Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        7 Haziran seçimleri ile 13 yıllık tek başına iktidarın ardından koalisyon dönemi açıldı. Bu dönem ne kadar sürer, nasıl sonuçlanır zaman gösterecek. Ancak geçmişteki dönemleri dikkate alırsak 10 yıl civarındaki gerçekleşmeler olduğunu görürüz. Mesela 1965-71 arası tek parti hükümetini 1973-80 arası koalisyonlar izledi. 1983-1991 tek parti hükümetini 10 yıl sürecek bir koalisyon dönemi takip etti. Dolayısıyla 13 yıllık son tek parti hükümeti biterken, başlayacak koalisyon dönemi, geçmişe benzemesi halinde uzun da sürebilir. Yeni tek parti iktidarı ancak koşulların oluşması, liderinin ortaya çıkması halinde yıllar sonra mümkün olabilecek. Bu dönem kendi yapısını oluşturacak ve herkesi, her kesimi olumsuz veya olumlu etkileyecek.

        ■ Son seçim sadece bir genel seçim değildi. Aynı zamanda yapılan kampanyadan dolayı başkanlık sistemi yolunun açılabileceği bir seçimdi. Seçmenin tek parti hükümetine mi yoksa başkanlık sistemine mi vize vermediği konusu net değildir. Belki her ikisi de etkilidir.

        ■Bu açıdan başkanlık sisteminin geri çekilmesi halinde yaşanacak koalisyon dönemi geçmiştekiler kadar uzun sürmeyebilir, daha erken sonlandırılabilir de.

        ■Yine iktidar partisinde bir önceki genel seçime göre 9 puana varan oy kaybında ekonomik yavaşlamanın da belli bir payı olduğu söylenebilir. Yüzde 6.9 olan ortalama büyümenin son üç yıldır yüzde 3.1 ortalamaya inmesinin seçmen kararında etkisi olsa gerek. Nitekim muhalefet partilerinin seçim kampanyalarını ekonomik vaatler üzerine kurmalarını da buna bağlayabiliriz. Bu açıdan iktidarı paylaşacak partilerin performansı açısından da önümüzdeki dönemde büyümenin artıp artmayacağı belirleyici olacak.

        ■Ekonomi konusunda karşılaşılabilecek bir şanssızlık ise küresel koşulların büyüme çabalarını sınırlandırmasıdır. Hem ihracat kanalıyla hem de finansman kanalıyla rüzgâr tersten esiyor artık. Dış pazarların daralmasındandolayı ihracat düşüyor. İç talebi büyütmek ise tüketim artışından ve dolayısıyla hanehalkını borçlandırmaktan geçiyor. Ama iç taleple büyüme cari açığı azdırıyor. Burada bir sınır var.

        ■İç ve dış talep artışlarının sınırlanması yatırımları da sınırlandırıyor. Kaldı ki iç talebi büyütmek yurtdışı finansman ihtiyacını artırıyor. Burada da dış borçlanmanın sınırlarına yaklaşılmış durumda.

        ■Zaten dış kaynak sağlamanın koşulları da zorlaşıyor. FED faiz artırımına giderek yaklaşırken küresel piyasalarda tahvil satışlarının yoğunlaşması ile piyasa faizleri yükseliyor. Türkiye finansman bulmaya devam edebilir ama daha yükselen maliyetlerden ve daha sınırlı olmak koşuluyla.

        ■Dolayısıyla yeni bir seçime ve siyasetin nereye doğru gideceği kestirilene kadar, risk alma ve yeni yatırımlara girişme sınırlı kalabilir. Bu da koalisyon döneminde mevcut kazanımların korunması ve işlerin konsolide edilmesini beraberinde getirebilir.

        ■Seçim sonuçlarının belli olmasının ardından finansal piyasaların ilk işlem günündeki hareketleri koalisyon dönemine uyum yönündeydi. Borsa ilk başta yüzde 8.15 geriledi. Bu oran küresel kriz sonrasının en yüksek günlük kaybı anlamına geliyor. Ama ilerleyen saatlerde kayıplarını kısmen geri aldı. Borsalar hep önden gider. Fiyatlamaları öne çeker ve başta aşırı fiyatlama yapar. Dünkü hareketi de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

        ■Faizlerde yarım puanlık artış gayet normal ve makul düzeylerde.

        ■Ancak döviz sepetinin yüzde 3.8 günlük artışa ulaşması TL’de sert bir değer kaybı yaşandığına işaret ediyor. Dolar da, döviz sepeti de rekor düzeylerine yükseldi. 21 Mayıs’a göre döviz sepetinin artışı yüzde 9.5’e vardı. Kurdaki bu yüksek kaybın bir kısmını yurtdışında gelişmekte olan diğer kurların düşüşüne vermek gerekiyor. Şanssızlıkla koalisyona ters bir dönemde yakalanmak, finansal piyasa hareketlerini sertleştiriyor. Bu açıdan da kazanımların konsolide edilmesi bu dönemde başarı sayılabilir.

        Diğer Yazılar