Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye ekonomisi, içeride yapılan hazırlıklar ve dışarıdan esen rüzgârla güçlü bir dalga yakaladı. İçeride ekonomiyi canlandırmak için maliye politikası gevşetildi, vergi indirimleri ve ertelemeleri yanında kredi garantörlüğüyle de ödeme sıkıntısına giren şirketlerin sorunu çözüldü. Hem ödemeler sistemi rahatladı, çek ve senet piyasasında ödemeler arttı, hem de bankalar rahatladı. Sonuçta reel sektör ve finansal sektörle birlikte ekonomideki stres azaltıldı. Güven yeniden geri geldi.

        - Bu sırada dünya ekonomisi de toparlanıyor. Yıllar sonra IMF dünya ortalama büyümesini 0.4 puan yukarı yönlü revize ederek yüzde 3.5’e çıkardı. Bakır ve alüminyum gibi metallerin fiyatı da bunu doğruluyor. Ancak genel bir enflasyon korkusu yok. Bağlı olarak faizlerin yükselmesi ihtimali zayıfladı. ABD Başkanı Trump’ın vaat ettiği vergi indirimleri, altyapı yatırımları gibi reformları yapma ihtimali de zayıfladı. Bu durum son gelen zayıf ABD verileri ile birleşince daha yavaş bir faiz artırımı ihtimalini gündeme getiriyor. Hatta yüzde 100 ihtimal verilen haziran faiz artırımı da tartışmalı hale geldi.

        - FED’in yavaş faiz artıracağı, AB ve Japon merkez bankalarının hâlâ parasal genişlemeye devam ettiği bir ortam, bol ve ucuz para döneminin devamıdır. Üstüne üstlük dünya büyümesi de hızlanırken enflasyon tehlikesi yok.

        - Bu nedenlerden dolayı ABD’den başlayarak faiz oranları düşüyor, dolar değer kaybediyor. Yükselen risk alma iştahı ile birlikte para gelişen ülkelere daha fazla akmaya başladı. Bu ülke kurları dolara karşı değer kazanırken faizleri de düşüş eğilimi içinde.

        - İşin içinde büyüme olunca da borsalar daha kolay prim yapıyor. Bu yılki mayıs ayı ‘sat ve tatile git’ yaklaşımı bu nedenle pas geçildi. Bütün bu verilerin bir özeti bitişikteki tabloda yer alıyor.

        - İçerideki hazırlıklarla dışarıdaki risk alma iştahı birleşince mevcut konjonktürden en çok yararlanan ülkelerden biri Türkiye oldu. Zaten böyle bir ortam dışarıdan fonlamayla dönen bir ekonomi için en uygun ortam. Petrol fiyatlarının düşmesi en çok Türkiye’ye yarayacağı için, ihracatçı ülke piyasalarından çıkan fonlar da Türkiye’ye yöneldi. Ülkeye akan sermaye ve dolar kurunun geldiği düzey de bunu doğruluyor.

        - Gelişen ülkelerin öncü pazarı Brezilya’da baş gösteren siyasi belirsizlik sonucu çıkan fonlara da Türkiye iyi bir adresti. Çünkü Brezilya politika faizini geçen hafta bir puan düşürürken Türkiye bankaları fonlama faizinde herhangi bir indirime gitmedi.

        - Yabancı fonlar, hem siyasi riskleri birkaç ay önceye göre azalmış, hem ekonomisi toparlanmaya başlamış ve üstelik de faizi cazip olduğundan ve biraz da ihmal ettiklerini düşünerek Türkiye’ye giriş için harekete geçtiler. Böyle bir küresel dalgadan büyümesi için ihtiyacı olan kaynağı sağlayacağından Türkiye asıl kendisi için iyi bir dalga yakalamış durumda.

        - Hafta sonunda MÜSİAD Genel Kurulu’nda dinlediğim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri de bu yöndeydi. İhracatın yükselişinin, istihdamın 1.2 milyon kişi artmasının ekonominin iyiye gittiğini gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “2017 tarihi bir sıçrama yılı olacak. Borsadaki yükseliş, dövizdeki düşüş, piyasaların ekonomiye tam güveninin işaretidir. Şimdi harekete geçme zamanıdır. Hiç işi geciktirmeyin. Böyle zamanlarda yatırım şansınızı değerlendirirseniz, bereketi daha fazla olur. Tüm imkân ve cesaretinizle yatırım yapın, üretim yapın, ihracat yapın, istihdamı zorlayın. Böylece siz de kazanın, ülke de kazansın.”

        - Verilen teşviklerin yardımıyla eğer özel sektör yatırımları artar, bu da üretim ve ihracata dönüşürse yakalanan dalga sürdürülebilir olacak.

        TÜRKİYE RİSKİ 5 AYDA 3’TE 1 AZ ALDI

        SONUÇ: “Kuzeyde kar, koyunda yağ eksik olmaz”

        Türk Atasözü

        Diğer Yazılar