Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar fenerbahçe galatasara kadın basket maçı

        HT PAZAR / Nazenin TOKUŞOĞLU

        Sancho Lyttle: Çılgın Türkleri seviyorum

        Sancho Lyttle takımın dünyalısı, Karayipler asıllı İspanya vatandaşı. Ros Casares formasıyla Euroleague şampiyonluğu yaşadı. 2012’de Galatasaray’a geldi. Eğlenceli, fırlama, iyi niyetli biri. “Niyetini nerden gördün” diyeceksiniz doğal olarak. Üçlü fotoğraf çekeceğimizi bilmediği için çıkıp gitmiş sahadan. “Eyvah” dedim, bittiğim andır. Aradım umutsuzca ve Sancho yarı yoldan döndü.

        Bu sonucu gerçekten bekliyor muydunuz?

        Sanırım beklemiyorduk. Favori değildik. Belki şimdi böyle söylemek garip gelebilir ama büyük sürpriz oldu benim için.

        Hayat nasıl gidiyor Türkiye’de?

        Güzel gidiyor. Farklı bir yer burası, özellikle taraftarlar! 6 yıl İspanya’da oynadım böyle taraftar görmedim. Tam çılgınlar...

        İspanyollar da fena değildir aslında...

        O yüzden o örneği verdim. Burası daha acayip, yenince farklı çığlıklar yenilince farklı tepki. Trafikte bir ayrı çılgın Türkler ama seviyorum. Yemeklere de hastayım onu söylemeden geçemeyeceğim.

        Takımda en iyi arkadaşın kim?

        Normalde Türkler Türklerle, biz kendi aramızda anlaşmalıyız dilden dolayı, ama benim için “en iyi arkadaş” maçta en iyi anlaştığımdır. Çünkü maçlarda bu durum bizi çok etkiliyor.

        Işıl Alben: Kadere inanıyorum, alın yazımda ne varsa o olur

        Takımın 10 numarası, 10 numara da bir insandır. Top çalma konusunda ustadır. Taraftarların bugüne kadar en fazla sevgi gösterdiği kadın basketbolcu sanırım. Röportajlar dışında da görüşürüz. Instagram’a birlikte fotoğrafımızı koydum, işitmediğim laf kalmadı. Evet Fenerbahçeliyim, ne var? Fanatik olduğumu bilmesine rağmen Fenerbahçeliliğimi hiç sorgulamaz... “Keşke Fenerli olsaydın” derim hep. O kadar hayvanseverdir ki “Köpeğimin kuyruğunu sarı laciverte boyayacağım” dediğimde kızdı bana. “Ucundaki 2 santimi geçici boyayla...” diyecek oldum ki “Sakın” dedi ve bahsi kapattı.

        Hayatımda seyrettiğim en rahat basketbol finaliydi... Bir Fenerbahçeli olarak tesellimiz bu! Ama tabii ki gönülden tebrikler...

        Teşekkürler... Tarif edilmesi zor bir mutluluk. Final 8’de 3 Türk takımı yarıştı, 2’si finale kaldı. Fenerbahçeli arkadaşlarımı da tebrik ediyorum. 2 senedir final oynuyorlar. Umarım Türkiye adına başarılar sürer.

        Rusya takımına transferin konuşuluyor, nedir işin aslı?

        Bana ilk teklif değil bu. Galatasaray’a gelmeden önceki yıllarda da çok teklif geldi. Ama benim tüm konsantrasyonum Galatasaray için. Sezonun başlamasına daha çok var. Menajerimle konuşuyoruz.

        Basketbola ilgi sizlerin sayesinde her geçen gün artıyor ama sana ilgi hep fazlaydı. Niye?

        Geldiğimden beri hep gururla söyledim “Galatasaraylıyım” diye. Ama diğer takımlara hiç saygısızlık etmedim, hep tebrik ettim, iyi temennilerde bulundum. Sanırım Galatasaray’ı çok sevmemin payı büyük. Maçtan sonra Twitter’a “Zaaaaa” yazdın ve iyi kötü çok tepki aldın. Birine gönderme miydi? Nasıl böyle algılandığını anlamıyorum. O hareketi kesinlikle Fenerbahçe’ye yapmadım. Sahadaki herkes arkadaşım. “Hahaha kazandık” gibi bir şeydi. Bir ima yoktu.

        Dil çıkarman da Melo’ya bağlandı.

        Melo sevdiğim ve saygı duyduğum bir futbolcu ama alakası yok. Tribünde olan bir arkadaşıma yaptım o hareketi. Yorgunum ama mutluyum...

        Sakatlığın tamamen geçti mi? Geçenlerde bizim HT Pazar’da bir araştırma vardı; “Dünyanın en riskli sporu basketbol” diyordu...

        Kariyerimin en iyi noktasında sakatlandım. Çok zor günler yaşadım. Hem geri dönebilmek hem performansımı daha üst seviyeye çekebilmek için... Sakatlık hayatımızın bir parçası, bunu düşünerek oynarsak başarılı olamayız. Kadere inanıyorum. Alın yazımda ne varsa o olur. İnşallah bir daha olmaz, o ayrı. Şimdilik bende bıraktığı pozitif etkilerle hayatıma devam ediyorum.

        Pozitif etki derken?

        Her sahaya çıktığım gün için şükrediyorum. Profesyonel olmanın getirdiği sorumlulukları daha iyi kavradım. Sezon içinde dışarı hemen hemen hiç çıkmıyorum. Uykuma, beslenmeme çok dikkat ediyorum. Ne sevdiğimden çok, ne yemem gerektiğine dikkat ediyorum. Evde de kampta gibiyim. En sevdiğim yemek annemin yaprak sarması.

        Şebnem Kimyacıoğlu: Ya girecek ya girecekti

        Galatasaray’ı galibiyete taşıyan son saniye üçlüklerinin sahibi... İlk kez 2007’de geldiği Galatasaray’a 2012’de geri döndü. Göründüğünden daha komik, eğlenceli biri. ABD’de büyüdüğü için kelime dağarcığı biraz azalmış ama çok daha kötü örnekler biliyorum. Aksanlı konuşuyor. Bazı kelimeler kayıyor ama sempatik. Hukuk okumuş. Geleceğini de bu doğrultuda planlıyor.

        Maçın kaderini değiştiren üçlükler... Nasıl bir soğukkanlılıktır seninki?

        Tabii benim için öncesi var. Menajerimiz Müge Abla hep derdi “Sen ne soğukkanlısın” diye. Belki bir ben farkında değildim bu kadar soğukkanlı olduğumu, öğrenmiş oldum.

        Hatırlıyor musun o anı?

        Tabii ki... Son oynadığımız maçlarda beni çok iyi tutuyorlardı. Çok çekişmelidir bizim maçlar. Işıl’ın bana baktığını gördüm. Bütün sezon boyunca bana benzer paslar vermişti ve değerlendiremediğim için azar da yemiştim. Ya girecek ya girecekti. Kariyerimdeki en önemli şuttu. Havadayken atacağımı biliyordum. İkinci şut daha rahattı çünkü zaman bitmişti, mecbur atacaktım. n Bu arada avukatsın... ABD’de avukat oldum, California barosuna bağlıyım. Geçen yaz 2 buçuk ay çalıştım. Basketbolda artık son senelerim. O yüzden meslekten kopmak istemiyorum. Bir sezon daha oynayıp oynamayacağıma karar vermem lazım. Spor davaları üzerine yoğunlaşmak istiyorum.

        Yani döneceksin...

        Babam TÜBİTAK’ta mühendisti. Üç kardeşiz, hepimiz orada doğduk, büyüdük. İlk kez uzun yaşamaya 22 yaşımdan sonra geldim Türkiye’ye... Ne kadar sevsem de burayı, ABD ağır basıyor. Şimdi ablam hamile ve orada mesela.

        İlgi arttı mı o şutlardan sonra? Kesinlikle daha fazla ilgi var. Hayatım boyunca unutamadığım bir maç oldu.

        ‘Maç öncesi gelebilecek pozisyonları kafamda görüntülüyorum’

        Maç öncesi toteminiz uğurunuz var mı?

        Işıl: Çok fazla vardı ama zamanla bırakabiliyorsun. Maç öncesi dua ederim. Bir de uğurlu kolyem var.

        Şebnem: Üniversitedeyken spor psikoloğuyla çalışmıştık. Onun maç öncesi özel bir çalışması vardı. Önüme gelebilecek pozisyonları kafamda görüntülüyorum. Maç anlarını gözümün önüne getiriyorum. Kötü bir görüntü gelirse hemen siliyorum. Fenerbahçe’ye o üçlüğü attığımı, önceki bir çalışmamda yaşamıştım.

        Sancho: Maçtan önce en az 2 saat uyurum. Maç günü herkesi uzaklaştırırım etrafımdan, yalnız kalmam lazım...

        Sunny’yi bile mi!

        Sancho: Ben ne yaparsam onu yaptığı için problem olmuyor zaten

        ‘Çok sıkıcı bir hayat benimki

        Bir gününüz nasıl geçiyor?

        Sancho: Arkadaşım yok. Ailem Karayipler’de. Köpeğim benimle İstanbul’a gelmeyi kabul etti. Genelde onunla yürüyüş yapıyorum, vaktimi bayağı dolduruyor. Bu arada annem aradı geçenlerde, burayı çok iyi öğrenmiş, “Vaaaooov hem de Fenerbahçe’yi...” falan diyor. “Anne detay sorsana” diyorum, cevap “Ne gerek var Fener’i yendiniz”...

        Şebnem: Çok sıkıcı bir hayat geçiriyorum. İlk iş filtre kahve içmek. Amerika’da kahvaltı kültürü çok zayıf. Türkiye’de en sevdiğim şey sanırım, uzun bir kahvaltı. Bir de balık keyfi. Boğaz’ı çok severim. Işıl: 2 köpeğim var; Foxy ve Gofret, onlarla vakit geçiriyorum. Aileme çok düşkünüm, çok hakları var üzerimde. Yıllarca, her gün 2-3 saat beni antrenmanda beklediler.

        Bir de ufak tefektin diğerlerine göre...

        Işıl: Ailem hiç istemiyordu zaten ufak tefek olduğum için. Hastalanırım, üşütürüm... Ama ben o kadar seviyordum ki bir yerden sonra inandılar. Annem o sakatlığımdan sonra maçları izleyemiyor artık ama babam iki eli kanda olsa geliyor. Onun gelmesi beni çok etkiliyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ