAM ROMEO OLUP SABAH KAÇMAK OLMAZ”

        Yemeğe çıkacak ortam yoksa ne oluyor?

        G.G: Kırmadan ve kırılmadan ilerlemek gibi bir derdimiz varsa, ki olmalı akşam Romeo ya da Juliet gibi takılıp sabah kaçmak olmaz. İlişkinin sabahında oturup konuşmak ve açık olmak mümkün.

        N.D: Ben bu “Yemeğe çıkalım mı?”yı sevmiyorum.

        Neden?

        N.D: Çünkü kafa karıştırıcı. Erkeklerin, kadınlara karşı geliştirdikleri ikna taktikleri var. İkimizin de amacı sevişmek, ben bunu bilip buna uygun davranırken o, “Yemeğe çıkalım mı?” diyor. Bunu rencide etmemek için de yapıyor ama diğer tarafta ben, net olma ihtiyacı içindeyim, o şekilde duygusal olarak rahat olabiliyorum.

        G.G: Ama...

        Bir dakika Güray...Bu kırılmamak adına geliştirdiğin bir koruma mekanizması değil mi?

        N.D: Netlik isteğinin savunma mekanizması olduğunu sanmıyorum. Ertesi gün beni arayacak mı, rahatsız edecek mi gibi düşünceler içinde olmak istemiyorum. Sevişelim ve konu bitsin. Duygusal anlamlar yüklemek iki tarafı da yorar, olayın doğasına saygı duymak lazım. Ama “Ben niye bu kadar bağlanamayan bir insanım” diye düşündüğümde, “Çünkü bağlandığında çok sorumluluk alıyorsun ve neler olduğunu biliyorsun” diyen Nazlı’yla karşılaşıyorum, bu savunma mekanizması.

        “6 YAŞINDAN BERİ ÇİRKİNİM”

        Güray?

        G.G: Anlattığım kadına yönelik bir ikna taktiği değil, tam tersine benim için. Ben bir kadının benden gerçekten hoşlandığını düşünmeden onunla yatmak istemem. Bu minimum ilişkiyi onunla kurmam gerekiyor; yazılarımı beğendiği için beni öpmesi bana iyi gelmiyor. Talep gören erkeklerde bu çok var; bir kadın onunla yalnızca parası olduğu için, ünlü olduğu için, popüler olduğu için yatmak istiyor ve bu onları rahatsız etmiyor.

        Bu çok oluyor mu?

        G.G: Bu dar çevrenin rock starları var; gazeteci, yazar, fotoğrafçı, müzisyen... Hepsi ortada Tarkan gibi dolaşıyor; çevre onlara öyle davrandığı için... Bunu kaybetmeye başladıkları an davranış bozukluğu göstermeye başlıyorlar. Benim durumum başka, daha insani bakıyorum. Ayrıca ben altı yaşından beri çirkinim. Bu sorun değil; çirkin adam seven kadınlar var fakat benim de o yemeğe ihtiyacım var. Ama şu da gerçek, kadınlar adamların hiçbir özen göstermeyen tavrına o kadar alışmış ki, “Yemeğe çıkalım mı?” deyince yüzlerindeki ifade değişiyor.

        “KADIN İLGİ İSTİYOR, ERKEK GİTMEK İSTİYOR DİYE BİR KURAL YOK”

        Seks ekseninde kurulan ilişkilerin ne gibi zorlukları var?

        G.G: Zorlukla karşılaşmamak adına bir kural: Geri dönüşüm kutusu anında boşaltılması gereken bir yerdir. Gideceğim diyene kal denmez, gidiyorsan geri dönülmez. Çünkü bir şeyleri tükettiği için, kafası zaten ayrıldığı için gitmiştir.

        İnsan değil misin, ya özlersen?

        G.G: Deli gibi yazıyorum, yazı yazıyorum.

        Nazlı?

        N.D: Kadın olarak, kendi çevrenin dışına bir adım çıktığın zaman seni yargıladıklarını fark ediyorsun.

        Ama bu röportajla o çevreden hayli uzağa çıkıyorsun...

        N.D: Evet, çünkü yargılarla hesabımı 20’lerimde kestim. Özgür bir hayat istiyorsam bunun ancak saklamadan yapıldığında iyi olduğunu biliyorum. Bu konuları açık ve tabusuz konuşmamızın da, gelecek tüm tepkilere rağmen, zamanla bir kırılma yaratacağını ve önemli olduğunu düşünüyorum. “Kadın hep ilgi istiyor, sevilmek istiyor, devamı gelsin istiyor ama erkek seks yapıp gitmek istiyor” diye bir kural yok. Her kadın ve her erkek farklı şeyler bekliyor.

        “ÇOCUK YAPMAK İSTİYORUM AMA...”

        Çocuk yapmak istemiyor musun?

        N.D: İstiyorum ve yakın bir arkadaşımdan yapmayı düşünüyorum. Böylesi benim için de, çocuk için de daha sağlıklı olacaktır. Annem, babam ve anneannem torun istiyor. Ve hepsi bu duruma sıcak bakıyor.

        Anneannen bile mi?

        N.D: O “başında bir erkek olsa daha iyiydi” diyor bazen.

        Sen arkadaşından çocuk yapma fikrine sıcak bakıyor musun?

        G.G: Hayır. Benden çocuk yapmak isteyen bir arkadaşım vardı; “Hiçbir sorumluluk almanı beklemiyorum” dedi. Düşündüm ve olamayacağına karar verdim çünkü o ne kadar yüklemese de bu çok büyük bir sorumluluk. Ya o kadının başına kötü bir olay gelirse ben o çocuğa bakabilecek miyim? Onun babası olabilecek miyim? Çocuğun eksenine girdiğimde nasıl davranacağım? Sonumuz Sezercik filmlerine benzemesin diye “Hayır” dedim. Ancak evlenirsem ve evlendiğim kadın çocuk isterse o zaman yapmak isterim. Babamla hep duygusal bir ilişkim vardı ve çocuğumla da öyle olacağını hissediyorum, bunu riske atmak istemem.

        SEKS, AŞKA DÖNÜŞEBİLİR Mİ?

        Seks, aşka dönüşebilir mi? Deneyimlerinizden konuşun.

        N.D: Bu ilk geceye bağlı, orada hissettikleriniz karşılıklı olarak güçlüyse bunun örnekleri var ama fuckbuddy olduysan sonradan dönüşmesi imkansıza yakın, boşuna uğraşmayın.

        G.G: Kadının sabah yapacağı akıllıca bir harekete, bir espriye bağlı. Çünkü sabahlar zor; tamamen erkek gözünden anlatacağım: Kadınlar sabahları standart oluyor yani şalter inmiş, donuk bir durum var. Kafada muhasebe yapıyor ve bir yandan muhasebe yaptığını göstermemeye çalışmanın davranış bozukluğunu yaşıyor. O stresi yaşamayan ve yaşatmayan kadınlar bana güzel geliyor. Sürekli kahvaltıya gittiğim yerler vardır, eğer seviştikten sonra kadını oraya kahvaltıya götürmek istiyorsam o zaman kadından hoşlanmışımdır. Çünkü kahvaltı benim için önemlidir. Yani ikili ilişkiler kapsamında akşam yemeğinden bile önemli bir öğün...

        Neden?

        G.G: Çünkü akşam gidebileceğin ama emin olamadığın bir yol var ama sabah kahvaltısı farklı.

        Çok direkt kadınlar sana itici geliyor mu?

        G.G: Öyle bir durumda benim tek derdim gerçekten beğenilip beğenilmediğim. Özellikle sahneye çıktığım yıllarda çok güzel kadınlar geceyi benle geçirmek istiyordu. Ben nedenini soruyordum çünkü mantıksız. Tanımadığın bir adama gidip, “sevişelim” demek, öyle bir dünya yok. Ben senin yanına gelip “hadi bu gece yatalım” desem tokatı basarsın.

        Böyle bir yaşamın içinde kaybedilenler neler?

        G.G: Mesela kimse eskisi gibi sanat müziği şarkıları yazamıyor artık. Çünkü o adam, mendil atan kadını altı ay düşünmüş, ona şiirler, şarkılar yazmış. Ama şimdi sen benden hoşlanmadıysan, ben Burçin’i arıyorum, o da olmadı Selin’e mesaj atıyorum. Yani dedenin bu anlamda belki bir ömürde yaptıklarını bugün tek gün içinde yaşıyoruz. Oradan da unutulmayacak parçalar çıkmıyor.

        “SENİ SEVİYORUM...”

        Ne kadar zamandır “Seni seviyorum” demediniz?

        N.D: Uzun zaman... Ben sadece gerçekten birini sevdiğim zaman söylerim. Sadece yattığım birine “seni seviyorum” demem mümkün değil. Bazen arkadaşlarım benimle dalga geçiyor, “Ne var bunda?” diye ama ben çok değer veriyorum bu cümleye. Karşımdaki bana söylüyorsa da ben söylemek zorunda değilim.

        Ne anlama geliyor senin için?

        N.D: Hayatımın sonuna kadar, ne zaman ihtiyacın olursa yanında olacağım demek benim için.

        G.G: Ben de 15 günde diyemiyorum tabii ama ben Telli Baba Turbesi gibiyim; 15 gün bile birlikte olsak benden ayrılan herkes çok kısa süre içinde evleniyor.

        Hahahahaha. Erkekler gerçekten birlikte oldukları kadınlar, duyguları gibi konuları birbirleriyle konuşmuyor mu?

        G.G: Konuşmuyor.

        “ERKEKLER BUNLARI KENDİ ARALARINDA KONUŞMAZ”

        Sıkıntınız ne?

        G.G: Mesela sen kadın olmasan ben bu röportaja sempatik bakmazdım. Erkekler, bu tip konuları kadınlarla konuşur.

        Neden? Gurur mu yapıyorsunuz ya da kadına karşı ayıp mı sayıyorsunuz?

        G.G: Konuştuğumuzda tahmin edemeyeceğin bir hızla kitleniyoruz yani ben desem ki “Ya kadın şöyle şöyle yaptı...” “Kadın işte” diyecek. Çözebileceğimiz bir konu değil, ikimiz de aynı bilgisizlik içindeyiz, verimsiz. Onun yerine sizi görünce psikologmuşsunuz gibi anlatmaya başlıyoruz.

        Biz de çözemiyoruz ama bir hareket üzerine sekiz saat konuşabiliyoruz.

        G.G: Sizin aranızdaki bu inanılmaz paylaşımın da zararları var. Bazen adamın hiç yapmadığı bir şeyi yaptığına inanıp alternatif bir gerçeklik yaratabiliyorsunuz. Hiç olmamış bir konuyla karşına gelebiliyor, “Bunu nasıl uydurabildin” diye kalıyorsun karşısında.

        N.D: Fakat sen ilişkiler üzerine yazan bir insansın. Belki konuşmuyorsunuz ama yazabiliyorsunuz. Ben bir insanın karşı cinsi nasıl sevebileceğini erkeklerden öğrendim, erkeklerin yazdığı kitapları okuyarak, onların kadınlara nasıl aşık olduğunu görerek aşık oldum.

        G.G: Önemli bir nokta daha var: Her erkek yüz kadınla yatmış ve bütün ilişkileri şahane geçmiş gibi anlatıyor; bir ay önce ağladığını unutuyor. Ama kadınlar acılarını da anlatıyor, erkekte bu yok. Bizde “hepimiz muhteşemiz” gibi bir salaklık var. Bu kadar sığ bir muhabbete girmek çok mantıklı değil.

        SALI: Aşkın Halleri kitabının yazarı Psikoterapist Dr. Alper Hasanoğlu anlatacak

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ