Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Bora Aksu Londra Moda Haftası, Bora Aksu koleksiyon, Bora Aksu kimdir, esra çoruh

        “Londra” deyince aklımıza gelen ilk isim Bora Aksu. Mütevazı, sakin, sabırlı tavrıyla sadece Londra’nın değil dünyanın alkışladığı Bora Aksu, Londra Moda Haftası’nda 2015 yaz koleksiyonunu sergiledi ve bir kez daha göğsümüzü kabarttı. Defile sonrası başarılı tasarımcıyla İstanbul’da buluştuk

        Esra Çoruh / HT CUMARTESİ

        ■ Öncelikle tebrikler, Londra Moda Haftası kapsamında sergilediğiniz defile ile bizi bir kez daha gururlandırdınız. 2015 ilkbahar-yaz koleksiyonunuzun hikâyesini sizden dinleyelim.

        Koleksiyonumun hikâyesi, Kraliçe Victoria oyuncaklarının sergisini gezmemle başladı. 1800’lü yıllara ait oyuncaklarda dikkatimi çeken, favori oyuncağı olarak gösterilen İtalyan Balerinası Marie Taglioni’nin kâğıt bebeği ve onun sahne kostümleriydi. Zira Marie Taglioni’nin bu bebeği, tarihteki ilk ünlü kişinin kâğıt bebeği. Koleksiyonum yavaş yavaş Marie’nin bebeği çevresinde oluşmaya başladı. Bebeğin sahne kıyafetlerinin görkeminin dışında yüzündeki hafif tebessümle bile gizleyemediği hüzün beni çok etkiledi. Marie’nin nasıl biri olduğunu araştırmaya başladım. Marie’nin küçük bir kız çocuğundan dünyanın bir numaralı balerini olmasının hikâyesi ve bu hikâyedeki ışıltılı ama aynı zamanda hüzünlü detaylar ve kontrastlar, 2015 yaz koleksiyonumu etkileyen öğelerin başında geliyor. Marie, henüz 6 yaşındayken Fransız bale hocası tarafından çirkin ördek yavrusu olarak adlandırılmış ve hiçbir zaman balerin olamayacağı söylenerek sınıftan kovulmuştur. Bunu duyan babası Phillippe, çok sinirlenerek kızının dünyanın en güzel balerini olacağını ve onu kendi elleriyle yetiştireceğini ilan etmiş ve küçük Marie’yi çok sıkı bir çalışma programına sokmuştur. Yıllarca aralıksız çalışan ve hep babasının onayını almayı bekleyen Marie’nin izole yaşamı, 20 yaşına geldiğinde yine babasının onun için yazdığı La Syphide’de dans etmesiyle bir gecede değişir. İlk olarak parmak ucunda dans eden balerin unvanını alan ve aynı zamanda giydiği sahne kostümleri ve tütüye benzer etekleriyle ondan sonraki bale kostümlerine ilham veren Marie Taglioni, 19. yüzyılda “bale dünyasının kraliçesi” ilan edilmişti.

        ■ Koleksiyonunuz İngiltere basınında yine çok ses getirdi. Moda otoritelerinden bir kez daha tam not aldınız. Independent, Daily Telegraph, The Guardian gibi gazetelerde övgü dolu kritikler gördük.

        Her defile aslında bir nevi sınav ve her defileden sonra basının onayından geçmek ve takdir görmek çok güzel bir duygu... Size tamamlanmışlık hissi getiriyor. Tasarımcı olabilmek ve tasarımcı olarak kendimi ifade edip hayatımı kazanabilmek benim için en büyük gurur kaynağı; Londra Moda Haftası 4 uluslararası moda başkenti içerisinde en bireysel ve yaratıcı olan moda haftası olmasıyla ünlü. Kendi stil ve tarzımı bu moda haftasına çok uygun görüyorum. Benim için defileler biraz ruhumuzun ortaya döküldüğü ve kendimizi çok açık hissettiğimiz bir dönem. O yüzden özellikle defile sonrası benim kendimi çok rahat hissettiğim bir dönem değil. “Bunca yıl oldu hâlâ alışamadım mı” diye bazen kendime soruyorum ama her defileden sonra anlıyorum ki alışamamışım.

        ‘TASARIMCI OLMAK BAŞLI BAŞINA BİR YAŞAM BİÇİMİ’

        ■ Dokuların ve kumaşların ön plana çıktığı bir koleksiyonla karşı karşıyayız. Elle yapılan nakış ve işlemeler, yusufçuk böceği motifleri en beğendiğimiz detaylar oldu. El dikişi ve el yapımı detaylar artık imzanız haline geldi...

        El yapımı ve emek gerektiren el işleri, nakışlar benim çok sık kullandığım malzemeler evet, önemli olan bu çok değerli el işlemeleriyle eşi benzeri olmayan, zamansız kıyafetler yaratmak. Bu da benim imzam haline geldi. Özellikle çok yoğun tüketimin ve hızlı bir döngünün egemenliğindeki günümüz modasının aksine, az ama öz tüketmek ve tüketimden ziyade bir sonraki jenerasyonlara değerleri aktarabilmek benim için çok önemli. Dokunun oldukça önemli olduğu yaz koleksiyonumda elle yapılan nakış ve işlemelerin hepsinde yusufçuk böceği motifi görülüyor ki bu motif değişim ve transformasyonu simgeliyor. Aslında bu koleksiyonumda danteli yeniden yorumlamak hatta kendime ait bir dantel yaratmak istedim. Yusufçuk böceği çok sancılı bir değişimden sonra bir su sineği formundan yusufçuk böceği formuna dönüşüyor. Bu transformasyon aslında bana Marie Taglioni’nin yaşamındaki değişimi hatırlattı. O yüzden yusufçuk böceği koleksiyonda simgesel bir önem taşıyor.

        ■ Tarihten çok fazla ilham alıyorsunuz.

        Tarihteki karakterler, yaşanmışlıklar ve iz bırakan kişiler beni her zaman etkiliyor. Özellikle geçmişe ait bilgileri biraz buğulu almamız bu karakterlerin gizemini artırıyor. Bunun yanında tasarım olgusu benim için hiçbir zaman tek odaklı değil. Kontrast yaratan olgular ve dönemleri karıştırmak benim tasarım dilimi güçlendiriyor. Tasarımcı olmak başlı başına bir yaşam biçimi. Çünkü benim için tasarlamak nefes almak kadar gerekli ve vazgeçilmez. Kullanıyor olduğum tasarım dilini mümkün olduğunca korumaya, geliştirmeye ve yenilemeye çalışıyorum. Bir giysinin tasarım nesnesi olması aslında yaratım sürecinde yatıyor. Benim için tasarım, tamamen o an içinde yaşadığım duyguların bir yansıması. Bu yüzden aslında hep değişen bir tasarım yolculuğundan söz etmek mümkün. Her ne kadar tasarım süreci değişse de aslında tasarımcının kullandığı tasarım dili değişmez. Bu da tasarımcıların farklı stil ve dile sahip olmasının sebebidir. Benim için tasarım sürecinde özellikle form yaratma önde gelir. Önemli olan fikrin gerçeğe dönüşmesi düşüncesidir.

        ‘Londra güvenli bir yaratıcılık alanı’

        ■ Yıllardır Londra’da yaşıyorsunuz. Londra sizin için ne ifade ediyor?

        Londra benim için tasarım fikirlerinin öğütüldüğü, hayat bulduğu ve yaşama geçtiği yer. Her ne kadar çok seyahat etsem, esinlensem ve inanılmaz veriler toplasam da tüm bu fikirlerin oluşum süreci hep Londra’daki atölyemde gerçekleşiyor. O yüzden Londra benim için güvenli bir yaratıcılık alanı.

        ■ 2015 yaz koleksiyonunuz için farklı işbirliklerine de imza attınız, biraz bahsedebilir miyiz?

        Farklı platformlardaki yaratıcı kimliklerle çalışmak bence tasarımı besleyen kaynakların başında geliyor. 2015 yaz koleksiyonunda beni çok heyecanlandıran işbirlikleri gerçekleşti. Londra Sloan Square’deki ünlü lüks Tom Davies gözlük markasıyla yaptığımız işbirliğiyle 2015 yaz koleksiyonu tema ve formlarına uygun gözlükler yaratıldı. Yaratılan ve defilede sunulan bu gözlükler Japonya, İngiltere, Fransa ve Amerika’daki önemli mağazalarda ve Tom Davies’inlondr mağazalarında önümüzdeki aylarda satışa sunulacak. 2015 ilkbahar-yaz sezonu için yaptığımız diğer önemli işbirlikleri ise mücevher üzerineydi. Ünlü mücevher markası Halo&Co ile yaz koleksiyonu için çok özel mücevherler ürettik. Bu tasarımlar Swarovski taşlardan ve tamamen koleksiyon renklerinde ve temaya uygun olarak özellikle Viktorya dönemindeki royal mücevherler baz alınarak hazırlandı.

        ■ Her koleksiyonunuzda farklı bir hikâye, farklı dokularla bizi etkilemeyi nasıl başarıyorsunuz?

        Sanırım yaptığım işi çok seviyor olmam bunun en büyük nedeni. Çünkü benim için tasarlamak nefes almak kadar gerekli ve vazgeçilmez bir olgu. Sevgi ve tutkuyla üretilen her şey bir şekilde başarıya ulaşıyor. Tasarımlarımda kıyafetlerin altında başka dünyalar yaratıyorum, kıyafetler sanki onların dünyaya yansıyan yüzleri ama altını eşelerseniz hep hikâyeler, anılar, kişisel yolculuklar var. Tasarım sürecinde algımı mümkün olduğunca açık tutmaya çalışıyorum. Her şey, herkes benim için esin kaynağı olabiliyor. Tek yönlü tasarıma inanmadığım için çok farklı objeler, fikirler tasarım bileşiminde var olabiliyor.

        ■ Bora Aksu’nun ileriye yönelik gerçekleştirmek istediği projeleri neler, yakın gelecekteki planlarınız neler?

        Son bir yıldır sanat benim tasarım kimliğimde önemli bir yer tutmaya başladı. Özellikle yağlıboya tablolar yaratmak şu aralar beni çok heyecanlandırıyor. Son 1 yıldır 9 yağlıboya tablo yaptım. Hepsinde romantik, nostaljik ve gizemli bir hava var.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ