Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar muhsin kızılkaya, muhsin kızılkaya haberleri

        HT PAZAR / Muhsin KIZILKAYA

        Yazılarını baştan beri takip ediyorum. 2008 yılına kadar Erdoğan iktidarının Türkiye’nin önünü açtığını söylüyordun. 2008’den itibaren mi durum değişti?

        Uzun süredir cepheden insanlara tavır almıyorum, cepheden sevmiyorum, cepheden karşı çıkmıyorum. Seçiyorum; “İyi huyları da var, kötü huyları da var” diyorum. Kılıçdaroğlu’nun da var, Erdoğan’ın da var. Hepimiz askeri vesayetten muzdariptik, evet bence de Genelkurmay Başkanı, Başbakan’ın bir adım gerisinde yürümeli, bunda hemfikiriz. Ama “Askeri vesayeti tasfiye et, yerine kendine uygun bir vesayet tayin et” demedik. “Süngüyü kaldır yerine copu koy” demedik. Oradan itibaren de karşı tavır geliştirmeye başladım. Ama Kürt meselesinde olduğu gibi, doğru adım attığı zaman “Bu doğrudur” diyebilmek lazım. Eskiden onlar ötekileştirilmişti. Bugünün ötekisi, onların ötekileştirdikleridir. Aslında benim de içinde yer aldığım, ister “anti Erdoğanist” deyin, ister “yeni vesayete karşı çıkanlar” deyin, bugünün ötekileri de biziz.

        Yine bir yazında AK Parti’nin, Nazım’ın, Yılmaz Güney’in, Ahmet Kaya’nın itibarının iadesi; Yaşar Kemal’e ödül, Ermeni meselesindeki tavrı, TRT Şeş, Dersim özrü gibi hamlelerini övüyorsun. Bunlar önemsiz şeyler mi?

        Bunların bir kısmının vitrin çalışması olduğunu hissediyorum. Bütün bunları yapan birinin, Berkin Elvan adında bir çocuğun annesi mezarına bilye koydu diye babasını teröristlikle suçlaması izah edilemez.

        Erdoğan tamamen senin dediğin gibi birisi olsa, senden farkı ne olurdu?

        Daha demokrat, daha vicdan sahibi bir insan olurdu.

        ‘MEDYA ÜZERİNE DÜŞEN ROLÜ OYNUYOR’

        Burada medyaya gelelim, medyanın durumunu nasıl görüyorsun?

        Medya bu işin bir parçası. Kendi üzerine düşen rolü oynuyor. Hep öyleydi, bu yeni bir şey değil. Tek parti iktidarında da böyleydi. Çok partili rejime geçişte de biraz böyleydi. Eskiden denetim görevini yapıyordu, şimdi bunu da yapamıyor ama yine sistemi ayakta tutan bir role büründü.

        Birtakım büyük gazeteler iktidara karşı değil mi?

        Değil bence.

        Ama bir büyük gazetenin üçüncü sayfasında yazı yazan biri, Erdoğan için “Mezarına tükürmesinler diye başında bir TOMA bekleyecek” diye yazı yazdı.

        Türkiye tarihinin en büyük hırsızlık olayıyla karşılaştık. Bu olay patlamadan önce basında tek satır gördük mü?

        Niye görmedik?

        Birçok nedeni var. Bir ürkeklik var, tembellik var. “Yazsam nasıl olsa yayınlanmaz” anlayışı var. “Yazarsam başıma ne iş gelir” kaygısı var.

        Bunları yazmadığın halde sen neden kovuldun peki?

        Benimki Gezi’den dolayıydı. En azından bana söylenen o.

        Erdoğan’ı hangi koşullar iktidara getirdi sence?

        Bunun da birkaç nedeni var. 12 Eylül’de Erdoğan’a rakip olabilecek bir sürü ideoloji törpülenirken, Erdoğan bundan nasibini almadı aslında. Orada kendini ve ekibini konsolide etme şansı buldu. Ondan sonra bütün engelleme çabaları Erdoğan’a hizmet etti. Parti kapatmaları, hapse atmaları falan... Erdoğan da “İşte bunlar halkın iktidar olmasını istemiyor” söylemiyle çıtayı giderek yükseltti.

        Burada sol ne yapıyordu?

        Sol hâlâ Berlin Duvarı’nın enkazı altından çıkmaya çalışıyor. Şöyle bir sıkıntı var. Sol önemli tezlerini Erdoğan’ın diline kaptırmış durumda. Uçaklardan en fazla insan yararlansın politikası sola ait olmalıydı mesela. Hastanede ücretsiz tedavi veya Ermenistan’la ilişkilerin yumuşatılması, “Kürtlerle barışalım” gibi söylemler solun söylemleri olmalıydı.

        Diyelim ki bütün bunları bir sol parti yapmış olsaydı, bugün Erdoğan’a kızdığın kadar onlara da kızar mıydın?

        Erdoğan bunları yaptığı için değil, yapmadığı için kızıyorum. Mesela Ermenistan meselesi büyük bir fiyaskodur.

        Niye? Mesela 90 yıl boyunca inkâr edilen tehcir meselesinde “Ermenilerin taziyesine ortak olduğunu” ilan etti. Bu önemli değil mi? Tek başına iktidarsın, niye Ermenistan’a uzattığın eli geri çektin?

        Bazı konularda Erdoğan cesur görünüyor. Niye yaptığını bilmiyoruz. Bazen dünyaya bir jest yapmak istiyor, bazen kendi kamuoyuna bir mesaj vermek istiyor ama bunları yaptığı için değil, yapmadığı için kızmak lazım.

        ‘Kürt hareketi Gezi’de olsaydı toplumsal barışa çok şey katardı’

        Mesela şu anda sürmekte olan Kürt barışı... Çok, ama çok önemli değil mi, insanlar ölmüyor artık.

        Bence cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış en iyi şeylerden biri.

        Bu sorunu halleden bir hükümet, diğer bütün sorunlarımızın hallolmasının önünü açmış olmaz mı?

        Kısmen olur ama ben açacağını düşünmüyorum.

        İşte çözüm yasası Meclis’ten geçti bile...

        Baştan beri hepimiz yüreğimiz ağzımızda “Aman bir halel gelmesin” diye azami dikkati gösteriyoruz. Ama Erdoğan pragmatist bir adam. O gün işine yarayan oysa oradan yürüyor. Yarın çıkarları MHP ile çakışsın, bundan çok rahat vazgeçebilir.

        Öcalan ve PKK’liler çerçeve kanunu beğeniyor ama bazı demokrat Türkler beğenmiyor. Sence bu bir paradoks değil mi?

        Bugün gelinen noktanın Erdoğan’ın himmetinden ziyade Kürt mücadelesinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

        Ama PKK’nin askeri anlamda en güçlü olduğu dönemde devlet zerre kadar taviz vermedi.

        Çünkü o zaman devlet askerdi.

        Asker devre dışına çıkınca barış görüşmeleri başladı.

        Aynen öyle oldu. Sivil bir kafa başka bir çözüme gitti.

        Bu da iyi bir şey değil mi?

        İyi bir şey ama ben o sivil kafaya güvenmiyorum. Çünkü o sivil kafa bu proje için var olmuş bir hareket değil. Şu anda işine bu geliyor.

        Onun işine gelen bizim de işimize geliyor ama.

        Ama yarın vazgeçebilir.

        Ya vazgeçmezse?

        Ben buna güvenemem ki. Ama şu anda süreci destekliyorum. Kürtler açısından başka bir sorun var. Kürtlerin Erdoğan’la flörtü, diğer demokratların gidişatından bağımsız yürüyor. Barış sürecine halel gelmesin diye Kürtler diğer konulara biraz uzak durdular. Gezi’de bunu çok net gördük.

        Diyelim ki Kürtler de Gezi’yi destekleseydi ve o isyan mı, kalkışma mı her neyse büyüseydi ve ülke yangın yerine dönseydi çok mu iyi olurdu?

        İktidar her istediğini yaptırma kudretine sahip olmadığını görürdü.

        Bence bunu gördü. Gezi’nin ilk üç gününe damgasını vuranların bütün talepleri yerine geldi. Kışla ve AVM işi olmadı mesela.

        Bir sürü kan pahasına ama.

        Diğerlerinin “Üçüncü köprü, havaalanı, nükleer santrallar yapılmasın” taleplerinin Gezi’yle bir alakası var mıydı sence?

        Kürtler gelip bunu tartışmadı mesela. “Abi biz barış sürecine girdik, şu anda çıngar çıkarmayalım” tavrı egemen oldu. Nasıl ki Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşmeyecekse, Kürt sorununun çözülmesi de kendi başına Türkiye’ye demokrasiyi getirmez.

        Ama ikisini aynı anda gerçekleştirmek isterken, ikisinden de olma tehlikesi yok mu?

        Kürt hareketi Gezi’de olsaydı, toplumsal barışa çok şey katardı. Erdoğan’la ne kadar müzakere içinde yürürsen yürü, insanlara kolay kolay “Her yer Lice, her yer Taksim” diye bağırtamazsın. Elinde Türk bayraklı insanlar Lice için Beyoğlu’nda yürüyüş yaptı. Aslında gelmemiz gereken yer orası.

        ‘CHP grup toplantılarında bile sadece Erdoğan konuşuluyor’

        “Cumhurbaşkanını değil, bir sistem seçeceğiz. Ya parlamenter sistem ya da başkanlık sistemi” deniliyor.

        Bence bu sandıkta olmayacak, siyasal erk mücadelesiyle olacak.

        Nasıl?

        Muhalif adayın kazanacağı konusunda umutlu değilim. Erdoğan baştan beri başkanlık için yola çıktı ve devam ediyor. Dolayısıyla “Bu seçimi kazandıktan sonra başkanlık sistemini getirecek” demek yanlış, “Seçilemezse başkanlık umutları suya düşecek” demek de yanlış. Erdoğan sonuna kadar bastıracak, biz sonuna kadar direneceğiz. Biz ne kadar dirençli çıkarsak o kadar Erdoğan başkan olamayacak. Biz ne kadar yenilirsek Erdoğan o kadar başkan olacak.

        Türkiye’de parlamenter sistemin tarihi kısadır. Padişahlık ve tek adamlığın ömrü ise yüzyıllarla ifade ediliyor. Tek adam yönetimine Türkiye daha mı yatkın?

        Evet öyle. Kültüründe böyle bir şey var. Biat var. Kodu mu oturtan lider seviyor. Ama bunun tersini de kanıtlamak mümkün. 70’lerde Ecevit diye biri çıktı ve yeni bir şey söyledi. İnönü gibi tarihi bir şahsiyetle baş edilebileceğini gösterdi.

        Senin de içinde yer aldığınn muhaliflerin en büyük sorunu, muhalefeti karşıtlık üzerine kurmaları gibi geliyor bana. Kendi projeleri yok, sadece Erdoğan’ı eleştirerek politika yapıyorlar. Bu neden böyle?

        Erdoğan Türkiye siyasetinde olumlu veya olumsuz çok şeyi değiştirdi, dönüştürdü. Erdoğan, seni sürekli kendinden söz etmeye zorluyor. Çok garip. Sürekli senle kavga edecek bir şey yaratıyor.

        Bu onun istediği bir şeyse, siz tuzağına düşmüş olmuyor musunuz?

        Evet, bu onun başarısı, bizim başarısızlığımız. Erdoğan’la didişmekten toplum önünü göremez hale geldi. Alternatif politikalar üretmek lazım. Bu sadece bizim için geçerli değil. CHP grup toplantılarında bile sadece Erdoğan konuşuluyor. “Ben yerine ne öneriyorum, tamam bu barış süreci kötü de iyisi ne” gibi şeyleri muhalefet tartışmıyor. Bence seçim yenilgilerinin sebebi de bu.

        Rıza Bey formülü Türkiye’de birçok şeyi değiştirebilirdi

        Kemalistler İslamcı bir aday bulunca, İslamcılara da Samsun’a çıkmak kaldı desek, çok mu abartmış oluruz.

        Güzel. “Karşıtından bir yere varamadık, bari benzerini deneyelim” demiş olabilirler.

        Aslı varken millet niye taklidine gitsin ki?

        Bunu ancak 11 Ağustos’ta görecekler galiba. Ekmeleddin Bey’in tek bir avantajı var, sakin ve huzurlu bir adam. Mütevazı bir aday. Ekmeleddin Bey hiç konuşmasa, bu haliyle ciddi bir oy alacağını düşünüyorum.

        Seküler camia şimdi gidip hep birlikte Demirtaş’a oy verse, onu Cumhurbaşkanı yapsa onlar için daha iyi olmaz mı?

        Bence tarihi bir fırsatı kaçırıldı. Rıza Türmen formülü Türkiye’de birçok şeyi değiştirebilirdi.

        BDP ona teklif götürdü sanırım.

        Evet. Kendisi kabul etmedi ama çok doğru bir formüldü. Güç birliği için eşsiz bir fırsat vardı.

        Niye olmadı?

        Sanırım Rıza bey istemedi. Partiden ayrılması gerekiyordu. Kazanmazsa açığa düşecekti. CHP’nin MHP yerine BDP’ye yaklaşması ve onunla işbirliği araması gerekiyordu. Tarihsel açıdan da doğru olan oydu.

        Bu durumda Aleviler MHP’nin adayını destekleyecekler mi?

        Bence çoğu vermeyecek.

        Bu durumda nasıl bir manzara ortaya çıkacak?

        Sosyal demokratların bir kısmı Demirtaş’a, bir kısmı Erdoğan gelmesin diye Ekmeleddin Bey’e verecek

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ