Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Prof. Dr. Şevket Pamuk görüşlerini en isabetli bulduğum birkaç iktisatçıdan biri. Bunda kendisinin iktisat tarihçisi olması, olaylara daha uzun perspektiften bakması ve gerçekleşmeler üzerinden analizler çıkarmasının payı büyük. Habertürk’te geçen hafta arkadaşımız Kübra Par’ın Şevket Pamuk ile bir röportajı çıktı. Şevket Pamuk bu röportajında iki önemli ana konuyu vurguluyor. Birincisi yeniden yüksek büyümeye geçmenin çaresini devlet müdahalesinde görüyor. Yani Keynesçi bir yaklaşımla devletin yatırım ve harcama yaparak ekonomiyi canlandırabileceğini düşünüyor. İkincisi de, Türkiye’nin sürdürülebilir yüksek büyümesi için mutlaka sanayileşmede hamle yapması gerektiğini vurguluyor. “Türkiye bir sanayileşme hamlesi yapmazsa ve bu temel kurumlarında dönüşüm sağlayamazsa şu 8-10 senelik patinajı, durgunluğu aşamayacak” diyen Şevket Pamuk’a göre “seçimlerde kim iktidara gelirse gelsin bu sorunlarla uğraşmak zorunda.” Çünkü kaçılabilecek başka bir alan kalmadı.

        Ekonomide bu iki ayaklı yeniden canlandırma ve sürdürülebilir, daha yüksek oranlı büyüme için Şevket Pamuk bazı ev ödevlerinin yapılmasını gerekli görüyor:

        - Çok tüketip az tasarruf ediyoruz. Sıcak paraya bağlı bir ekonomi ortaya çıktı. Türkiye mutlaka daha fazla tasarruf etmeli.

        - Siyasal reformların yapılması lazım. Eğitim, teknoloji, yargı, medya ve siyasi kurumların bağımsızlıklarına kavuşmaları gerekiyor. Yargı, medya gibi organların üzerindeki baskının kalkması çok önemli. Yargı ekonomi için de çok kritik. Şirketler yargıya güvenmiyorsa neden yatırım yapsın?

        - Devletin kuralları koyup firmalar arasında rekabeti özendirmesi, firmaların da ihracat yapması, dünya pazarlarıyla yarışması gerekiyor. Devletin teknolojiyi özendirmesi, eğitime daha çok kaynak sağlaması gerekiyor.

        TASARRUF DÖNEMİ: Prof. Dr. Şevket Pamuk’un iki önerisi de kaynak gerektiriyor. Sanayide yeni hamle, eğitim ve teknolojinin teşvik edilmesi kaynak meselesi. Bu kaynağı da artık içeriden sağlamak durumundayız. Çünkü dış borcumuz iyice büyüdü ve GSMH’nin yüzde 52.5 düzeyine çıktı. Ayrıca küresel konjonktür değişmek üzere. Yüksek dış borcu ve yüksek dış finansman ihtiyacı olanlar çok dikkat çekiyor.

        Zaten dışarıdan finansman alırsak cari açık veririz. Ortam yüksek cari açığa artık kapalı. Biz de bu açığı giderek düşürmeye çalışıyoruz. O zaman yurtiçi tasarruflara yöneleceğiz. Tasarruf artışı için belki bazı harcamaları kısacağız. Harcamalardan vazgeçip tasarrufları artıracağız.

        Demek ki önümüzdeki dönemin en önemli değişikliklerinden biri bu. Üretmeden ve kazanmadan harcama olmamalı. Gidiş buraya doğru olacak.

        BDDK’nın taksit sınırlamasını kaldırmaya hazırlanması ise bu genel politikayı bozacak düzeyde etki yaratmayabilir. Önlemler hem arkadan dolanılarak aşıldı hem de tüketim isteği azaldı. Sınırlar kalksa bile harcamak isteyenleri bulmak zor. Tabii ki batmayı ve para batırmayı göze alanlar taksit sayısını artırabilir. Seçim sonrasının en önemli ev ödevlerinden biri tasarrufları artırmak olacak ve bu da elbete yıllar alacak bir süreç.

        EKSİK KALAN REFORM: Sanayide yeni bir atılım için kaynak yanında bazı fikri hazırlıkların da yapılması gerekiyor. Aslında 2001 krizinde reformların eksik kalan tarafı buydu. Kamuyu yeniden yapılandırdık, oldu. Kamu şimdi açık vermiyor. Bankaları yeniden yapılandırdık, şimdi sistem güçlü. Reel sektör reformlarını ise yarıda bıraktık. Aradan 15 yıl geçmesine rağmen bu konuda en azından en büyük iki partinin yeterince hazır olmadığını düşünüyor Şevket Pamuk ve “Orta ve uzun vadeli konularda kendilerini bir daha geliştirmeye ihtiyaçları var. Türkiye’nin özellikle sanayileşme konusunda daha açık, daha güçlü politikalara ihtiyacı var” diyor.

        SİYASİ REFORM KOLAY MI: Seçim sonrasında yapılacak üçüncü ev ödevi ise kaynak ama siyasi irade gerektiriyor. Yapıldıkça da etkisi sadece siyasete ve topluma değil aynı zamanda ekonomiye olacak. Yargı reformu, medya ve siyasi kurumların bağımsızlığı gibi konularda adım atılması para gerektirmiyor ama siyasetçiler yapacak. Yapıp yapamayacakları gelişmelere bağlı.

        Siyasetin bir sorunu da, seçilmişler olarak yine seçilmiş bir cumhurbaşkanıyla yetkileri paylaşmak zorunda kalması. Siyasetçi sınıfı bunu ilk kez yaşıyor. Düğümlenmenin çözümü, pazar günü sandık sonuçlarıyla başlayacak.

        Diğer Yazılar