Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Şarkılar ve sözleri

        SIRMA KARASU / HT CUMARTESİ

        Geçtiğimiz haftalarda üç ciltlik, dev hizmet olarak “Çirkin Şarkılar Antolojisi” sunmuştum. Bu külliyatın sosyolojik ve felsefi altyapısının eksik kalmasını istemem. Bu hafta yerli popüler müzik parçalarını sosyolog, filozof ve müzikolog, Theodor W. Adorno’nun, “Popüler Müzikte Şarkı Sözleri Üzerine Notlar” makalesi üzerinden analiz edeceğim. Adorno makalesinde, klasikten popüler müziğe geçişte problem yaratabilecek 6 madde öneriyor. İlk ikisi bu hafta. Diğer dört madde ise haftaya.

        1-Sözlerin beste ile uyumu: Adorno, klasik müzikten popüler müziğe geçişte, belirli kalıplar ve slogan sözler eklerken, müzik ve söz arasındaki ilişkinin yok sayıldığını, bunun da hisleri ifade etme problemi doğuracağını öngörüyor. Hislerin dışavurumundan ziyade, tanınırlık ve dillere pelesenk olmanın amaçlandığı parçalarda müzik ve sözün bütünlüğünü yitirip iki ayrı çıktı haline geleceğini yazan Adorno, sanki bunları 30’lar sonu 40’lar başı Amerika’sında Ella Fitzgerald’ın, Benny Goodman’ın yaptığı müziği değil de bizim fantezi müzik âlemini analiz ederek yazıyor. Mesela Bergen’in “Acıların Kadını”... O nasıl oryantal bir müzik, kalk göbek at. Ama o da nesi arkada bir kadıncağız feryat figan “Yıllar yılı dert yolunda / Ne ilk ne de sonuncuyum.

        Kahrediyor hayat beni / Acıların kadınıyım” diye ağlıyor. 80’lerdeki taverna, fantezi furyası artık iyice pop müzikle birleşti. “Giderli” ve “atarlı” şarkıların sözlerindeki; “Çoktan unuttum, ama hâlâ kinliyim” mesajı, hareketli besteyi dengeliyor. Ana akıma geçiş yapan Ankara Havası, tavernanın söz-müzik uyumsuzluk misyonunu gururla devam ettiriyor. Derdi kederi misket oynaya oynaya bünyeden atmak fena fikir değil belki de. “Ben sevdim eller aldı da, içimde acı kaldı”. Okurken hisset, dinlerken misket...

        2-Söz yazarının, şarkının tavrını “hayalet sosyal psikolog” güdüsüyle oluşturması: Adorno bu kriterde bizim sanatçılarımızın çok sevdiği “yaşadığım ayrılığı/mutluluğu olduğu gibi sözlere aktardım” mevzusunu tamamen reddediyor ve “Söz yazarının kişisel psikolojik durumu bizi ilgilendirmez” diyor. Tabii bunu yazdığı dönemde Belieber’lık, Directionist’lik gibi müesseseler veya magazin basını yok. Artık şarkıları kadar şarkıcılar da meta. Adorno sonrasında “Şarkı sözleri değil dinleyicinin tepkisi etüt edilmelidir” diyor, bu sefer de beni reddederek. Peki neden şarkının sözünden çok sözlerin dinleyicideki aksi önemli? İşte bu noktada iş söz yazarının aynı zamanda sosyal psikolojiyi iyi analizi edebilmesine ve bu sayede de parçanın hedef pazarın talebini karşılayacak doğru arzı oluşturabilmesine geliyor. Adorno’nun kitabı yazdığı yıllarda müzikten para kazanmak, yapılan işin “ticari” olması şimdiki gibi ayıp bir unsur değildi. Hatta “Popüler Müzik Üstüne” kitabında sık sık müziğin kapitalist üretim sistemine uyum sağlaması için standartlaştırılması gerektiğini savunuyor. Bizim müzik sektörüne bakınca Demet Akalın, Hande Yener, Ziynet Sali ve Hadise gibi çok satan ancak arzı kendi oluşturmayan yani, Adorno’nun tarif ettiği düzenle devam eden şarkıcıların her albüm röportajında sık sık “şarkıları bizzat seçtim, bu albüm benim için çok önemli, her şarkı gözümün bebeği” gibi yorumlar yapması fabrikadan çıkan parçaların dinleyiciye duygusal bağla pazarlanması. Adorno’dan çok sonra ortaya çıkan singer-songwriter, yani “sahibinin sesinden” mevzusu ise müzisyenle hayranı arasında ortak deneyimler aracılığıyla bağ kuruyor. Fettah Can, Soner Sarıkabadayı, Sinan Akçıl gibi isimler sosyal psikolojik analiz yaparak ticari iş üretmiş sonrasındaysa işe duygu faktörü katan isimler. Bir de “Bu iş bu yaz süper patlar” kafasındaki söz yazarları var. Onlara şimdilik “Serdar Ortaçesk” diyelim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ