Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da dün 27 Ocak sonrası doların sakinleştiğini ve bunda yurtdışından gelen 3.9 milyar dolarlık sermaye girişinin etkili olduğunu belirtti. Bakan Babacan son yıllarda belirginlik kazanan bir konjonktüre dikkat çekti: "Doğrudan yabancı yatırımlar arzu edilen düzeyde değil. Yarı yarıya bir düşüş var. Türkiye'nin yapısı dışarıdan sermaye girişini mecbur kılıyor. Kendi tasarruflarımız büyümeyi desteklemeye yetmiyor. Sermaye girişine mecbur kalıyoruz. Sermaye de güvene gelir. Sermaye girişini kapatın, Türkiye'nin büyümesi eksiye düşer. Doğrudan sermaye girişi, bu ülkenin ekonomisi için olmazsa olmaz bir şarttır."

        Babacan milli gelirin yüzde 4-5'ine inen cari açığın finanse edilebileceğini düşünüyor. Yani cari açığı daha azaltmayı, sıfırlamayı ya da fazlaya geçmeyi istemiyor. Cari açık vereceğinize göre, dış tasarruflara ve dolayısıyla sermaye girişlerine ihtiyaç her zaman olacak. Dış borçları aynen çevirdiğimiz varsayımıyla yıllık 40 milyar dolar civarındaki cari açık için kaynak bulmak durumundayız. Giderek küresel bazda likidite bolluğu azalacak ve sonra da kısılacak. Böyle bir konjonktürde her yıl 40 milyar doları bulacağız.

        Ama bundan önce de milli gelirin yüzde 7.9'una çıkan cari açığı yaklaşık yarı yarıya düşüreceğiz. Tabii bu öyle kolay bir şey değil.

        ■ Ali Babacan'ın yaklaşımı mevcut ekonominin yapısına uygun. Ama bu yaklaşıma uymayan bir hükümet söylemi ve eylemleri de var. Seçim meydanlarında olsa da, banka aleyhtarı söylemler, sermaye ve yabancı sermaye karşıtı kampanyalar; döviz, bono, hisse senedi aldın veya sattın, piyasayı batırdın biçiminde suçlamalar yapılıyor.

        ■ Bu söylemler tekrarlandıkça dışarıdaki Türkiye algısı değişmeye başlar ve hele de "Ne olur ne olmaz, bunlar bir gün sermaye kısıtlaması da getirirler" diye düşünürlerse ne olacak? En azından potansiyel dış yatırımcıların nezdinde Türkiye risk priminin artmasını beraberinde getirebilir.

        ■ Ali Babacan'ın söylemi hükümetin serbest piyasa ekonomisi, serbest sermaye hareketleri ve dalgalı kur sistemiyle uyumlu olsa da, bazı uygulamalar ve hükümet kanadından çıkan başka sesler tam bir tezatı oluşturuyor. Ekonomi serbest olsun ama benim dediğim olsun, serbest piyasa olsun ama benim istediğim gibi işlesin, küresel sermaye gelsin ama emir komuta ile hareket etsin gibi bir yaklaşımın karşılığı yok.

        ■ Hükümet ve kamu kurumları konulan kurallara göre piyasaları gözetler ve denetler. İsterlerse bu kuralları da değiştirirler. Hatta hükümet sermaye hareketlerini kısıtlar veya yasaklar, piyasaları kapatabilir, ekonomide serbestliği dahi ortadan kaldırabilir. Bu bir tercihtir. Tercihini yapar ve doğuracağı sonuçlara da katlanır. Ama piyasaların tercihlerine karışmaz, karışma hakkı da yok. Karıştığında, bunun piyasaları önce bozucu etkisi ve devamında ters tepmesi olur.

        SONUÇ: "Abarttığımız her şeyi kaçınılmaz olarak zayıflatmış oluruz." Jean François de la Harpe

        Diğer Yazılar