Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Açıklanan son Tüketici Eğilimi Anketi yıl içindeki siyasi, jeopolitik ve küresel konjonktürdeki kötüleşmenin tam anlamıyla ekonomik atmosfer üzerine çöktüğünü gösterdi.

        - Çünkü bir küresel ya da yerel ekonomik kriz içinde değiliz. Ancak tüketim isteği tam olarak küresel krizin en dip düzeyindeki seviyeye kadar düştü. TÜİK’in açıkladığı Tüketici Güven Endeksi eylül ayında yüzde 6.1 geriledi ve 58.5 değerini aldı.

        - Endeksin bundan önceki en düşük düzeyi 50’li rakamlara indiği Kasım ve Aralık 2008. 55.7 ve 56.7’ye düşen endeks dördüncü aydır ki 50’li rakamlara geriliyor.

        - 2004 yılından itibaren yayımlanmaya başlayan normali 100 kabul edilen endeksin bazı çok yüksek olduğundan 2011’de düzeltmeye tabi tutuldu, modele dayalı yaklaşımla geriye çekme yöntemi uygulandı. Ocak 2004 ayı 111 iken 98’e indirildi. İşte o tarihte 98 ile en yüksek düzeyinde olan endeks, yaklaşık yüzde 40 gerileme ile 58’e indi.

        - Endeks 12 yıl boyunca 100 puanı hiç görmedi ve 55 ile 98 arasında dalgalandı. Bu anlamda endeksin notör yani orta noktasını 75-80 arasında bir yerlerde almak daha doğru bir değerlendirme verebilir.

        - Orta değeri 75-80 diye de alsak, tüketim iştahı dörtte bir veya üçte bir düzeyinde kesilmiş. Bu çok ciddi bir duruma ve dramatik bir azalmaya işaret ediyor. Eğer tüketim iştahı düştüğü bu yerde bir iki ay daha kalırsa ekonomi yılın ikinci yarısında en az bir çeyreği büyümeyle değil daralmayla geçirebilir.

        - Tüketim iştahında yüzde 6.1’lik azalma, son 12 yılda görülen altıncı en yüksek aylık daralma. Bunlardan dördü 2008’de gerçekleşti, biri ise yüzde 6.6 azalmayla Eylül 2013’te.

        - Eylül 2013’te FED’in parasal genişlemeyi azaltmaya başlaması bekleniyordu. Bu kararı erteleyince piyasalar 19 Eylül’de coştu. Ancak öncesinde Gezi olayları ve 22 Mayıs’ta Bernanke’nin açıklamasıyla başlayan bir kötüleşme süreci var. Türkiye’den sermaye çıkarken döviz ve faiz yükseliyordu.

        - Hatta dolar 9 Mayıs’ta 1.7850’den 6 Eylül’de 2.0845’e çıktı ve dört ayda yüzde 17 prim yaptı. İşte Eylül 2013, doların kısa sürede yeni bir tepe noktası yaptığı, sermaye çıkışı ile Gezi’nin üst üste geldiği ve tüketici moralinin hızla düştüğü bir aydı.

        - Aradan geçen iki yılın ardından Eylül 2015’te ise yine birden çok olay aynı anda yaşanıyor. Bunların başında yine doların yükselişi geliyor. Hükümetsizlik var, siyasi belirsizlik arttı, terör bir anda tırmandı, jeopolitik riskler yükseldi, ekonomide işler iyi gitmiyor, bunlar da etkili.

        - Ama en çok etkili olan doların veya döviz kurunun kısa sürede çok hızlı yükselmesi. Son 8 ayda dolar yüzde 34 yükseldi, son iki aylık artışı yüzde 16’ya vardı. Yukarıdaki nedenler tüketim iştahının kırılmasında önemli ama en önemlisi doların yükselmesi. Bizde korku budur, krizin tanımı budur, geçmiş hafızada bu vardır, ekonominin en kırılgan tarafı da budur.

        - İşte böyle bir ortamda tüketici, ekonomiyi ayakta tutan konut ve otomobil alımını azalttı. Hanehalkı harcamalarında en büyük kalemi oluşturan konut satın alma ihtimali eylülde yüzde 18, otomobil satın alma ihtimali yüzde 17 düştü.

        - Ortaya da tüketici güvenindeki çöküş çıktı. Yaşananın adı henüz ekonomide kriz değildir, doların fırlaması ile tüketici güveninde çöküştür. Hâlâ zaman vardır ve işler toparlanabilir. Kur artışı normale girerse tüketici güveni de düzelebilir.

        SONUÇ: “Endişe, sorunların vadesi gelmeden önce ödenen faizdir.” William Ralph Linge

        Diğer Yazılar