Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Varlık içinde yokluk çekmek tam buna denir. Aslında yok olan bir şey yok. Ama fiyat artışı çok yüksek. Satın alma daha iyi. Domates fiyatı nisan ayında tam yüzde 60 arttı. İnsan bir anda düşünmeden edemiyor, domatesin kökü mü kurudu Türkiye’de diye. Rusya’ya ihracat mı başladı, o da hayır. Hatta Rusya ile anlaşamadığımız tek madde domates ihracatı. O zaman niye? Sera bitti, tarla başlamadı da ondan diyen çıkabilir. Ama her şeyin bir ölçüsü olduğu gibi, Türkiye’de yokluğun da bir karşılığı ve bu karşılığın bir sınırı olmalı. Böylesi bir açgözlülük herhalde doğuştan geliyor olmalı.

        Biraz beklesek tarla domatesi çıkacak. Tarla domatesinin çıkacağını bilen aracılar da, toptancı, perakendeci de buna göre fiyatını koyacak. Tarla ürünü çıktığında domateste bolluk yaşanacak. Çünkü domates üretiminde Türkiye dünya dördüncüsü. Tarım Bakanlığı verilerine göre yılda Türkiye’nin domates üretimi 11 milyon 850 bin tona ulaşıyor. Dünya üretimi ise 170 milyon 751 bin ton. Türkiye’nin payı ise yüzde 7 ile dördüncülük. Yıllarca da durum böyle.

        - O zaman uyanık aracılar, piyasanın veya tüketicinin saflığından yararlanmak istiyor. Bu durum, deyim yerindeyse tam bir keriz silkeleme hareketi. Bir zaman saf bakir Anadolu çocuklarının para kazanma aşkıyla borsaya gelip uyanıklardan kazık yemesinin adıydı keriz silkeleme. Dün borsada oynanan oyun bugün gıda piyasasında, başka bir gün domateste, patateste, biberde oynanıyor. İnsanımız aynı insan, ha hisse senedi piyasası ha herhangi bir mal piyasası, fark etmiyor.

        - Bu da bizi ticaretin, iş yapma ortamının yeniden yapılandırılmasına, kurallarının yeniden yazılmasına, tam kayıtlı çalışmaya, devletin daha etkin denetimine, denetim sonucunda hatalı olanın cezalarının artırılmasına götürüyor. Yeterince kazıklandığımıza kanaat getirdiğimizde siyasetçilerimiz bu yapısal dönüşüm için gerekli kararlılığı gösterecek ve adım atacak. Bir gün mutlaka olacak, inanıyorum.

        Döviz kuru kontrol edilmeden asla

        Bitişikte dünya gıda fiyatlarının son yıllardaki düşüşünü, buna karşılık Türkiye’de yükselişini görüyorsunuz. Denilebilir ki Türkiye’de enflasyon yüksek. Evet yüksek ama son 10 yıllık tüketici fiyat artışı yüzde 122 olmasına karşılık gıda ve içecek grubu fiyat artışı yüzde 154’e vardı. 32 puan daha fazla. Son ayların fahiş fiyat artışlarının olduğu meyve sebze grubunun 10 yıllık artışı da hem TÜFE’nin hem de gıda grubunun üzerinde ve yüzde 163.6’ya ulaştı.

        - Dünyada et fiyatları 10 yılda yüzde 27 artarken Türkiye’de tam yüzde 203 yükseldi. Türkiye’de et üretimi sınırlı, talep fazla ve 10 yılda doların ortalama yüzde 181.6 artışı var.

        - Tabloya domates fiyatlarını ekledim. Domates fiyatlarının 10 yıllık artışı yüzde 131.6 ile TÜFE’ye yakın, gıda ile meyve sebze grubunun oldukça altında. Yoksa üretiminde dünya dördüncüsü olduğumuz bir ürünün uzun vadeli fiyat artışı nasıl olup bu kadar artar diye özel bir araştırma lazım gelirdi. Nisan ayı artışını dışlarsak domatesin fiyat artışının makullüğü arzın fiyat artışlarındaki önemini bize gösteriyor.

        - Bir de son 10 yılı ikiye ayırıp incelediğimizde ilk 5 yılın fiyat artışlarının düşük, son 5 yılın meyve sebzede, gıdada ve domateste daha yüksek olduğu dikkati çekiyor. Bu da en çok dolar kuru artışıyla ilgili. Çünkü birinci 5 yılda ortalama dolar kuru artışı yüzde 38, ikinci 5 yılda yüzde 104 arttı. Dolar kurunun kontrol altına alınmadan enflasyonun da alınamayacağını gösteren net bir tablo. Türkiye’nin cari açık ve enflasyon çıkmazı da burada.

        Diğer Yazılar