Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel piyasaları son dört işgününde darmadağın yapan ve Çin’den yayılan salgın hastalığa karşı dün verilen ilacı bünye kabul etti. Hafta sonu beklenen ama atılmayan adımın arkasından iki günde Çin Borsası’nın yüzde 15 değer kaybetmesiyle Çin Merkez Bankası zorunlu karşılıklarda ve politika faizinde indirime gitti. Kararın açıklanmasıyla küresel piyasalarda sert satışların yerini alımlar aldı. Çin’in adımı “parasal genişleme” şimdilik işe yaradı ve finansal piyasalardaki büyük yangının şiddetini azalttı. Bundan Türkiye piyasaları da nasibini aldı.

        - Ancak faiz düşürmesi Çin’in büyüme sorununu çözemeyecek. Çünkü büyümesinin motoru yatırımlar ve ihracattı. Bu iki alanda gidilebilecek yol bittiği için, zorunlu olarak iç tüketime dönüş programını devreye soktular. Ama iç talebi artırmak ve bu yolla büyümeyi desteklemek kısa vadede mümkün değil, yılları alabilecek bir uğraşı gerektiriyor. Henüz yolun başındayız. Dolayısıyla dünkü parasal kararlarla piyasalar yatışır gibi oldu ama Çin’in büyüme sorunu çözülmedi.

        - Gerçi Çin büyüyecek ama beklenenden daha az büyüyeceğinden korkulduğu için, böylesine sert bir piyasa depremi yaşandı. Korkulanın olup olmayacağı açıklanacak yeni ekonomik verilerle anlaşılabilecek. Bunun için de bekleyip görmek lazım. Piyasalara verilen ilaçla belli bir sakinleşmenin sağlanması işte bu bekleme dönemi için elzem olabilir. Eğer Çin’in büyümesi sert bir iniş yaşamazsa finansal piyasaların yatışması daha reel temellere dayanmış olur.

        - Bu olumlu senaryonun gerçekleşmesi halinde bile Çin ekonomisinin yavaşlayacak olması birçok emtiayı ve emtia ihraç eden ülkeyi olumsuz etkiliyor ve etkileyecek. Bunun yanında Çin ile yoğun ticareti olan gelişmiş ülkeler de, örneğin Almanya gibi, negatif etkilenebilir.

        - Türkiye ise Çin’in büyümede ivme kaybedecek olmasından doğrudan etkilenmeyecek. Çünkü bizim için önemli bir ihracat pazarı değil. Ancak bu, dolaylı ve ikincil etki yapmayacak anlamına gelmiyor. Petrol, emtia ihraç eden gelişmekte olan ülkelerin, Çin’e lüks tüketim malı satan Avrupa ekonomilerinin dış satımları azalacaksa ithalatları da azalacak. Doğal olarak Türkiye’nin aynı ülkelere mal satışı zorlaşacak veya mümkün olamayacak. İhracatçılara büyümeyi kurtarmak gibi bir görev düşecek.

        - Çin’in negatif bulaşıcılık etkisini, finansal piyasalar kanalıyla yaşadık ve önümüzdeki dönem muhtemelen bu etki yavaşlayabilecek de ama ticaret kanalıyla olacak etkiyi gecikmeli ve dolaylı yaşayacağız.

        KURDAKİ BİR BAŞKA ŞANSSIZLIK BEKLENTİLERİ YÖNETEMEMEK

        İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Anadolu Ajansı’nın sorularını yanıtlarken döviz kurunda bütün meselenin spekülatif talebi uyarmamak olduğunu belirtti ve şunları söyledi: “Spekülatif talebi uyardığınızda aşılamayacak seviye yoktur... Rezerv politikaları da spekülatif talebe yetmez. Keskin ihtiyaç olduğunda hiçbir rezerv yeterli değildir. FED’den boru döşetseniz bile... O, kazanma saikine inanarak fiktif bir talebi ortaya koyuyor. Karşılamanız mümkün değil. Onun için beklentileri doğru yöneterek güveni tesis ederek, istikrar kazanmak suretiyle spekülatif talebin oluşmasına engel olmak lazım.”

        Burada altını çizeceğimiz söz, “beklentileri yönetmek” Doların 3 liraya çıkmasında, Euro’nun 2.47’yi görmesinde, kur sepetinin 3.22’ye yükselmesinde küresel gelişmeler etkili ama maalesef ki beklentilerin yönetilememesinin de payı var.

        - Çünkü süreç öyle bir çakıştı ki, 13 yılın ardından seçimden koalisyon çıktı. 4 partili Meclis’ten bir koalisyon hükümeti kurulamadı ve yeni bir seçime gidiyoruz. Siyasi istikrarsızlığın bizzat kendisi beklentileri bozucu etki yapıyor.

        - İstifa etmiş bir hükümetin bakanları da görevden ayrılmak için gün sayarken, beklentileri yönetmeleri elbette epeyce zor. Belki bu nedenle bu işe doğru dürüst kalkışan da olmadı.

        - Merkez Bankası’nın geçmişteki faiz tartışmalarından dolayı cesaretinin kırılmış olması ve elindeki araçları kolaylıkla kullanamayacağının tahmin edilmesi de, bu dönemde beklentilerin yönetilmesini zorlaştırdı, güvensizliği artırdı.

        Zaten olan da oldu. Bundan sonra beklentiler yönetilemezse olanlar olmaya ve benzer sonuçlarla karşılaşmaya devam edebiliriz.

        SONUÇ: “Hayatın dönmeyen çarkları, umudun gizli elleriyle döner.” Maurice Maeterlinck

        Diğer Yazılar