Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni yılla birlikte öyle anlaşılıyor ki tüketici de makas değiştirdi. Ne terör, ne doların artışı, ne de Anayasa değişikliğinin Meclis’te kabul edilmesi tüketici güvenini bozmaya yetmedi. Hatta yeni yılda tüketici güveni arttı bile. TÜİK’in açıkladığı ocak ayı Tüketici Güven Endeksi 3.5 puan artışla 66.9 düzeyine çıktı. Aralık ayında endeks yüzde 8 azalmışken veya kötüleşmişken, ocak ayında yüzde 5.6 düzeyinde iyileşti.

        - Endekse göre hane halkının maddi durumu aralık ayına göre ocakta daha iyi. Genel ekonomik durum beklentisi iyileşti. Aynı şekilde işsiz sayısı beklentisi de 65.4’ten 68.9’a çıktı.

        - Eh böyle bir durumda insan tüketir, gelecekten çekinmez, cesaretlenir, borç ve yükümlülük altına girer. Mesela otomobil satın alma ihtimali aralıkta yüzde 9.4 azalmadan ocakta yüzde 5.3 artışa döndü. Tabii durum sadece temenni olarak kalacak gibi.

        - Çünkü biliyoruz ki, kampanyalar ve yıl sonu etkisiyle aralıkta rekor sayıda otomobil satıldı. Ocak ve yılın ilk ayları otomobil satışlarının en durgun olduğu aylar. Zaten sektör de bu yıl satışlarda yüzde 15 kadar azalma bekliyor. Eğer tüketicinin ekonomik gücü varsa ve önümüzdeki aylarda TL’nin daha da değer kaybedeceğini düşünüyorsa ucuzdan alma isteği olabilir. Ancak böyle bir durum otomobil satışlarını artırabilir. Fakat bunun da iki tane “eğer”i var. Yani güç.

        - Tüketicilerin konut satın alımı da aralıkta yüzde 18.2 düşüşten ocakta yüzde 8.2 artışa döndü. Sevindirici bir durum. Ama doların ve altının rekor kırdığı, faizlerin artırılmak zorunda kalındığı bir dönemde bunun olabilmesi en azından geçmiş eğilimlere ters.

        - Konutta rekor satışlar zaten oluyordu. Ekim ve kasımda konut satışlarındaki artış çift oranlıydı. Aralık ayı satışı da bu hafta açıklanacak. Muhtemelen yüksek bir rakam ortaya çıkacak.

        - Üstelik ekim ayından başlayarak konut fiyatlarında belli bir kırılma başladı gibi. Hiç değilse alıcıların fiyat düşüşlerinin nerede duracağını görmek istemesi gerekir diye düşünüyor insan.

        - Bu durumda hemen yılın ilk ayında bu acele niye? Konut almak için sabırsızlananlar var ama satıcıların haberi yok gibi bir durum çıkıyor ortaya. Burada ya ankete cevap verenlerin kafası çok karışık ya da bizim bilmediğimiz başka şeyler olsa gerek.

        HAYATIN İÇİNDEN

        KAYBET KAYBETTEN KAZAN KAZAN OYUNUNA

        Tüketici yeni yıldan itibaren harcamaları artırma eğiliminde olmasına karşılık tasarruflarını da artırmaya niyetli. Tüketici Güven Endeksi’ne göre mevcut durumun tasarruf etme uygunluğu aralıkta yüzde 12.3 azalmadan ocakta yüzde 9.6 artışa geçti. Gelecek bir yıl içinde tasarruf etme ihtimali de aralıkta eksi yüzde 17.9’dan ocakta yüzde 34 artışa döndü. En büyük oranlı artış da burada.

        - Mevcut şartlar içinde tasarruf etme eğiliminin artması rasyonel bir davranış. Çünkü riskler ve belirsizlikler arttı, kur rekor kırdı. Bütün bunlar geleceğe güveni sarsmaya ve kötüleştirmeye yeter. İşimi kaybederim, gelirimi kaybederim, enflasyon artar ve alım gücüm düşer diye ihtiyatlı bir tutum içine girmek uygun bir davranış olur. TÜİK’in anketinde tasarrufla ilgili sorulara yanıt verenler de tarif ettiğimiz böyle bir eğilim içinde.

        - Burada bir rasyonalite var da, konut, otomobil alımı gibi tüketim harcamalarını artırmada korelasyon kopuyor. Yani tüketici diyor ki, hem harcayacağım, hem tasarruflarımı artıracağım. Bunun böyle olabilmesi için gelirlerin, ücretlerin mevcut artış düzeylerinden çok daha hızlı artması gerekiyor.

        - Ancak biliyoruz ki, ortada böyle bir durum yok. Ne ücretlerde, ne kiralarda, ne de kârlarda bırakın artışı, geçmiş yılların artışını bile yakalamak iyi bir şans. Denilebilir ki, belki tüketiciler servetlerinden harcamayı veya borçlanmayı düşünüyor. Burada da bankaların kullandırdığı kredilerde en yüksek batık oranı tüketici kredilerinde. Bir zorlanma olduğu belli.

        - Finansal servetler de kur artışından darbe yiyor. 2008- 2009 küresel kriz döneminde olduğu gibi net ve kayda değer bir artış olsaydı, servetten harcama da pekâlâ olabilirdi.

        - Geriye gayrimenkul değer artışından elde edilen servet kalıyor. Ancak bu taşınmaz servetin likidite edilmesi gerekir ki harcanabilsin. Bunun da piyasası bizde gelişmiş değil.

        - O halde tüketicideki bu moral artışı neyin nesi? Herhalde anketi yanıtlayanlar ortalığa karamsarlık yaymaktansa iyimserlik yaymayı tercih etmiş. “Ekonominin de toplumun da yararı burada” diyerek, karamsarlık yayarak “kaybet kaybet” yerine, iyimserlik pompalayarak “kazan kazan” oyununu oynamayı seçmiş.

        Diğer Yazılar