Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Avrupa Birliği bankacılık stres testini yine ıskaladı. Dün açıklanan ikinci test sonuçlarına göre 130 bankadan 25’inde 25 milyar Euro’ya varan sermaye ihtiyacı belirlendi. İtalya başta olmak üzere bankacılık sisteminin sermaye sorunu açıkça kendini gösterdi. Birincisine göre daha fazla sorunlu banka ve daha büyük sermaye açığı var. Ama testin inandırıcılığı yine de az. Bu haliyle test ne bankaları ne de ülkeleri zorlayacak. Herkes sorunlarıyla yaşamaya devam edecek. Bankacılık sorunu net bir şekilde çözülmüş olmayacak. Bankaların birbirine güveni tam oluşamayacak. Kredi piyasası açılamayacak. Dolayısıyla düşük büyüme veya durgunluk sürecek.

        GELİŞMELER ‘VOLATİLİTE’ DİYOR

        Bankalarda büyük ölçekli sermaye açığı belirlenmediğine göre sorunlu bankası bulunan ülkelerin kamu borcunda yeni bir sorunla da karşılaşılmayacak demektir. İtalya, Yunanistan, Portekiz, Fransa ve İspanya’nın yüzde 100’leri bulan ve aşan kamu borçları daha da yükselmeyecek. Dolayısıyla bu ülkelerde yeni bir sorun ortaya çıkmayacak. Zaten çıksa da karar alacak güçlü bir hükümet yok. Güçlü hükümetin olduğu tek ülke Almanya onun da alması gereken tek karar kemer gevşetme ve harcama yapma ama bunu yapmaya da şimdilik niyeti yok gibi görünüyor. Bu durumda, Avrupa’da yapısal önlemden bahsetmek zor. Dolayısıyla piyasalara bu konuda destek de köstek de çıkmadı. Gözler bir kez daha bu haftaki ABD Merkez Bankası (FED) faiz kararına ve faizleri ne zaman artıracağına yönelik ipucu verip vermeyeceğine dönecek.

        Ayrıca, ebola virüsünün yeni yayılma örneklerinin ortaya çıkması durumu ise piyasalar için bir risk olmayı sürdürecek.

        Türkiye’de ise enflasyon raporu açıklanacak ve yıl sonu tahmini program tahmini olan yüzde 9.4’e revize edilecek.

        Siyasi alanda ise Ortadoğu ve Güneydoğu olayları Türkiye için daha belirleyici olmaya aday. Kısaca piyasalarda volatiliteye devam...

        Temenni edelim ki petrolde fiyatlar daha fazla düşmesin!

        Son dönemde petrol fiyatları öncülüğünde genelde emtia fiyatları geriliyor. En son 19 Haziran 2014’te 115.71 doları gören Brent petrol ekim ortasında 82.60 dolara indi. 4 aylık bu sürede düşüş yüzde 28.6’ya vardı. İyi bir düşüş. Düşüşte petrol yalnız değil. Emtiaların çoğu da benzer düşüş eğiliminde. CRB Emtia Endeksi 23 Haziran’da 313.43 iken, 16 Ekim itibarıyla 269.62’ye indi. 4 aylık düşüş yüzde 14. Endeksin içinde sadece enerji yok, metaller ve tarım ürünleri de var.

        Hem petrol fiyatlarının hızla gerilemesi hem de emtiaların genelde düşüşü, bu ürünleri yüksek ölçekte ithal ettiğimizden dolayı, Türkiye’nin lehine yorumlanıyor. İlk bakışta bu görüş yanlış değil. Çünkü 60 milyar dolarlık petrol ve gaz ithalatı yapıyoruz. Geçen yılın tamamında 184 milyar doları bulan hammadde ve ara malı ithalatı yaptık. Toplam ihracatın bile 30 milyar dolar üzerinde bir rakam. İşte yüzde 15-28’e varan fiyat düşüşleri ile azalacak olan faturanın büyüklüğü bu. Geçen yılki kadar önümüzdeki bir yılda aramalı ithal etsek, fatura ortalama yüzde 15 düşecek. Bu da 27 milyar dolar eder. Az para değil. Ancak böyle bir rakamın tasarruf edilmesinin, fiyatların ekim ayında düştüğü dip düzeyinde bir yıl süreyle kalması halinde mümkün.

        Dolayısıyla petrol ve emtia fiyatlarının düşüşünde hemen ilk başta dış ticaret faturasının azalacağına dikkatler yoğunlaşıyor ve piyasalarda fiyatlanıyor.

        Ancak petrol fiyatlarının ve genelde emtia fiyatlarının düşüş trendine girdiği dönemler Türkiye ekonomisinin büyümesi de düşüyor. Tabii tam tersi de yani petrol ve emtia fiyatlarının yükseldiği dönemde de Türkiye büyümesi azamileşiyor. Yukarıda yer alan grafik buna güzel bir örnek.

        - 2001 sonundan başlayarak 2008 ortasına kadar 6 yıla yaklaşan dönemde ham petrol fiyatları yüzde 755 arttı, varili 17 dolardan 147.5 dolara kadar yükseldi. Aynı dönemde Türkiye ekonomisi en hızlı büyüme dönemini yaşadı, GSYH’sı yıllık ortalama yüzde 7.5 arttı.

        - 2008 ortasından beri petrol fiyatları yüksek dalgalı ama genelde düşüş eğiliminde. Grafikte görüldüğü gibi, son fiyatı 2008’e göre yüzde 44 değer kaybını ifade ediyor. 6 yılı bulan bu dönemde Türkiye’nin ortalama yıllık büyümesi ise yüzde 3.4. Büyüme petrol fiyatlarının arttığı dönemin tam yarısına inmiş.

        -Büyümede elbette başka faktörler de rol oynamıştır. Ama gerçekleşen durum bu. Üstelik 12 yıl gibi anlamlı bir dönemde. 6 yıl boyunca petrolde de çıkış büyümede de çıkış olurken, son 6 yıl da petrolle birlikte ekonomide de iniş meydana geldi. Petrol ve emtia fiyatlarını düşüren küresel atmosfer genel ekonominin hızını da kesiyor. Biz ise daha küçük bir faturaya odaklanıyoruz. Küçük resimdeki cazibe büyük resimdeki bozulmayı gözümüzden kaçırıyor. Temenni edelim ki petrol fiyatları düşmesin.

        SONUÇ: “Altı alay, üstü kalay.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar