Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün açıklanan sanayi üretimi haziranda yüzde 3.4 arttı. Yılın ikinci çeyreğinde de takvim etkisinden arındırılmış halde yüzde 4.5 büyüdü. Sanayi üretimine göre bu yılın ikinci çeyrek büyümesi de yüksek çıkacak.

        -Üretimin öneminin en güzel örneğini ette görüyoruz. Türkiye’nin beyaz et sorunu yok. Üretimi tüketiminin üstünde. Balıkta da üretim tüketimi fazlasıyla karşılıyor. Her ne kadar yıllık 300-400 milyon dolarlık balık ithal etsek de, onun iki katı kadar da ihraç ediyoruz. Balık ve tavuk eti fiyatları da genel enflasyonun ve gıda grubunun altında.

        -Sorunlu alan kırmızı et. Temmuz ayı itibarıyla son 10 yılda tüketici enflasyonu yüzde 123.7 artarken et fiyatları yüzde 226 yükseldi. Yani et fiyatlarındaki artış toplam enflasyonu ikiye katladı.

        - Çünkü üretim tüketime yetmiyor. Arkada-şımız Naime Sert’in dün bu sayfalarda yayımlanan haberine göre yıllık 1.4 milyon et tüketimine karşılık 1.2 milyon üretim yapılıyor. Aradaki açık da ithalatla karşılanıyor.

        - Et ithalini hızlı fiyat artışlarının ardından 2010’da serbest bıraktık. Son 7.5 yılda yapılan ithalatın toplamı 5.6 milyar dolar. Yıllık ortalama 750 milyon dolarlık ithalat yapılmış. Ancak fiyat artışları da durmamış. Durmamasının nedeni ise ithalata sınırlı bir şekilde gidilmesi.

        - Et ithalatı elbette sınırlı tutulmalı. Çünkü içerideki üretime kalıcı biçimde zarar verir. Giderek kırmızı ette ithalata bağımlı bir yapı oluşur. Tarım finansmanı yapan Egeli Co.’nun ekonomisti Gülden Atabay Şanlı’nın hazırladığı bültene göre zaten bugünkü ithalat tutarıyla Avrupa’nın birinci, dünyanın da ikinci büyük kırmızı et ithalatçısıyız. Daha nereye kadar gidelim.

        **************

        ETTEKİ SORUNUMUZ COĞRAFİ KADERİMİZ

        Bazı tarım ürünlerinde dünya birincisi, dünya ikincisi, dünya üçüncüsüyüz. Net bazda da tarımda ihracatçı konumdayız. Buna karşılık kırmızı et konusunda yetersiziz. Neden acaba?

        - Birincisi kişi başına gelirin artmasıdır. Ortalama gelir 3 bin dolar civarından 10 bin dolara yükselince et tüketimi de arttı. Kişi başına et tüketimi yıllık 14 kg’a çıktı. Burada daha gideceğimiz yol var. Gelişmiş ülkelerde ortalama Türkiye’nin iki katında.

        - 10 yıllık zaman dilimleri olarak bakarsak son 10 yılda daha fazla turisti ağırladık. Turizm de et tüketimini artırdı.

        - Köyden şehirlere göç hızlandı. Köyde üretici olan ve eti az tüketen, bu tüketimi de daha çok kendi üretimiyle karşılayan insanlar şehirli olunca sadece tüketici oldular. Eti de daha fazla yemeye başladılar. Kentleşme oranının yüzde 80’i bulması et talebini yükselten en önemli nedenlerden.

        - Türkiye’nin geleneksel hayvancılık bölgesi olan Doğu ve Güneydoğu bölgesinde terör nedeniyle meralar, yaylalar boşaltıldı, üretim yapılamaz hale geldi.

        - Geniş otlakların azlığı, suyun azlığı, modern çiftliklerin kurulmasını, kurulanların uzun süre ayakta kalmasını ve büyümesini önlüyor. Üretici yeme bağımlı kalıyor. Yem de daha çok ithalata ve dolayısıyla dolara bağlı. Halbuki büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinde ilerleyen ülkeler su ve otlak yönünden zengin ülkeler. Brezilya, Arjantin ve Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi. Ya da Kuzey Avrupa ülkeleri gibi. Nitekim Türkiye ithalatını buralardan karşılıyor.

        - Türkiye’nin coğrafyası ve iklimi maalesef büyükbaş hayvancılıkta rekabetçi olmasını önlüyor. Kırmızı etin kıtlığının ve devamlı olarak yüksek fiyatlı olmasının ana nedeni bu. Biz kırmızı eti dünyadan daha pahalı yemeye devam edeceğiz. Bir katı daha yüksek olmasına alıştık da, iki katına, üç katına çıkmaması için, devlet tarafından yeni bir yaklaşıma, yerli veya yabancı yatırımları cazip kılacak yatırım ortamının iyileştirilmesine ihtiyaç var.

        - Burada en etkili cazibenin de tahsis edilecek uygun nitelikteki toprak olduğunu belirtelim. Üç yıla kadar ithalatı önleyecek üretim artışını yapacağını iddia eden Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’ya duyurulur.

        SONUÇ: “Coğrafya kaderdir.”

        İbni Haldun

        Diğer Yazılar