Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası, 2013 yılına ait özel sektörün kısa ve uzun vadeli dış borç verisini açıkladı. Kamu kesiminin 9 aylık dış borç verileri var. 117.3 milyar dolarlık TCMB ve kamu stokunun yanına 266.3 milyar dolar da özel sektör rakamı eklendiğinde Türkiye'nin dış borcu 383.6 milyar dolara çıkıyor.

        Ancak borcun kendi içindeki dağılımında dramatik değişim olmuş. Geçen 10 yılda kamunun sırtından kalkan dış borç özel sektörün sırtına binmiş. 2002'de kamunun 86.5 milyar dolarlık dış borcu özel sektörün 43 milyar dolarlık borcunun iki katıydı. Ya da özelin borcu kamunun yarısı kadardı. 2013'te durum tam tersine döndü. 117.3 milyar dolarlık kamu borcuna karşılık özel sektörün borcu 266 milyar dolara çıktı. İki katından bile yüksek. Ya da kamunun dış borcu özel sektörün yüzde 44'ü düzeyinde.

        Denilebilir ki, Türkiye açısından değişen bir şey yok. Dış borç hemen hemen aynı. 2003'te milli gelirin yüzde 47'si idi, 2013'te yüzde 46'sı olacak.

        Ancak özel sektörün kısa vadeli dış borcunda son yıl yüzde 25 gibi hızlı bir artış oldu. Toplam artış da yüzde 17 ile yüksek düzeyde. Denilebilir ki "Borç özel sektörün, basiretli tüccar gibi davranmak zorundalar." Fakat hayatın gerçekleri öyle değil. Borç özel sektörün ama aynı zamanda Türkiye'nin de. Bu nedenle yabancılar dış borçta özel veya kamu ayrımına o kadar önem vermezler. Çünkü, büyük krizlerde özelin borcu kamunun borcu haline geliyor.

        Son örnekte de gördük ki, kamu yerine özel sektör veya reel sektörün döviz borçlusu olması durumu değiştirmiyor. Döviz borcunun olması ekonomi politikalarını belirliyor veya esir alıyor. Son kur şokuna karşı hükümet, kamunun net bazda döviz açık pozisyonu olmamasına rağmen, kayıtsız kalamadı. Neden, çünkü borçlu durumdaki özel ve reel sektör şirketlerinin bilançoları devalüasyondan dolayı tahrip olurdu. Azalan kârlar, büyüyen zararlar ve batakların etkisi ekonomiyi daraltır, işsizliği patlatırdı. Bu nedenle çok karşı olunmasına rağmen kuru durdurmak adına faiz silahı kullanıldı.

        Dünyada bol para dönemi bitiyor. Ucuz para döneminin bitirilmesi için de tartışma açıldı. Bu küresel konjonktürde özel sektörün dış borçlarını çevirmesi son derece önemli bir gösterge olacak. Çevirememeye ihtimal vermiyorum ama hangi oranda çevireceği önemli olacak. Ödenen borçtan daha fazlası alınır yani dış borçlar yüzde 100'ün üzerinde döndürülürse Türkiye ekonomisi pozitif büyüyebilir. Oranın yüzde 100'ün altına inmesi, özel sektörü dışarıya net borç ödeyici durumuna getirir ki, dış borç azalır ama 2009 gibi küçülme yaşarız. İşte reel ekonominin kırılganlığı da dış kaynağa olan bu bağımlılıktan.

        SONUÇ: "Ödünç alan, özgürlüğünü satar." Alman atasözü

        Diğer Yazılar