Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün ekonomi yönetiminin faizi artırmaktansa kurun artmasına izin verdiğini, cari açık nedeniyle bunu tercih ettiğini belirtmiştik.

        ■ İthalat kur artışı yoluyla cazibesini kaybedecek ve kesilecekti.

        ■ Kur artışı yanında yaşananlar zaten beklentileri bozduğu için, risk iştahı kaçacak, borçlanmalar kısıtlanacak, nakde geçme önem kazanacak, borçlanmadan kaçınılacak, yatırımlar duracak, üretim talep olduğu kadar devam edecek. Talep de mümkün olduğunca ertelenebilir.

        ■ Bunun başında da konut, otomobil, dayanıklı tüketim ve mobilya geliyor. Gıda, ilaç, sağlık ve eğitim hizmetlerinde ise zorunluluktan dolayı talep azalması olmaz. Üretim ve talep bu kanaldan devam eder. Sonuçta büyüme oranı düşer.

        ■ İthalatın pahalılaştığı ve azaldığı, büyümenin düştüğü bir ortam aynı zamanda cari açığın azalmasını beraberinde getirir. Bu da bütün bu olumsuzlukların belki tek olumlu yan etkisi.

        ■ Kurların artmasının en çok vuracağı alan ise enflasyon. Enflasyondaki artış da, alım gücünü düşürerek hanehalkı ve bireylerin refahında azalmaya yol açar. Ekonomik istikrarı bozar ve Türkiye riskini artırır. Belli bir gecikmeyle faizleri de yanına çeker.

        ■ Dün yapılan bir açıklama kur artışının başka bir yönünü daha bize gösterdi. O da en büyük döviz borçlusu durumundaki şirketler kur artışından olumsuz etkileneceklerin başında geliyor. Bu etkilenme sadece büyümenin düşmesi, üretimin azalması, yatırımların durması, işlerin durması değil. Ödenecek dış borçların karşılığının yükselerek bilançoların bozulması, kârların azalması şeklinde gerçekleşecek.

        ■ Moody's ile Fitch yatırım yapılabilir kredi notunun yaşanmakta olan siyasi belirsizliği de içerdiğini ve bu aşamada ülke notunda değişimin gündeme gelmeyeceğini ima ettiler. Buna karşılık Fitch dün TL'deki değer kaybının uzun süre devam etmesinin şirketlerin kredi notları üzerinde baskı yaratacağını açıkladı.

        ■ Uzun süreliden kasıt 1 yıl ve daha uzun bir dönem olmalı. Türk özel sektörünün 2014 yılı içinde ödeyeceği dış borç miktarı ise Hazine verilerine göre 59.5 milyar dolar. TL'nin geçen yılki kaybı Merkez Bankası'nın satış kuru üzerinden ve yarım dolar yarım Euro sepetine göre yüzde 18.35. Eğer bu artış 2014 yılı boyunca kalıcı olacaksa şirketlerin ödeyeceği dış borcun miktarı bu ölçüde artacak. 59.5 milyar doların yüzde 18.35'i 10.9 milyar dolar ediyor. Bankaların toplam kârı veya 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam kârı kadar bir kâr azalması bu. Eğer üzerine 2014 yılında yeni kur artışı gelmezse. Gelirse onu da hesaplanan yüke eklemek gerekecek. Zaten reyting kuruluşunun dikkat çektiği nokta burası.

        ■ Bankacılık sektörünün veya 500 büyük sanayi şirketinin 1 yıllık kârı şimdiden kur artışına gitmiş durumda. Bu elbette şirketleri zorlar. Ama Türk özel sektörü de bayağı badireler atlattı. Şirketlerin yurtdışında zulada parası varsa devreye girer. Yeni sermaye koymak zorunda kalanlar olacağı gibi, belki batacaklar da çıkabilir. Batak oranının boyutunu da devalüasyon oranı ve kur artışının kalıcılığı belirleyecek. Kurun ne kadar artacağı ise belli bir zincire bağlı. Siyasi belirsizlik ve arka arkaya gelecek seçimler, FED'in izlediği politika ve uluslararası sermaye hareketleri zincirin en büyük halkaları.

        SONUÇ: "Acının ödülü tecrübedir." Aiskhylos

        Diğer Yazılar