Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye mayıs ayında biri iç, diğeri dış olmak üzere iki şok gelişmenin kıskacında kaldı. Geçen ayın son işgünü olan 29 Nisan’da AK Parti’de genel başkanın yetkilerinin kısıtlanması fitili ateşledi. Mayıs ayının ilk günlerinde de açıklamalar geldi ve piyasalar iktidar partisindeki gelişmeleri fiyatlamaya başladı. 4 Mayıs’ta da Ahmet Davutoğlu’nun istifası geldi. Kongre de dün yapıldı. Yeni Başbakan Binali Yıldırım. Böylece 3 haftalık bir siyasi turbülansla karşı karşıya kaldık. Türbülans bitti ama siyasetin alacağı yol da değişti artık.

        Ne ilginçtir ki, mayıs ayı küresel piyasalarda “sat ve git” eğiliminin tekrarlandığı bir aydı ve bu yıl da benzeri yaşanır gibi oldu. İç siyasi türbülansla dış piyasa dalgası birleşince Türkiye için daha şiddetli bir sarsılma meydana geldi. Türkiye bu dönemde iç siyasi nedenlerden dolayı dünyadan üçte bir oranında daha fazla etkilenmiş durumda.

        Asıl etki döviz kurunun üzerinden geldi. Kur sıçraması enflasyondan başlayarak tüketici ve üretici güvenini de hemen değiştirebilen etkiye sahip. Çünkü milli gelir içinde ithalatın payı üçte bir ile yüksek düzeyde. Türkiye dolarize bir ekonomi ve reel yatırımlarının çoğu döviz kredisiyle finanse ediliyor. Özel sektör aşırı borçlu ve bu borcun yaklaşık yarısı da döviz üzerinden.

        Ancak bitişikte görülebileceği gibi, döviz kurundaki türbülansın boyutu sınırlı kaldı. Buradan gelen büyük dalganın etkisini çok az hissettik. Çünkü spekülatif veya döviz talebine karşı yurtiçi yerleşikler yoğun bir satış yaparak cevap verdi. Mayıs ayının ilk iki haftasına denk gelen 29 Nisan ile 13 Mayıs arasında yerleşikler bankalar ve katılım bankalarındaki döviz hesaptan toplam 7 milyar 63 milyon dolarlık döviz bozdurdular.

        7 milyar doların TL karşılığı yaklaşık 21 milyar eder. Aynı dönemde bankalarda yurtiçi yerleşiklerin TL mevduatları uzun bir aradan sonra ilk kez 28.3 milyar lira kadar sıçradı. İki haftada yerleşiklerin döviz hesapları yüzde 4.3 azalırken, TL mevduatları yüzde 4 arttı. Dövizdeki bu satış dalgası, dolar kurunun 3 liranın üzerine çıkmasını engelledi. TL’nin değer kaybını da yüzde 6 ile sınırladı.

        Bu sırada Merkez Bankası ne faiz yoluyla ne de doğrudan satış veya müdahale ile dövize müdahale yapmadı. Gelen dalgayı tamamen halk göğüsledi.

        GELİŞEN ÜLKE KURLARININ DOLARA GÖRE DEĞERİ

        TL’nin dolar karşısındaki son bir yıllık hareketi gelişen kurlarla hemen hemen aynı idi, ayrışma mayısta oldu

        İstanbul Borsası gelişen borsalara karşı pozitif ayrışmıştı. Mayısla birlikte bu ayrışma negatife dönüştü.

        MAYISTAKİ BOZULMANIN ÜÇTE İKİSİ DIŞ ETKİDEN ÜÇTE BİRİ İÇ SİYASETTEN

        Mayıs ayında yaşanan çifte türbülansla Hazine faizleri 1 puan arttı. 10 yıllık tahvil faizi yüzde 9.28’den 10.24’e çıktı. Buradaki artış oranı yüzde 10.3. Türkiye bu anlamda dünyadan negatif ayrışmış durumda.

        -Borsanın son üç haftadaki kaybı da faiz yükselişi ile hemen hemen aynı ve yüzde 10.1 düzeyinde. Ancak belirtelim ki, gelişmekte olan borsaların bu dönemdeki ortalama değer kaybı yüzde 6.9. Yani düşüşün üçte ikisi dış kaynaklı, üçte biri de Türkiye kaynaklı diyebiliriz.

        -Türk Lirası’nın dolar karşısındaki kaybı ise yüzde 6.1. 29 Nisan’da 35.76 sent olan 1 TL’nin değeri 20 Mayıs’ta 33.56 sente indi. Ancak aynı dönem gelişmekte olan ülke kurları da dolara karşı değer kaybetti. JP Morgan Gelişen Kur Endeksi 69.473’ten 66.813’e indi ve dolara karşı yüzde 4 değer kaybetti. Bu durumda TL’nin yüzde 6.1’lik kaybının üçte etkisini dünyada benzer para birimlerinin değer kaybına yormak lazım. Değer kaybının üçte biri yine iç gelişmelerden kaynaklı.

        -Eğer iç etki sadece üçte bir oranında değer kaybına yol açmışsa şimdi gelebilecek düzelmenin de bu oran içinde kalması beklenir. Çünkü olsa olsa ekstra iç belirsizlikleri ortadan kaldırdık. Kaldı ki, Türkiye’nin yönetim şekli de, siyasi hayatı da eskisi gibi olmayacak. Anayasa değişikliğinin, başkanlık gündeminin ve dokunulmazlıkların kaldırılmasının siyasi tansiyonu artıracağı ve belirsizlikleri de nisana göre artırdığını kabul etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla düzelme olsa bile bunun boyutu üçte bir düzeyine dahi varmayabilir.

        FİNANSAL RADAR

        SONUÇ: “Bekle eşiği, bulasın ışığı.” Türk Atasözü

        Diğer Yazılar