Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son iki üç yılda başımıza gelmeyen kalmadı. Bu sırada dünyanın büyüme hızı ve dünya ticareti de zayıfladı. Negatif faiz yayıldıkça yayıldı. Bütün bu gelişmeler ekonomiyi negatif etkiledi.

        - İkinci çeyrek ile büyüme yüzde 4.5 hedefinin altına kaymaya başladı. İlk yarı büyümesi yüzde 3.9’a indi. Dünde açıklandı ki, işsizlik çift haneli rakamlara yükseldi. Çekler ve senetlerde ödenme vadesi uzuyor ve karşılıksız çıkma oranı da artıyor. Bankaların batık kredi oranı büyüyor. Uluslararası kredi kuruluşları not kırmak için tetikte bekliyor. İşlerin, beklentilerin toparlanma gereği çok açık.

        - Hükümetin aldığı önlemlerden biri, 2014 yılı başında getirdiği talep daraltıcı ve aşırı borçlanmayı sınırlayıcı önlemlerini kaldırmak ve iç talebin gazına basarak büyümeyi tetiklemek.

        - Çünkü küresel konjonktür ihracat artışına müsait değil. Ne yaparsak yapalım dış talepte artış yok, ihracatı kayda değer biçimde artıramıyoruz. Büyümeyi canlandıracak kadar ihracat artışı yapamayacağımıza göre, iç talebin canlandırılması stratejisi doğru.

        - Üstelik ekonominin motor görevi yapan dört ana sektöründen biri, ekonomi dışı nedenlerden dolayı tekledi. Turizm sektörü de konjonktürel etkilerle tarihinin en kötü yılını yaşıyor.

        - Peki taksitlendirme üzerindeki sınırları kaldırmak işe yarar mı? İç talebi canlandırır mı? Bunun yanıtı bir süre önce yayımladığımız taksitli bireysel kredi kartı harcamalarında var. Kısıtlayıcı önlemlerin alındığı 2014 başında 48 milyar lira seviyesindeki taksitli kredi kartı harcamaları 2.5 yıl sonra 36 milyar liraya indi. Azalma yüzde 25 düzeyinde. Halbuki aynı dönemde taksitsiz kredi kartı harcamalarının stoku 36 milyar liradan 43 milyar liraya yükseldi. Buradaki artış 7 milyar milyar veya yüzde 18 oranında.

        - Yani sınırlama getirilmeseydi taksitli kredi kartı harcamaları 57 milyar liraya yükselecekti. 57 ile 36 arasında 20 milyar liralık bir harcama potansiyeli mevcut. 20 milyar liralık ekstra tüketim piyasalarda belirgin bir canlanma yaratacak büyüklükte. Ve bu dönemde kısıtlayıcı önlemlerin kaldırılmasında herhangi bir mahsur yok.

        - Çünkü taksitlendirme olanaklarının kısıtlanmasında ana etken cari açık korkusuydu. Cari açığın milli gelirin yüzde 7.9 ile en yüksek ikinci seviyesine çıkmasıydı. 2013 sonunda bu karar alınırken FED’in faiz artışına gideceği ve dünyada sermaye hareketlerinin tersine dönerek, yüksek cari açığa sahip ekonomileri vuracağı tahmin ediliyordu. Ancak aradan geçen zamanda FED tek bir artırım yapabildi ve sermaye hareketleri 2016’da yeniden güçlendi.

        - Enerji ve emtia fiyatlarındaki hızlı gerilemenin bir sonucu olarak Türkiye’nin cari açığı da önemli ölçüde normalleşti ve milli gelirin yüzde 4.4’üne indi. Dolayısıyla 2014 başında alınan önlemlerin dayanağı önemli ölçüde ortadan kalktı.

        HAYATIN İÇİNDEN

        TAKSİTLENDİRME FİYATI UCUZ GÖSTERİR

        Kısıtlamanın kaldırılmasıyla hanehalkının harcamaları ve borçluluğu da artacak. Gerçi Türkiye’de hanehalkı borçluluk düzeyi milli gelirin yüzde 22’sinde ve dünya ortalamasının altında. Burada bir sorun yok. Sorun borcun dağılımında ve daha az kişinin son yıllarda hızlı borçlanması ile bu borcu ödeyemez duruma düşmesinde.

        - Yaygın taksitlendirme uygulamalarıyla 2001 krizinde karşılaştık. Krizden çıkışta ve piyasaların yeniden canlandırılmasında çok işe yaradı. Sonradan bunu çok abartılı kullandık ve 24 ay taksite kadar çıktık. Hızlı tüketim ürünlerini de iki yılık taksitlere böldük.

        - Taksit sayısı ne kadar artırılırsa tüketicinin harcama kabiliyeti ve isteği o ölçüde artıyor. Alınan mal veya hizmet o ölçüde düşük fiyatlı görünüyor. Satıcı zaten toplam fiyatı vurgulamıyor, aylık taksitin ne kadar düşük olduğunu söylüyor. Alıcı da alma hevesiyle madalyonun bu yüzünü görmeyi tercih ediyor. Alışveriş sayısı arttıkça da tüketicinin üstlendiği borç büyüyor. Daha uzun vadeyle daha yüksek aylık borcun altına giriliyor. Taksitin tüketiciye cazip görünen tarafı, satın almayı kolaylaştırmasında ve fiyatı düşük göstermesinde.

        SONUÇ: “Topal aksak ayağı üzerine daha çok basar.”

        Türk Atasözü

        Diğer Yazılar