Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        piyasa değ. (milyon $) 73,962 0.00 -9.91 ALTIN Ons 1194.7 -28.20 0.99 Yıliçi fark (%) Günlük fark Küresel piyasalarda olağanüstü bir haftayı daha geride bıraktık. Petrolde fiyat düşüşlerine karşı tepki güdük kaldı. Ama petrol de hızlı düşüşünü sürdüremedi. Özellikle 60 dolarlık seviyenin ABD’li kaya petrolü üreticileri için katlanılamayacak zarar sınırı olması, düşüşe karşı bir direnç doğurdu. Fakat petrol fiyatlarında bir yükseliş beklentisinin ifadesi bile yok. Fiyatı neyin yükselteceğinin yanıtı bulunamıyor.

        -Bizzat petrolün çıkartıldığı bölgelerdeki savaşlar bile fiyatı yükseltmedi. Çünkü dünya petrolünün beşte birini emen ABD ithalatçı olarak devreden çıktı. Artık kendi ihtiyacını kendisi karşılıyor. Fiyatlara da bizzat en büyük alıcının devre dışı kalması darbeyi vurdu. Bunun yanında petrol siyasi hesaplaşmaların da bir aracı olarak kullanılıyor. Rusya’yı köşeye sıkıştırma, İran’ı güçsüzleştirmenin yolu petrol fiyatlarını düşürmekten geçiyor. Bu nedenlerle yakın dönemde fiyatların toparlanmasını bekleyen yok. Herkes de hesabını kitabını düşen petrol fiyatına göre yapıyor.

        -Petrol fiyatlarının sert düşüşü dünyada pek çok ülkeyi ve bölgeyi pozitif etkiliyor. Petrolü ithal edenler başlangıçta en kârlı çıkan ülkeler. Bunların başında da Türkiye geliyor. Çin, Japonya ve Avrupa bölgesinin büyük kısmı da buna dahil. Hem ithalat faturası düşecek, hem enflasyon gerileyecek, hem de diğer harcamalara yer açılacak ve büyüme tetiklenebilecek. Bunların tam tersi petrol ihraç eden ülkeler için geçerli. Bunların başında da Rusya geliyor.

        -Petrol fiyatlarının, ithalatçı ülkeleri pozitif, ihracatçıları negatif etkilemesi, piyasalardaki ayrışmayı iyice belirginleştirdi. Petrol fiyatlarının düşmesinin küresel ekonomiye net etkisinin pozitif olacağı söylenebilir. Bu nedenle petrol fiyatlarının düşmesi ve düşük seviyelerde kalmasının olumlu etkilerini de yaşamaya devam edeceğiz. Fiyatların daha gerilemesiyle küresel piyasalar yeniden coşabilir. Yükselmesiyle de düşebilir. Ama bu ihtimal şimdilik düşük.

        -Dolayısıyla piyasaları genelde pozitif etkileyecek petrol fiyatları artık bir dönem bizimle birlikte olacak. Bu işin daha devamı olabilir, düştüğü yerlerde sürünme devresi yaşanabilir, ardından yükselişinde de tersi yönde etkiler görülebilir. Önümüzdeki dönem piyasaların bir tarafı petrolle çevrili ve sınırlı olacak gibi.

        -Piyasaların yatağının diğer tarafını ise FED’in faiz artışı sınırlıyor. Bunun etkisini zaten bir ölçüde yaşadık ve yaşıyoruz. Geçen hafta yaşananlar da bunun küçük ama iyi bir örneği. ABD’de 230 bin kişi artması beklenen kasım ayı tarım dışı istihdamı 321 bin arttı. Beklentilerden bir hayli yüksek verinin görmezden gelinemeyecek kadar güçlü olması, piyasalarda FED’in faiz artışını öne çekebileceği ihtimalini güçlendirdi.

        -Dolar bir anda yükseldi. Dolar endeksi 89.2 ile son 5 yılın en yüksek düzeyine çıktı. Türkiye’de dolar 3 kuruşluk artışla 2.2650’ye sıçradı. Buna bağlı ABD faizleri de arttı. FED’in faiz artırım ihtimalinin en iyi görüldüğü 2 yıllık tahviller yüzde 0.65’e çıktı. 10 yıllıklar yüzde 2.32’ye yükseldi. Borsalarda moraller bozuldu.

        -Petrolden gelen dopingi yaşamakta olan piyasalar bir anda FED’in faiz artırım ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Testere ağzı gibi zikzaklı bir piyasa hareketi oluştu. Şimdi bütün gözler bu ayın 17’sindeki FED faiz kararına ve yapılacak açıklamaya çevrildi. Bu durum önümüzdeki dönemde çeşitli defalar tekrarlanabilir. Her güçlü veri açıklandığında, piyasa hareketlerini göz önüne alan FED’in bazı açıklamalarında piyasalar negatif şoku yaşayabilir.

        -Böylece küresel piyasalarda önümüzdeki dönem, bir taraftan petrol dopingi, diğer taraftan FED’in faiz şoku arasında geçmeye aday görünüyor.

        Türkiye uçuyor, Rusya batıyor mu?

        Bitişikte petrol fiyatlarından Türkiye ile Rusya’nın nasıl etkilendiğini gösteren üç ayrı gösterge yer alıyor. İki ülkedeki gelişmeler tam birbirine tezat. Küresel piyasalarda da Rusya ve Türkiye’yi aynı kategoride değerlendirme alışkanlığı var. Bir ülkeye yatırım yapıldığında diğeri ihmal edilmez. Bir ülkeden çıkıldığında diğeri de görmezden gelinmez. Bu kararlar zaman zaman bir yatırımın devamı, ya da yatırımın sigorta edilmesi olarak da değerlendirilebilir. Aylar öncesinden Rusya’yı satıp Türkiye’yi alanların bugünlerde yüksek kazanç sağladıkları görülüyor. Bunun için üç göstergenin son bir yılına bakmak yeterli.

        -5 Aralık itibarıyla son bir yılda Rusya’da 10 yıllık hazine tahvil faizi yüzde 7.80’den yüzde 12.03’e çıktı ve bir yılda 4.23 puan arttı. Dünyada ise faizler genelde düşüş eğiliminde. Türkiye’de ise 10 yıllık faiz yüzde 9.63’ten yüzde 7.89’a indi ve 1.26 puan düştü. Faiz makası tersine döndü ve aradaki 5.5 puanlık faiz marjı oluştu. Gayet yüksek bir oran. Rus tahvilini satıp Türiye’den alanlar baştan böyle bir kazancı cebe koydu. Üstüne son bir yıllık faizi de aldılar.

        -Para birimlerinin performansı da birbirinin zıddı gibi. Son bir yılda dolar, rubleye göre yüzde 60, TL’ye karşı yüzde 11 arttı. Ya da dolar karşısında rublenin kaybı yüzde 37.5, TL’nin kaybı yüzde 9.9 oldu. Para birimlerinin değer kaybı portföy yatırımlarının getirisini aynı oranda azaltıyor

        -Varlık fiyatları da buna göre oluşuyor. Türkiye’de hisse senedine yatırım yapanların son bir yıllık ortalama getirisi yüzde 18.5’i buldu. Rusya’da ise yüzde 33.3 zarar ettiler. Burada da yüzde 50’lik bir fark meydana geldi.

        -Gerçi iki ülke ve piyasa arasında böylesine büyük farkın oluşmasında sadece petrol fiyatlarındaki düşüş değil aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna macerasının etkisi büyük. Ama petrol üretmek ve satmak ile petrol ithal etmek arasında sanki ak ile kara gibi bir fark oluşmuş. Gelişmelerin şimdilik görünen yüzü bu. Gerçekleşmeler tamamlandığında ise ne Rusya batacak, ne de sadece petrol fiyatındaki düşüş bizi kurtaracak.

        SONUÇ: “Gerçek, arandığında saklanır.” Oliver W.Holmes

        Diğer Yazılar