Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gurbete çıkma geleneğimiz fazlasıyla vardır. Yakın tarihte en büyük gurbet olayını 1960’larda başlayarak Almanya ve Avrupa’ya giderek yaşadık. 3.5 milyonu bu ülkede olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde artık 5 milyon insanımız var. İlk gidenler işçiydi, yol yordam bilmiyordu ve onlar için “Almanya acı vatan”dı. Yarım asrı geçen bu serüvende artık Almanya’daki Türklerin bazısı işveren. 35 bin işverene ve 75 milyar Euro’luk bir ciroya ulaştılar. Cumhuriyet tarihinin bu birinci büyük gurbet göçünden Türkiye yıllarca işçi dövizi olarak yararlandı, dış açığının bir bölümünü kapattı.

        Hayat, ekonomi, dünya önemli ölçüde değişti.

        ■ 2001 krizi sonrası kurulan ekonomik yapı, serbest döviz kuru rejimi, serbest sermaye hareketleri ile birleşti, üzerine de siyasi istikrar, AB ile müzakereler eklendi. Böyle bir ortam da yabancı sermaye patlamasını beraberinde getirdi. Yukarıda bunun bir tablosu var. Yıllık 20 milyar doları bulan yabancı sermaye çekebildik. Son 13 yıldır gelen yabancı sermayenin toplamı 148.5 milyar dolar. Dolayısıyla gurbetçilikle başlayan ekmek parası arayışı 2000’li yıllarda tersine gurbetçilikle, yani yabancı sermayeyi Türkiye’ye getirerek ve turizmi geliştirerek devam etti.

        ■ Şimdi gurbetçilikte üçüncü evreyi yaşamaya başladığımızın somut göstergeleriyle karşı karşıyayız. Gurbete çıkma sırası artık yerli sermayeye geldi. Bitişikteki dün yayımlanan kasım ayı Ödemeler Dengesi verileri yer alıyor. Geçen yılın 11 ayında Türkiye’de yerleşiklerin yurtdışında yaptıkları doğrudan yatırım tutarının 6.6 milyar dolarla rekor kırdığı görülüyor.

        ■ 11 ayda yabancıların Türkiye’de doğrudan yatırımı 10.9 milyar dolara ulaşırken, yerlilerin yurtdışındaki doğrudan yatırımı ilk kez bu kadar birbirine yaklaşıyor. Yerlilerin yurtdışı yatırımlarının, yabancıların yurtiçindeki yatırımlarına oranı 13 yıllık ortalama olarak yüzde 19. 2014’te ise bu rakam çok büyük bir sıçramayla yüzde 61’e yükseldi. Gelen para 11 milyar dolar, Türkiye’den giden 6.6 milyar dolarla bunun yarısından fazla. Bu durumu ilk kez yaşıyoruz.

        ■ Bu durumun Türkiye için iyi mi, kötü mü olduğunun yanıtını vermek için henüz erken. Hayatın neyi göstereceği pek önceden belli olmaz. Öncelikle dışarı neden gittiklerini sorgulamak gerekir. Bir kere bu yılki rekorun içinde TANAP gibi büyük projeler var. Hatta bir dünya markasının satın alınması da. Ancak bu büyük alımların bedelleri düşülse dahi, geriye kalan rakam 4 milyar dolarla yine rekora işaret ediyor. Yani iki büyük dış yatırım yanında orta, küçük, irili ufaklı sermayenin yurtdışına çıkışı giderek artıyor ve rekor kırıyor. Bir kere bu tespiti yapmak gerekiyor. Büyük yatırımlar yapılmasını veya şirket marka satın alınmasını zaten teşvik ediyor ve istiyoruz.

        ■ Yurdışına çıkışın artmasında da, son yıllarda “iş yapma hürriyetinin” ve “mülkiyet haklarının” giderek bozulduğunun veya tehlikeye girdiğinin algısı rol oynayabilir. Girişimcilerden bu yönde gelen yakınmaları buna yorabiliriz. Yani müteşebbis kesiminin en azından bir bölümü “Hürriyet ve mülkiyet hakkı yoksa, ben de yokum, bu oyunu oynamıyorum artık” diyor olabilir. Bunun böyle olup olmadığını sorgulamaya ve gözlemlemeye devam edeceğim. Böyle bir durum varsa ekonominin geleceğini elbette etkiler.

        ■ Ancak ne olursa olsun yurtiçinde yerleşiklerin sermayelerini yurtdışında olsa dahi etkin kullanıp kullanamadıkları çok önemli. Bu sermayeyi iyi kullanamaz, çarçur edip rakip girişimcilerle kârlılıkta yarışamazlarsa kötü. Ne kendilerine ne de ülkelerine bir faydaları olmaz. Ama iyi işler yapar, kâr eder ve büyürlerse ne iyi. Hatta bu kârın dağıtımından Türkiye’ye temettü geliri de gelirse mükemmel olur. Geçmişteki “işçi dövizlerinin” yerini gelecekte “temettü gelirleri” alır. Bu durumda, Türkiye’den sermaye hangi gerekçeyle giderse gitsin, sonucu herkese yarar.

        SONUÇ: “Gurbet meşakkattir.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar