Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Robin Williams intihar etti, Robin Williams sözleri

        HT PAZAR / Deniz ŞAHİNTÜRK

        Robin Williams, pazartesi günü California’daki evinde ölü bulundu. Bu haber dünyanın dört bir yanındaki hayranlarını gerçekten de hüzne boğdu. En son pazar günü görülen ve bir sonraki gün intihar ettiği ortaya çıkan ünlü oyuncunun uzun süredir madde bağımlılığı ve ileri depresyonla savaştığı biliniyordu. Eşi Susan Schneider, Williams’ın Parkinson’a yakalandığını da belirtti. Ölümünün ardından ABD Başkanı Barack Obama dahil pek çok ünlü, mesajlar yayınladı. Williams, 63 yıllık hayatına müthiş bir kariyer sığdırdı; evlilik, arkadaşlık gibi birçok konuda çoğu insana ders olacak sözler sarf etti. Sözleri, sürprizleri, röportajları, kimseyle paylaşmaktan çekinmediği vicdan muhasebesi ve en sonunda bir kemere astığı hayatı ile bir sözü daha var Williams’ın: “Dediğimi yap, yaptığımı yapma...”

        “Hayat insana sadece bir defa delilik kıvılcımı verir. Onu kaybetmemek gerek.”

        Williams, onu ünlü yapan Mork rolünün seçmelerine gittiğinde kendi tavsiyesine uymuştu. Yapımcı Gary Marshall, Williams’a oturmasını söylediğinde o sandalyede başının üstüne oturmuştu. Marshall da ‘Rol için seçmeye gelen tek uzaylı’ olduğu gerekçesiyle rolü Williams’a verdi

        Williams’ın 63 yıllık hayatında boşanma üstüne düşünecek çok zamanı olmuş belli ki... Biri sadakatsizlik, biri de alkol bağımlılığı yüzünden biten iki başarısız evliliğin ardından son evliliğini 2011’de grafik tasarımcı Susan Schneider ile yapmıştı. Williams ilk eşi Valerie Velardi ile, kariyerinin başlarında çalıştığı bir barda tanıştı. Velardi de aynı barda garsonluk yaparak üniversite masraflarını karşılamaya çalışıyordu. 1978’de evlenen çift, 1980 yapımı Popeye isimli filmde de beraber rol aldı.

        “Ah evet, boşanma... Bu kelimenin kökeni, erkeğin cinsel organlarını koparmak anlamına gelen Latince bir sözcükten gelir.”

        Ancak Williams, biraz da ironik bir biçimde, Velardi’yi başka bir barda tanıştığı bir garsonla aldatınca çiftin arası açıldı. Çift, 1988 yılında Williams’ın, o zaman 5 yaşında olan oğlu Zak’in dadısı Marsha Garces ile evlilik dışı ilişkisi nedeniyle ayrıldı. Williams’ın bu durumla ilişkilendirilebilecek bir başka sözü ise şu: “Sorun şu ki, Tanrı erkeğe bir beyin, bir penis ve aynı anda ancak birini işletmeye yetecek kadar kan vermiş.” Williams’ın Garces ile de evliliği iyi bitmedi. 1989 yılında evlenen çift, 2008’de ani bir kararla boşandı. Çiftin yakın çevresi, boşanmayı büyük bir şaşkınlıkla karşılarken ayrılığın arkasındaki nedenin Williams’ın tekrar nükseden alkol bağımlılığı olduğu kabul edildi. Williams, bu ayrılığa dair “Ben bütün paramı alacaklarına dair espri yapardım. Ama mahkemede buna nafaka diyorlar” demişti. Ünlü oyuncu üçüncü eşi Schneider ile 2011’de evlendi ve öldüğü güne kadar onunla birlikteydi. Schneider, aktörün ölümü için “Kocamı ve en yakın arkadaşımı kaybettim” açıklamasında bulunmuştu.

        “İyi insanlar cehenneme gider; çünkü kendilerini affedemezler.”

        Robin Williams, hayatı boyunca insanları güldürürken bir yandan da kendini affetmekte zorlandığı olaylarla baş ediyordu. Daha kariyerinin en başında, 1970- 1980 yılları arasında kokain ve alkol bağımlılığından mustaripti. Komedyen arkadaşı John Belushi’nin aşırı dozdan ölümünün ardından 20 yıl boyunca alkol ve uyuşturucudan uzak duran Williams, 2006’da içkiyle tekrar sorun yaşadı. “Bir gün bir dükkâna girdim ve karşımda bir şişe içki duruyordu. Ve sonra küçük bir ses bana ‘Hey, sadece bir yudum al’ dedi. Şişeyi bitirdiğimde kısa bir ‘Hey, ben iyiyim aslında’ dediğim dönem oldu.

        Ama bir anda kontrolden çıktı. Bir hafta içinde o kadar çok şişe satın aldım ki yolda yürürken rüzgâr çanı gibi ses çıkarıyordum. Bir Şükran Günü o kadar sarhoştum ki beni yukarı taşımak zorunda kaldılar.” Williams 2006’da bir rehabilitasyon merkezine giderek tedaviye başladı. 2009 yapımı World’s Greatest Dad filminde Lance Clayton adlı karakteri oynayan Williams, intihar hakkında şöyle demişti: “Eğer depresyondaysan çevrendeki insanlara tutun ve onlardan güç al. İntihar geçici problemlere kalıcı bir çözümdür bunu unutma.”

        “Harika bir izleyiciniz olduğunda, daima devam edip yeni şeyler bulabilirsiniz.”

        1978 yapımı Mork ve Mindy dizisinin çekimleri sırasında Williams birçok defa senaryodan kopup doğaçlama yapıyordu. Ancak izleyici tarafından bu kısımlar o kadar çok beğenildi ki, yapımcılar bir süre sonra senaryoya “Mork burada doğaçlama yapabilir” yazılı boşluklar eklemeye başladı. Alaaddin’in Sihirli Lambası’nın dublajı sırasında da doğaçlamadan bolca yararlanmıştı: “Rolü okurken bazen ‘Burada bir şey deneyebilir miyim’ diye sorardım ve 18 saatlik kaydın sonunda cin hazır olurdu. Sonunda doğaçlama yapmaya başladım, onlar da devam etmemi söylediler ve elimizde doğaçlamadan oluşan bir cin vardı.”

        “Eskiden insanın başına gelebilecek en kötü şeyin yalnız kalmak olduğunu düşünürdüm, ancak öyle değil. Hayatta insanın başına gelebilecek en kötü şey, kendini yalnız hissettiren insanlarla çevrelenmek.”

        Robin Williams, hayatı boyunca arkadaşlarına yalnız olmadıklarını hissettirmek için uğraştı. Robin Williams ve -Süpermen’i canlandıran efsanevi oyuncu- Christopher Reeve, Juilliard’da (ABD’nin en prestijli müzik ve drama okulu) tanışmışlardı. Hayat boyu da yakın dost kaldılar. Reeve okul yıllarında, Williams’ın parası olmadığı zamanlarda ona ödünç para vererek destek olmuştu. Reeve’in kariyerini sonlandıran ve felç geçirmesine sebep olan kazadan sonra, Williams onu hastanede ziyarete ilk gidenlerdendi. Ancak Williams, dengesiz bir Rus doktor olarak Reeve’i ziyarete gitmişti.

        Reeve, “En dibe vurduğum anlardan birinde, bir anda kapı açıldı ve içeri Rus aksanıyla konuşan, sarı ameliyat önlüklü ve mavi bandanalı biri girdi. Benim proktoloğum olduğunu ve acilen beni muayene etmesi gerektiğini söylüyordu. O Robin Williams’tı. Kazadan beri ilk defa kahkaha attım. Bir şekilde bana iyi olacağımı hissettirmişti” diyerek bu olayı basınla paylaşmıştı.

        Schindler’in Listesi’nin çekimleri sırasında Williams, yönetmen Steven Spielberg’i arayıp moralini yükseltmek için telefonda espriler yapardı. Spielberg bu konuşmalara “Telefondan yollanan kahkaha paketleri” adını veriyordu. Williams, “Onu sanırım bir ya da iki defa aradım. Onu aradığım zaman Valdheimer Derneği adına People’ı temsil ediyordum. Bu, 1945’ten önceki her şeyi unutan yaşlı Almanlar için kurulmuş bir dernekti. Onun telefonda kahkaha atıp bana teşekkür ettiğini hatırlıyorum” demişti.

        1977’de Robin Williams ve John Travolta bir içki için buluşup sonrasında Santa Barbara’daki bir düğünü basmışlardı. Williams ayrıca Jessica Chastain’in Juilliard bursunu karşılayarak ailesinde ilk üniversiteye giden kişi olmasını sağladı.

        “Hayatınızda kötü zamanlar olacak, ancak bunlar sadece sizi dikkat etmediğiniz şeylere karşı uyandırır.”

        2010’da bir kalp ameliyatı, bir boşanma ve bir rehabilitasyon sürecinden sonra Williams, basına artık değiştiğini söylemişti. “Her şeyi mahvettiğimi fark edince tedavi olmak istedim. Tekrarlayan bilinç kayıplarınız olduğunda ve insanları arayıp ne yaptığınızı sormanız gerektiğinde korkuyorsunuz.” Williams ayrıca geçirdiği kalp ameliyatının ardından vejetaryen olmuştu.

        Robin Williams’ın ilk işi, New York Modern Sanat Müzesi’nin önünde pandomim sanatçılığı yapmak olmuştu. Lisede arkadaşları tarafından “Başarıya ulaşması en olanaksız kişi” seçilmişti. İronik bir biçimde, kariyeri boyunca 5 Grammy, 2 Emmy ve 1 Akademi Ödülü kazandı. 1996’da iki filmi aynı anda 100 milyon dolar hasılata ulaştı. 20 yıllık aradan sonraki ilk stand-up komedi gösterisi büyük başarı yakaladı ve 2003’te Grammy Ödülü aldı. 12 Aralık 1990’da Hollywood Bulvarı’nda bir yıldızla ödüllendirildi.

        Williams, çok şişman bir çocuktu ve bu yüzden hiç arkadaşı yoktu. O da kendini eğlendirmek için taklit yapmaya başlamıştı. Komediye ilgisi ise “Monty Python’un Uçan Sirki” isimli şovu izlemesiyle başladı. Aynı zamanda çocukluğunu geçirdiği Tinseltown’dan nefret ettiğini San Francisco’yu evi gibi gördüğünü söylemişti. “İnsanlar bana ‘Yine mi sen? Başka ünlüler getiremez misin buraya? Arkadaşlarını falan çağır’ dermiş gibi bakıyor” diyerek burada sürekli mercek altında olmaktan kurtulabildiğini belirtmişti.

        “Ölüm, doğanın ‘masanız hazır’ deme yöntemidir.”

        Bir defasında da öldüğü zaman Tanrı’nın onu cennette Elvis Presley ve Mozart konserine en ön sıradan bir biletle karşılamasını istediğini söylemişti. Sanırım Williams’a veda etmek için söylenebilecek en güzel söz de, Alâeddin’in Sihirli Lambası filminden bir alıntı olacak. “Cin, artık özgürsün.”

        Vicdanıyla söyleşisi

        Robin Williams 2010’da çıktığı bir radyo programında, geçirdiği kalp ameliyatı sonrasında alkol sorunu hakkında konuşurken vicdanı ve kendi arasında geçen söyleşisini dinleyicilerine aktardı. İntihar fikrinden nasıl döndüğünü anlatırken sunucu Marc Maron daha sonradan bu programın birçok insanda Robin Williams imajını değiştirdiğini belirtti. Şöyle anlatmaya başladı Williams: “İçki içtiğim sırada bir anlığına ‘S... hayatı’ dediğim zaman vicdanım konuşmaya başladı ve kendimi şöyle bir diyalogda buluverdim...” Ardından bir vicdanı konuştu, bir kendisi...

        Vicdanı: Gerçekten az önce “S... hayatı” mı dedin? Sen de biliyorsun şu anda aslında gayet güzel bir hayatın var. İki evin var bunun farkında mısın?

        R. Williams: Evet.

        V.: Kız arkadaşın olduğunun farkında mısın?

        R.W.: Evet.

        V: Şu anda çalışmasan bile gayet iyi bir hayatın olduğunun farkında mısın?

        R.W.: Evet

        V: Tamam hadi şu intihar konusunu masaya yatıralım. Her şeyden önce bunu yapmaya cesaretin yok.

        R.W.: Bunu dile getirmek istemiyorum.

        V.: Silah almayı düşündün mü hiç?

        R.W.: Hayır.

        V.: E peki ne yapacaktın, bileklerini mi kesecektin?

        R.W.: Belki. Sen de kimsin?

        V.: Ben senin vicdanınım.

        R.W.: Ha tamam o zaman.

        V.: Ameliyattan beri intiharı düşündün mü?

        R.W.: Hayır.

        V.: Ameliyat sırasında ölümü düşündün mü?

        R.W.: Hayır.

        V.: Neden?

        R.W.: Çünkü o zaman her şeyin iyi olacağını düşünüyordum.

        V.: Bu konuşan annen miydi?

        R.W.: Belki de.

        V.: Tamam bence artık konuyu kapatalım çünkü Marc sıkılmaya başladı ve biz burada kendi kendimize konuşuyoruz.

        ‘Hayatın her anı paha biçilmez’

        Williams 10 ay önce de internet platformu reddit’te hayranlarının sorularını cevapladı. Kimi yanıtları, hayata bakışı hakkında ipuçları veriyordu.

        Aşkın Gücü filmini izlerken çok ağlamıştım. Film süresince öğrendiğiniz en değerli şey neydi? Geriye sizinle ne kaldı?

        Hayatın her anının paha biçilemez olduğunu öğrendim. Başkalarıyla olan ilişkimin bana verilmiş bir hediye olduğunu ve bunu asla kaçırmamam gerektiğini... Kariyerim boyunca yer aldığım en zor filmlerden biriydi. Her gün cehennem gibiydi. Kelimenin tam anlamıyla her gün ölüm ve cehennemle uğraşıyorduk. Filmin son halini izlediğim zaman büyülendim ama aynı zamanda sonu beni hayal kırıklığına uğrattı. Aslında farklı bir son çekmişlerdi ve bence o hikâyeye daha çok uyuyordu. Reankarnasyon ile iki bebek doğuyor ve tekrar karşılaşıyorlardı.

        Bana ve aileme hayatı bizim şekillendirdiğimizi ve bir sürü güzel tarafları olduğunu gösterdiğiniz için teşekkür ederiz. İlham kaynağımızsınız. Sizce hayatın anahtarı nedir?

        Her zaman söylerim, yine söylüyorum: Aile ve arkadaşlar. Ve bir de sadık bir evcil hayvan. Sadakat için pug (bir süs köpeği cinsi) gibisi yoktur.

        4 yeni film bıraktı

        Robin Williams, aralıkta vizyona girmesi beklenen “Night at the Museum: Secret of the Tomb” filminde Theodore Roosevelt’i canlandırdı. 7 Kasım’da gösterilecek “Merry Friggin Christmas” adlı filmde hayranları Williams’ın son performanslarından birini seyredecek. TriBeCa film festivalinde gösterilen “Boulevard”ın, Williams’ın en tartışmalı filmlerinden biri olacağı söyleniyor. Film geç yaşta homoseksüel olduğunu kabul eden evli bir adamın seks işçisi genç bir erkekle yaptığı araba yolculuğunu konu alıyor. Bir köpeği seslendirdiği “Absolutely Anything” filminin de önümüzdeki sene vizyona girmesi bekleniyor.

        ‘Baş başayken asansördeki yabancı gibiydi’

        Robin Williams’ın ölümü efsane aktörün hiç bilmediğimiz bir yüzünü gösterdi. Biz onu oynadığı filmlerdeki karakterleriyle tanıdık. O bizim için Mork’tu, Patch Adams’dı, Ms. Doubtfire’dı. Ama tüm bu karakterlerin arkasındaki adamın gerçekte kim olduğunu bilmiyorduk. Robin Williams’ın eski arkadaşı komedyen Bob Zmuda, onu şöyle tarif ediyor: “Odada onunla beraber en az iki kişi olmalı. Siz onun seyircisi oluyorsunuz ve o da bu şekilde hayat buluyor.” Zmuda, Williams’ın bire bir ortamlardaysa zorluk yaşadığını belirtiyor. “Sosyal becerileri zayıftı. Yapamıyordu. Bu adamı 35 yıldır tanıyorum ve bu durum, bir asansörde yabancı biriyle bulunmak gibi bir şey.”

        Robin Williams haziranda Minnesota’daki bir rehabilitasyon merkezine gitti ve buradaki tedavisini tamamladıktan 3 hafta sonra hayatını kaybetti. 2010’da Guardian’a verdiği bir röportajda alkol sorununun nasıl başladığını ve hayatını nasıl etkilediğini anlatıyordu: “Dünyanın öteki ucundaki bir kasabadaydım. Bir an düşündüm... Sadece içkinin yardımcı olabileceğini düşündüm. Çünkü kendimi yalnız hissediyor ve korkuyordum. Çok çalışmak, defolup gitmek... Bunların hepsine içmenin iyi geleceğini düşündüm ama bu, dünyanın en kötü şeyiydi.” Peki ilk içkisini içtiğinde ne hissetmişti? “Sıcacık bir his, harika hissediyorsunuz ama sonra görüyorsunuz ki bu aslında bir sorun ve yalnızsın.” Bazılarıysa Reeve’in ölümünden sonra Williams’ın tekrar içmeye başladığını söylüyor. Williams sessizce “Hayır” diyor. “Çok daha bencilce bir sebebi var. Sadece korkmak, tam anlamıyla korku. Alkolün korkunuzu yatıştıracağını düşünüyorsunuz ve yatıştırmıyor.” Williams neyden korkuyordu? “Her şeyden. Genel bir huzursuzluk. Korku ve endişe durumu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ