Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde 2.9 büyümesi tam da dünya ortalaması düzeyinde. Ancak Türkiye’nin nüfus artışı yüksek ve kişi başına büyüme ancak yüzde 1.7 düzeyinde çıkıyor. Kaldı ki Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubunun ortalama büyümesi daha yüksek. IMF verilerine göre bu oran ortalama yüzde 4.9 bekleniyor. Yani gelişen ülkelerin ortalama büyümesinin altında bir performansa sahibiz.

        ■ Buna karşılık sanayinin yüzde 3.5, hizmetlerin yüzde 4 büyümesi ve 2.9’luk büyümenin 1.8’inin ihracattan kaynaklanması kaliteli olabilir mi? Yukarıda belirttik, gerçek büyüme yüzde 1.7. Eğer bunu büyüme sayıyorsak, içeriğine de kaliteli diyebiliriz. Ne de olsa üçte ikisi dışarıdan, üçte biri içeriden kaynaklanan bir büyüme.

        ■ Ancak büyümenin bu bileşeninin devamı yok. Çünkü ihracat 2015’te kötü gidiyor. Dün mart ayı TİM ihracat rakamları açıklandı. Martta ihracat yüzde 13.4 düştü. Azalma şubatta yüzde 13 ve ocakta da yüzde 9.5 idi. Sonuçta üç aylık ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12.4 azaldı. Böyle bir azalma küresel kriz yılı 2009’da görülmüştü. TİM rakamları altın ihracatını kapsamıyor. 2 aylık altın ihracatı da eklendiğinde azalma yüzde 6.8 ve tutar olarak da 2.610 milyon dolara iniyor.

        ■ Azalmanın önemli bir bölümü Euro’nun düşüşünden kaynaklanıyor. TİM hesaplamalarına göre anılan üç aylık dönemde Euro yüzde 22 geriledi. Paritedeki bu gerileme, ocak ayında 800, şubatta 900 ve martta 1.300 milyon dolar olmak üzere ihracatta toplam 3 milyar dolarlık kayba yol açtı. Geriye kalan 1.5 milyar dolar da gerçek ihracat azalmasını ifade ediyor.

        ■ Bu kayıptır ki, zaten altın hariç ihracatı TL tutarı olarak da geriletti. İlk üç aylık ihracatın TL tutarı 82.012 milyon liradan bu yıl 79.822 milyon liraya indi ve yüzde 2.7 azaldı.

        ■ İhracat artışı için mecburen Avrupa ekonomilerinin canlanması, Rusya, Irak ve Suriye, Ukrayna gibi önemli pazarların toparlanması beklenecek. Buradan hareketle ihracatın büyümeye geçen yılki gibi katkı veremeyeceğini söylemek mümkün.

        Bu durumda geçen yılki büyüme oranını korumak için dahi, iç talebi artırmak gerekecek. Bitişikteki tablodan görülebileceği gibi, 2011’den itibaren cari açık nedeniyle bilinçli şekilde ekonominin frenine basıldı. Kredilere sınır ve taksitli alışverişe sınır konuldu. Sonuçta amaçlanan da sağlandı. Tüketimin büyümeye verdiği katkı azaldı ve sıfır düzeyine kadar indi. İç tüketim milli gelirin üçte ikisinden fazlasını oluşturuyor.

        ■ Dış pazarlar büyümediğinden ihracat artmazken, iç tüketim de son üç yıldır yerinde sayıyor. Bu durumda üretim hızlanamıyor, sanayi kapasitesi yüzde 75’in üzerine bir türlü çıkamıyor, hatta son aylarda da olduğu gibi düşüyor. Mevcut kapasiteler doldurulamadığı için de yeni yatırımlar yapılmıyor. Bu nedenledir ki yukarıda görüldüğü gibi, özel sektörün makine teçhizat yatırımının büyümeye yaptığı katkı son üç yıldır eksi.

        ■ Bu bağlamda ekonomiyi canlandırmaya bir yerden başlamak gerekiyor. Son günlerdeki emeklilere zammın gündeme gelmesi ve bir yönüyle hükümet tarafından ele alınması önümüzdeki dönem için iyi bir fırsat yaratabilir. Çünkü emeklinin eline geçecek para anında çocuklar, torunlar, çalışmayan ev halkı arasında pay edilir. Doğrudan ve anında da tüketime gider. Yüzde 18’i de KDV diye hemen devlete geri döner.

        SONUÇ: “Açıkça görülenler, daima en az anlaşılanlardır.” Klemens von Metternich

        Diğer Yazılar