Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1 Kasım seçimleri ile siyasi belirsizlik azalmasına azaldı ama ekonomideki belirsizlikler aynı ölçüde gerilemedi. Hem iş dünyası hem piyasalar hükümeti yeterince reformist bulmadı. Hükümet Programı ve geçen hafta perşembe günü açıklanan Eylem Planı’nda böyle bir izlenim alamadılar. Üstüne üstlük Rusya ile kriz yaşamaya başladık. Yabancılar zaten 1 Kasım sonrası Türkiye’den çıkıyorlar. Borsada net bazda 1.2 milyar dolarlık satış yaptılar. Devlet iç borçlanma senetlerinde de yaklaşık yarım milyar dolarlık çıkışları oldu. Bu da son yılların en güçlü aylık sermaye çıkışına işaret eder.

        - FED’in faiz artırımının da Türkiye için risk doğuracak bir süreç olabileceğini düşünmeye başladı piyasalar. Çünkü faiz artırım sürecine Türkiye yeterince ayak uyduramayabilir. Bu nedenle bizim piyasalar borsadan başlayarak son 4 işgününde bozuldu ve dünyadan negatif ayrışmaya başladı. Dünkü borsa primlerini ve bizde yüzde 4’e varan artışı ise FED kararıyla piyasaların rahatlayacağına inananların öncü alımlarına yorumlayabiliriz.

        - Geçen perşembe gününden bu yana geçen 4 işgününde İstanbul Borsası yüzde 7 düşerken, gelişen borsalar yüzde 3 değer kaybetti.

        - TL’nin değer kaybı yüzde 2.1’e varırken, gelişen ülkelerin paraları dolara karşı yüzde 0.42 ile sınırlı düştü.

        - Faiz ise yüzde 11’in altındayken üstüne attı.

        FED’in ilk faiz artırımına hazırlık amaçlı gelişmekte olan piyasalarda son ince ayarlar çekiliyor ve kısmen negatif etkilenme söz konusu. Ancak Türkiye piyasasında ekstra bir stres var. Piyasalardaki fiyatlamaların bize gösteridiği bu.

        Sorduk ve öğrendik ki, piyasalar sinirli. Şöyle ki:

        - Reformlar yeterli değilken, çifte referandum gündeme gelebilir. Bütçede harcamalar da artıyor. Bu, seçim atmosferinin devam edeceğini gösterir.

        - Ekonomide kaynak ihtiyacı artarken, dış kaynak maliyeti de artıyor. FED’in faiz artırımı hem maliyeti hem likiditeyi azaltacak. Buna karşılık Türkiye’nin bu yeni dengeye uyumu, faizi FED ile birlikte ayarlamaktan geçiyor. Ama Merkez Bankası’nın ve hükümet yetkililerinin açıklamalarından bu yola gidilmeyeceği anlaşılıyor. İlk etapta zorunlu karşılıklar indirilecek.

        - Azalacak küresel likidite ve maliyeti yükselecek uluslararası sermayeden, cazip gelişmekte olan ülkeler pay almaya devam edecek. Cazibenin bir parçası da reel getiri sağlamak. Bunun içinde kurun düzeyi ve istikrarı da var, faizin seviyesi de.

        - FED faizi karşısında faiz artırmayacak bir ülkeden sermayenin çıkacağını hesap ediyor piyasa. Bu da döviz kurlarını yukarı ittirecek bir gelişme. Zaten böyle düşünenlerin varlığıdır ki, kuru şimdiden artırıyor, faizi yükseltiyor ve hisse senetlerinin fiyatını düşürüyor.

        - Bizim Merkez Bankası’nın faiz ayarlamasına gitmeyeceği kanaatinin yaygınlaşmasıyla piyasalar bozulurken, Başbakan Ahmet Davutoğlu bu sıkıntıyı gidermek için şu açıklamayı yaptı: “Merkez Bankamız araçsal bağımsızlık yönünden gerekli adımları atar.”

        - Gerekli adımları atacaksa sorun olmayacak. Ama zorlana zorlana, piyasalar tam da uçurumun kenarına geldikten sonra ayarlama olacaksa, piyasalar ve özellikle yabancılar epeyce yorulmuş durumda. Piyasadakilerin aktardığına göre yabancılar “Türkiye’den küçük bir para kazanmak için, akşamdan başım ağrıyarak yatağa gireceksem, o parayı kazanmam daha iyi” diyormuş.

        Türkiye piyasalarının önündeki düğümlenmeye ve sinirliliğe yol açan neden bu.

        Diğer Yazılar