Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün açıklanan mart ayı Ekonomik Güven Endeksi yüzde 15 düştü ve 75 düzeyine indi. Nötr düzeyi 100 kabul edilen ve ekonomik gidişi üretim ve tüketim yönüyle ölçen endeks, Reel Kesim Güven Endeksi yanında tüketici, hizmet, perakende ve inşaat sektörü güven endekslerinin bir karmasından oluşuyor. 75 ile Ekonomik Güven Endeksi son üç yılın en düşüğüne indi. Bu endeks son olarak Kasım 2013’te 118.6 ile en yüksek düzeyindeydi. O tarihten itibaren başlayan düşüşte 17-25 Aralık süreci, ve yerel seçim baskısı etkili oldu. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra kısmen bir toparlanma yaşandı ama yılın son çeyreğinde ve bu yılın ilk çeyreğinde yeniden zayıflama sürecine girdi.

        ■ Bu zayıflamanın ilk kısmını bugün açıklanacak 2014 son çeyrek büyümesinde göreceğiz. İkinci kısmını ise öncü göstergelerden izliyoruz ve haziran sonunda açıklanacak büyüme verilerinden izleyeceğiz.

        ■ Ekonominin üretim ve tüketim yönüyle reel boyutunda işler iyi değil. Bunun finansal piyasalardaki yansıdığı verilerden birine ülke iflas sigortası CDS primlerine dün yer verdik. Orada aralık başından bu yana yaklaşık yüzde 40’lık artış oldu. Yılın ikinci çeyreği seçimin gölgesinde yine zayıf büyümeyle geçmeye aday. Çünkü beklentiler de iyi değil.

        Yılın ikinci yarısının nasıl geçeceği biraz da seçim sonucuna ve yeni hükümete bağlı. Kısmen de Avrupa’da canlanmanın başlayıp başlamayacağına.

        ■ Yeni hükümete bağlı, çünkü ekonomi yönetimi değişecek, yapısal reformlar sırada bekliyor. Ekonomik yapıda belli tıkanıklıklar mevcut. Bu nedenle büyüme düşük. Yeni bir atak için ortaya yeni bir yol haritası konulması gerekiyor.

        HİSARCIKLIOĞLU'NDAN ÜÇ AYAKLI YENİ MODEL

        Bu konuda TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da umutlu konuşuyor. Hafta sonu, EGD’nin düzenlediği Kartepe Zirvesi’nde konuşan Rifat Hisarcıklıoğlu “Enseyi karartmaya gerek yok, kısa süreli kesintilerle olsa da Türkiye ekonomisi belli bir mesafe aldı” dedi.

        ■ 2015 yılı için FED faiz kararını, çevremizdeki karışıklıkları ve genel seçime kadar yaşanacak süreci ekonominin riskleri grubunda sayan Hisarcıklıoğlu, AB’nin parasal genişlemesini, petrol fiyatlarındaki gerilemeyi ve yapısal dönüşüm programlarını da yılın fırsatları olarak sıraladı.

        ■ Hisarcıklıoğlu son dört ayda yurtiçi KDV tahsilatlarında bir önceki yılın aynı ayına göre artış kaydedildiğini ama piyasada tahsilat sıkıntısında da artış görüldüğünü belirtti.

        ■ Büyüme oranının düştüğünü ama cari açığın aynı hızda düşmediğini kaydeden Hisarcıklıoğlu “1 puanlık büyüme karşılığında verilen cari açığın 2003-2007 arasında 0.65 olduğunu, 2010-2014 arasında ise bunun yüzde 1.3’e çıktığını” söyledi.

        ■ Kişi başına gelirin reform dönemi olan 2003-2008 arasında 4 bin dolardan 10 bin dolara çıktığını, 2008 sonrasında ise 10 bin dolarla orta gelir tuzağına girdiğini ifade eden TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu “Ekonomide model değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu ve yeni bir büyüme hikâyesi yazmanın zamanı geldiğini” vurguladı. Hisarcıklıoğlu yeni modeli oluşturacak üç önemli adımı da şöyle sıraladı:

        ■ Teknolojik dönüşüm, yüksek teknolojiye geçiş ve kamu alımlarında Türkiye’de üretilen malların tercih edilmesi,

        ■ Kadınların işgücüne katılımının artırılması,

        ■ Girişimciliğin özendirilmesi.”

        REEL SEKTÖR İÇİN FAİZİ BIRAK DÖVİZE BAK

        TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu reel sektörün durumunu 2013 bilançoları üzerinden aktarırken de net satışların yüzde 15 ile 473 milyar lira arttığını, faaliyet kârının yüzde 28 yükselmeyle 31 milyar lira büyüdüğünü belirtti. Buna karşılık finansman giderlerinin yani faiz giderlerinin yüzde 61 ile 31 milyar lira arttığını, döviz kuru zararının ise yüzde 163 ile 74 milyar lira büyüdüğünü, sonuçta net kârın yüzde 30 eksilerek 29 milyar lira azaldığını söyledi.

        ■ Reel sektörün 2013’teki durumu bu ise 2014’te ne olabilir? 2014’te faizler düşmedi, hatta biraz arttı da. Döviz kurlarındaki artışın da farklılaştığını belirtelim. Dolar yüzde 9.2 ile bir önceki yılın artışının yaklaşık yarısı düzeyindeydi. Euro ise yüzde 3.6 geriledi. Dolasıyla reel sektör 2014 kârı 2013’ten daha iyi çıkabilir. Şirketlerin kur zararının 74 milyar liradan daha düşük çıkması ve buna göre de net kârlarının artması beklenebilir.

        ■ Ancak 2015 yılının ilk çeyreğindeki gelişmeler tıpkı 2013 yılını andırıyor. Kur artışı ile şirketler 2015 yılını kaybedebilir.

        Daha da önemlisi reel sektörün faiz yükünün 31 milyar lira olmasına karşılık döviz kuru zararının 74 milyar lira gibi, bunun 2.5 katı düzeyinde çıkması. Demek ki şirketler için TL fonlama değil, döviz fonlaması daha önemli, daha büyük zarar veya kâr sağlayabiliyor.

        SONUÇ: “Yeni olan hiçbir şey yoktur, yalnız tarih okumamışsınızdır.” Larry Swede

        Diğer Yazılar